Emin Çölaşan: Benim yargım senin yargını döver

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, bugün size yeni bir belge sunmuyorum. Bu belgeyi Kılıçdaroğlu önceki gün Meclis kürsüsünde açıkladı.

Çok önemlidir, tarihe not düşülmesi gerekir.

Bu belge dün bizim gazetenin manşetinde vardı. Bazı televizyon kanallarında, internet sitelerinde haber yapıldı, bazı gazeteler tarafından kullanıldı. Yani habercilik açısından yeni bir şey değil.

Ancak Türk toplumu olarak bizim belleğimiz biraz zayıftır. Olanları çok çabuk unuturuz.

Bu belgeyi bu yüzden bir kez daha kullanıyorum. Lütfen yine ve dikkatle okuyunuz.Tutanak-2014-1

Bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir çünkü Türkiye’de yargının ne hallere düştüğünün somut ve imzalı örneğidir.

Ülkemizin üçüncü büyük kenti olan İzmir’de bir operasyon düzenleniyor.

Limanlarda yapılan yolsuzluklar.

İşin içinde Ulaştırma eski Bakanı, şimdi AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım’ın bacanağı vesairesi de olduğu iddia ediliyor.

Dosyanın kapsamı geniş:

“Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak, nitelikli dolandırıcılık.”

Binali çok bozuluyor ve Türk siyasi tarihine geçen sözünü söylüyor:

“Zamanlama manidar!.. Tam da adaylığım açıklanmışken!..”

* * *

İşte bu aşamada soruşturma İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülürken, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, Başsavcı Hüseyin Baş’ı Ankara’dan arayıp soruşturmanın durdurulmasını istiyor.

Sözlerini belgeden okuyacaksınız.

Adalet Bakanı’nın emriyle Başsavcıya baskı yapıp işi uyutmasını, soruşturmayı iptal etmesini söylüyor…

Ve üstelik tehdit ediyor:

“Bunu yapmazsan sonuçlarına katlanırsın!”

Vay vay vay!..

İşte, Türkiye’de yargının durumu budur. İktidar Ankara’dan emredecek, yargı uygulayacak.

* * *

Kılıçdaroğlu gerçek bir bomba patlattı. Tutanağın altında, bu belgeyi HSYK’ya gönderen Başsavcı Hüseyin Baş’ın imzası var.

Dört dörtlük, yalanlanması mümkün olmayan bir belge.

Böyle bir belge başka bir ülkede açıklansa orada yer yerinden oynar, Adalet Bakanı ve Müsteşarı görevlerinden istifa etmek zorunda kalır.

İstifa da yetmez, toplumdan özür dilemeleri beklenir.

* * *

Peki bu utanç verici olayın sonrasında neler oldu? Adalet Bakanı Bekir Bozdağ belgenin açıklanmasından sonra Meclis’te konuştu:

“Evet, Müsteşarla görüştüm. Müsteşar İzmir Cumhuriyet Başsavcısını arayıp kendisiyle konuşmuştur. Müsteşar, devam eden bir olayla ilgili bilgi almış ve hukukun uygulanmasına engel olunmamasını, hukuk dışına çıkılmamasını istemiştir. Bu görüşme yadırganmamalıdır.

Soruşturmanın durdurulması, kapatılması ve üzerinin örtülmemesini istemişse sizinle (muhalefetle) beraber olur ve gereğini yaparım. Ama böyle bir şey kesinlikle yok.”

Adalet Bakanı ya koskoca bir yalan söylüyor, ya da okuduğunu anlamaktan aciz.

Her ikisi de adalet ve yargı adına çok vahim bir durumdur.

* * *

Başsavcı tarafından imza altına alınan bu tutanak gündeme bomba gibi düştü. Peki sonra ne oldu?

Hükümet bunu içine sindirecek miydi, o Başsavcı’yı İzmir’de tutacak mıydı?

Hayır!

Başsavcı, Tayyip’in ön bahçesi olan HSYK tarafından acele sürgün edildi.

Gönderildiği yer:
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi Savcılığı!

Fakat gelin görün ki bu mahkemeler sadece kağıt üzerinde kuruldu.

Bunların hakimi savcısı yok, personeli yok, üstelik binaları da yok!

Vay sen misin o tutanağı tutan! Git Samsun’a ve bundan sonra derdini Marko Paşa’ya anlat.

Tayyip’in intikamı işte böyle alınır!

* * *

Polisi hallaç pamuğu gibi attılar. Hakimleri ve savcıları da öyle!.. Şimdi sıra Adana’da MİT’in Suriye’ye gönderdiği silah ve cephane yüklü TIR’ları jandarmaya aratan Adana Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu’na geldi, hakkında soruşturma başlatıldı.

Kim bu iktidarın hoşlanmadığı bir iş yaparsa, soluğu sürgünde alıyor. Önceki gün 96 hakim ve savcı sürüldü. Bir AKP milletvekili dün bana “Elimizi çabuk tuttuk. Fethullah Gülen ekibi bizimkileri temizlemeden biz onları temizliyoruz” dedi.

Yargı artık ikiye bölünmüş durumda:

Tayyip’in yargısı-cemaatin yargısı.

Senin yargın, benim yargım…

Benim yargım senin yargını döver!

Sevgili okuyucularım, yazımın başında da belirtmiştim… Bu belge çok önemlidir, Türk adalet tarihine geçen, hükümet düşürmesi gereken bir belgedir. O yüzden bir kez daha kullandım. Bunu açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu’na vatandaş kimliğimle teşekkür ediyorum.

Rastlantıya bakın ki, Meclis’te bu belge açıklandığı sırada Tayyip Brüksel’de AB yetkilileriyle görüşüyor, “Biz yargı bağımsızlığına asla dokunmadık, Türk yargısı bağımsızdır. Endişe etmenize gerek yoktur” diye yalanlar söylemeyi sürdürüyordu.

Bize yutturamadıklarını onlara yutturmaya kalkışıyordu.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.