Emin Çölaşan: Üç olay, üç rezalet

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, Türkiye’nin dış ülkelerde zaten olmayan saygınlığı, peş peşe yaşadığımız olaylarla iyice dibe vuruyor.
Şimdi size üç ayrı olaydan söz edeceğim. İlki şöyle:
Kanada’da Arap asıllı Müslüman bir şahıs ve ekibi, birkaç gün önce bir askeri öldürdü. Hemen ardından bu şahıs Kanada Parlamento binasını basıp başbakanı öldürmeye kalkıştı. Başbakanı kaçırdılar.
Bina silah sesleriyle inledi ve güvenlikçiler adamı öldürdü.
Yapılan açıklamalarda bu katilin bir süre sonra Türkiye’ye gitme hazırlığı yaptığı iddia edildi. Türkiye’ye geldiği zaman Suriye sınırımızdan içeri girip terör örgütlerine katılacakmış.
İddialar doğruysa neden Türkiye?.. Çünkü ülkemiz terör örgütlerinin merkez üssü oldu.

* * * *

İkinci olay:
Chembrin Ramadani isimli bir IŞİD militanı geçtiğimiz mart ayında Niğde’de iki arkadaşıyla birlikte bir polis, bir astsubay ve bir vatandaşı öldürdü. Çıkan çatışma sonrasında üçü de yakalanıp cezaevine gönderildi. Ramadani yakalandığında “Onları öldürerek sevaba girdim” dedi.
Aradan bir süre geçti, bu üç katilin IŞİD’le yapılan pazarlık sonucu yargı kararı falan olmadan hükümet tarafından bu örgütün elindeki 49 rehinemiz karşılığında serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
İstanbul’da serbest gazetecilik yapan Alexander Miller, Bilgi Edinme Yasası uyarınca Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunup durumu sordu. Gelen yanıt ilginç:
“Özel hayatın gizliliği, şeref ve haysiyeti nedeniyle bu bilginin verilmesi mümkün görülmemiştir.”
Bu yanıttan bir tek sonuç çıkar! Demek ki katilleri IŞİD’le yapılan pazarlık sonrasında bırakmışlar. Büyük bir skandaldır.

* * * *

Üçüncü olay:
– Lübnan asıllı Basil Hassan, Danimarka’da İslam karşıtı görüşleriyle bilinen ünlü yazar Lars Hadegaar’a şubat ayında suikast girişiminde bulunup Türkiye’ye kaçtı. Adamın izi bulundu. Yakalandığında üzerinde sahte Suriye pasaportu ve ehliyet vardı. Danimarka Hükümeti adamın iadesini istedi.
İslamcı terörist mahkemeye çıkarıldı, acele beraat ettirildi ve ortalıktan kayboldu.
Danimarka hükümeti ve kamuoyu haklı olarak çıldırdı.
Bizim hükümet “Ne yapalım, yargı kararıyla tahliye edilmiş” derken Danimarka işin ucunu bırakmıyor. Onlar ciddiyetsizliğin böylesine alışık değil ki!
Dışişleri Bakanı Lidegaart:
“Bu meseleyi AB toplantılarına taşıyacağız ve Türkiye’ye çok ciddi olduğumuzu anlatacağız.”
Başbakan Schmidt: “Bir ülke suçlu bir kişinin iadesini istiyorsa, o kişinin talepte bulunan ülkeye iadesi gerekir. Türkiye bunu yapmamıştır.”
Suikast zanlısı şimdi kayıp!
İşte size üç ayrı olay, üç ayrı rezalet.
Ülkemizi dünyaya böyle rezil ediyorlar.

THY yalanı

Sevgili okuyucularım, Türk Hava Yolları ve yine o kuruluşa ait olup daha ucuz tarife uygulayan Anadolu Jet uçaklarına binmişsinizdir.
Uçarken gazete okumak isterseniz ve istediğiniz bir muhalif gazete ise uçuş kabin ekibinden alacağınız yanıt hep aynıdır:
“Bu sefere koymamışlar efendim. Bizim elimizden bir şey gelmiyor ki!..”
Uçaklarda bu yüzden her gün bir sürü tartışma çıkar.
Ama istediğiniz gazete Sabah, Star, Yeni Şafak, Türkiye, Akşam, Takvim vesaire gibi yandaşlardan biri veya bazıları ise önünüze tomarla getirilir.
Sakın ola ki SÖZCÜ, Cumhuriyet, Yurt, Yeni Çağ gibi muhaliflerden birini istemeyin, kesinlikle yoktur!..
Çünkü THY, AKP’nin bir şirketidir ve muhalif gazeteleri satın almaz.
Yandaşlardan ise her gün binlercesini satın alıp onlara para kazandırır.

* * * *

Business Traveller İngiltere’de yayınlanan, her gün on binlerce kişi, ama özellikle de sık yolculuk yapan işadamları tarafından dünyanın her yerinde okunan, uçaklarda bulunan saygın bir aylık dergi.
Ekim 2014 sayısında bir okuyucu mektubuna yer vermiş. Özetliyorum:
“VIP salonları ve uçaklarında Türk Hava Yolları ne yazık ki muhalif gazeteleri vermeyi kabul etmiyor.
Bu durum uzun süredir devam ediyor. Son zamanlarda daha ciddi ve yaygın boyutlara ulaştı. Müşteri şikayetleri giderek artıyor.
SÖZCÜ gibi en büyüklerden biri olan gazete, Zaman, Yurt, Birgün gibi Erdoğan hükümetini eleştiren gazeteler yasak. Cumhuriyet veriliyor ama çok kısıtlı sayıda. Hükümet yandaşı İslamcı gazeteler ise bol!
Sorulduğunda danışma masası ‘Bizim kontrolümüz dışında. Bir yetkimiz yok’ diyor.
Economist, Financial Times gibi yayın organları da (Türk Hükümeti’ni) eleştirdiği takdirde, sırada onlar olacaktır!
Yaygın bir uçuş şirketinin böylesine çifte standart uygulaması üzücüdür!”

* * * *

Bunları biz bin kez yazsak bile THY yönetimini hiç ırgalamaz. Ama dünya çapında bir dergi gerçekleri yazınca işi ciddiye alıp açıklama göndermişler! Şu yalanlara bakınız. Yine özetliyorum:
“Salon ve uçuşlarımızda çok sayıda gazete dağıtılmaktadır. Mektupta değinilen sıra dışı örneklerin (muhalif gazetelerin) dağıtımı yapılmamaktadır çünkü onlar kurumumuzu sürekli olarak eleştirir, saygınlığımızı zedelemek için şirketimiz hakkında yalan ve hayali haberlere yer verirler.
Okuyucu mektubunda değinilen kararlar tarafımızdan alınmıştır. Siyasi baskıyla hiçbir ilgisi yoktur.”

* * * *

Demek ki bizim gazetelerin yasaklanmasında, yandaş gazetelerin her gün binlerce satın alınmasında hiç siyaset yokmuş!
Ayıptır yahu, yalanın bu kadarı nasıl olur?
Muhalif gazeteler THY ile ilgili yalan ve hayali haber yazıyormuş.
Varsayalım yazıyor, sen bir kamu kuruluşu olarak istediklerine sansür uygulama hakkına ve yetkisine sahip misin?
İşin ilginç yanı, bu yalanlarına Business Traveller dergisini de alet ediyorlar. Dergi gelsin de bizimle konuşsun, apronda kurban niyetine koskoca deveyi kesen bu zihniyeti bir de bizden dinlesin.

* * * *

Şimdi ben THY yönetimine bir soru soracağım. Çok basit bir soru!.. Ve gelen yanıtı sizlere aynen ileteceğim:
“Bünyenizde her gün toplam kaç adet gazete satın alıyorsunuz? Madem işin içinde siyaset yoktur, gazete isimlerini de vererek her birinden kaç adet alındığını açıklar mısınız?”
Göreceksiniz, yanıt vermeleri mümkün olmayacaktır. Yanılmayı dilerim.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.