Fernand Khnopff, Belçika’nın Sembolisti | Münire Yurdayüksel

Gizemcilikte, tinselcilikte ve meta-fizikte son noktaya gelinen Sembolizm’in gelişmesi bakımından en uygun ortamın, sükuneti içinde barındıran Brüksel olması ve Fernand Knopff ile birlikte anılması son derece olağandır.
Dönemin sanat eleştirmenlerince Belçika’nın en büyük sembolist sanatçısı olduğu kabul edilen Fernand Khnopff, 1858’de Grimbergen’de doğdu. Yargı görevlisi hukukçu bir babanın oğlu olarak yüksek burjuvaya mensup varlıklı, eski bir kozmopolit aileden geliyordu. Çocukluğu kısmen Brugge’de geçen Fernand’ın, ileride eserlerindeki tek favori modeli ve konusu olacak kız kardeşi Marguerite’in 1864‘de doğumunun ardından, aile 1866’da Brugge’den ayrılarak Brüksel’e yerleşti.
Aile geleneği olarak gelecekteki mesleğinde babasının izini sürdürmek üzere Brüksel’de devam ettiği hukuk fakültesi’ndeki eğitimini yarıda keserek 1876’da Brüksel Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. Xavier Mellery’nin atölyesinde resmin ilk temel bilgilerini ve desen derslerini almaya başlayan Fernand, ileride rakibi olacağı James Ensor ile aynı akademide yan yana bulunan atölyedeydiler.
1870’lerin başlarında Avrupa’nın en gözde sanat merkezlerinden olan Brüksel’in her köşesinde tüm sanat etkinliklerinin kendini olanca gücüyle hissettirmesi nedeniyle, ressamlar, şairler, müzisyenler de birbirlerinden etkilenerek eserlerini oluşturuyorlardı. Sanatçı atölyeleri sanatla ilgili olan herkese açıktı. Bu dönemde sanatın her alanında yaratılan eserlerde sembolizm’in etkilerini ve izlerini açıkça görmek mümkündür.
Sanat ufkunu geliştirmek üzere 1877-1879 yılları arasında Paris’i sık sık ziyaret eden Fernand, Brüksel Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1879’da ayrılarak J. Lefebvre atölyesinde ve Akademi Julian’da bir süre çalıştı. 1881’de ”Ensor” grubuna katılarak grupla birlikte eserlerini sergilemeye başladı. Bu dönemdeki çalışmaları daha çok manzara ağırlıklıdır.
Sanat kariyerine Realizm’in en ileri düzeyde olduğu zamanlarda başlayan Khnopff için halen birşeyler eksikti. Realizm’in etkisinde çalışmalarını sürdürürken sanatın içinde esrarın ve gizin bulunduğunu hisseden Khnopff, tarzını çok çabuk değiştirdi. Anlaşılmaz simgelerin sanatçısı olarak adını duyurdu. Eserlerindeki sessizlik ve dinginlik büyük ustayla adeta özdeşleşti. Görünen gerçeklerin ve durumların arkasındaki gizleri ortaya çıkarmakta ısrar etti. Eserlerinde, duygularını simgelerle ve üstü kapalı göstermeyi amaçladı. Daima gerçekte var olanın içindeki gizi aradı ve imgeler aracılığıyla varoluşun gizemini izleyiciye aktarmaya çalıştı.
1881’de, Brüksel’de “Salon de l’Essor”da eserlerini ilk kez sergilemesinin ardından büyük başarı ve popülarite elde eden Knopff’un sanatındaki tarzı ve portreleri 1884 ve 1890 yılları arasında büyük çapta ilgi görmekteydi. Sembolist ressamlar için daima önemli ve ayrıcalıklı bir konu olan portre, Fernand Knopff için de insan gerçekliğini anlamanın en etkili yolu olmuştu. Bu dönemde Khnopff, Brüksel sosyetesinin de en parlak ve tercih edilen tek portrecisiydi. Geleceğin Belçika prensi Léopold III modelleri arasındaydı.
1883’de yine Brüksel’de bulunan avangard sanatçıların yer aldığı “Les XX”, 20’ler grubuna katılarak grubun kurucu üyelerinden biri oldu. “Les XX” grubunun kurucularından iki güçlü isim olan Fernand Khnopff ve James Ensor, sanatlarında izledikleri farklı yollar ve tarzlarıyla ileride birbirlerine karşı daima Belçikalı iki büyük rakip sanatçı olacaklardı.
Uluslar arası şöhreti 1900’e kadar oldukça yayılan Belçika Sembolizmi’nin büyük ustası Fernand Knopff, sanat kariyerinde daima “Mükemmel Simgeci” olarak tanımlanmıştır.
Paris’te, ”Rose+Croix” da eserlerini sergilemesinin ardından ”Sécession” grubuna katılan Knopff, eserlerini özellikle Paris’te sergilemeyi tercih etmesinin yanısıra Münih, Floransa ve Londra’da da sergiler açtı.
Sembolist ressamlardan Edward Burne-Jones ile tanıştı. Sanattaki yolunu ve tarzını bu andan itibaren kesin olarak belirlemiş oldu.
Khnopff, Fransız yazarlardan Flaubert ve Baudelaire’den de oldukça etkilendi. Georges Rodenbach ve Gregoire Le Roy gibi şairlerle tanışarak sembolistlerin arasına katıldı.
Fantastik, hayali ve duygusal öğelerin ilk planda tutulduğu resim sanatındaki sembolist akımın öncülerinden Belçikalı sanatçı; var olanın yalın, net ve çok açık biçimde görünmesi yerine sembollerle ifade edilmesine ve izleyicinin esere kendi bilinç ve sezgileriyle yaklaşması gerektiği düşüncesindeydi.
19. yüzyıl sonlarında Fransa ve Belçika kökenli olarak ortaya çıkan, başta şiir olmak üzere sanat dallarının tümünü birden etkileyen ve romantik geleneğin mistik duyarlılıklarının devamı niteliğindeki sanat hareketi olan Sembolizm, gözle görünen gerçekleri yakalama çabası içindeki Natüralizm ve Realizm’e karşı etkili bir reaksiyon şeklinde kendini göstermekteydi.
Dönemin sembolistlerine göre ; « Düşünceye renk, ses ve koku gibi duyumlardan gidilir. Duyumlar ise düşüncelerin işaretleridir.»
İnsan ruhunun derinliklerine etki edebilen gözlem yeteneğiyle ve sanatındaki farklı yaklaşımlarıyla sembolist akımının hiç kuşkusuz en ileri gelen temsilcisidir. Tablolarında sfenks, yalnızlık, düşler, kentler gibi sembolistlerin en gözde konularını ele alır ve anlamı kişiye göre değişebilecek olan simgeleri kullanır. Gerçekte görünenler yerine sezdiklerini, doğanın kendisi yerine, izlenimlerini yansıtmayı tercih eder.
Sanatında çok yönlü olan Fernand’ın çalışma alanı sadece resim ile sınırlı kalmamıştır. Gravür ve rölyeflerinin yanı sıra 1903-1913 yılları arasında Brüksel Monnaie Kraliyet Tiyatrosu için büyük çapta dekor ve kostüm çalışmaları yapmış olan Knopff, aynı zamanda hem tasarımcı, hem kitap çizeri, hem heykeltıraş, hem fotoğrafçı, hem de yazardır.
1921 yılında Brüksel’de hayata veda eden Fernand Khnopff’un, etkili bir sembolist isim olarak Belçika’nın 19. yüzyılın sonunda yaşadığı büyük sanatsal canlanma ve modern sanata geçmesindeki rolü günümüz sanat çevrelerince büyük önem taşımaktadır.
Münire Yurdayüksel – Brüksel 2011
www.munireyurdayuksel.com

Leave a Reply

Your email address will not be published.