Soner Yalçın: Fethullah Gülen’in gençlik arkadaşları

Soner Yalçın-2013-1Mehmet Şevket Eygi, Cemalettin Kaplan, Kırkıncı Mehmet Hoca. Üç eski gençlik arkadaşı. Erzurum’dan tanışıyorlar.
Erzurum’dan tanışıyorlar. Said-i Nursi’nin talebeleriydiler. Yıllar hepsini bir yere savurdu.
Gülen’in “medreseden” kalan tek arkadaşı Kırkıncı Mehmet Hoca’nın
da yolunu ayırmasına sebep oldu. 60 yıllık bir hikayeden özel notlar
Diğerini (şimdi araları limoni olan) Latif Erdoğan kaleme aldı: “Fethullah Gülen Hocaefendi- Küçük Dünyam.”
İki kitap da Aydın Doğan‘ın sahibi olduğu Milliyet Yayınları‘ndan çıktı.
Fethullah Gülen’in hayatını anlattığı “Küçük Dünyam”dan alıntı yapayım.
Yıl: 1955. Gülen 17 yaşında…
“Kurşunlu Cami Medresesi’nde Sadi Hoca Efendi’yle aramızda huzursuzluk oldu; yanından ayrılınca Osman Bektaş Hoca’nın yanına gittim. O sırada bizimle beraber derse devam edenlerden hatıramda kalan isimler: Mehmet Kırkıncı, Cemalettin Kaplan, Cevdet Bilican…
Mehmet Kırkıncı Hoca bizden evvel de başka yerlerde okumuştu; ancak Osman Hoca’dan aynı dersi takip ettik. Cemalettin Kaplan Hoca yaşça benden büyüktü. İki sene okudum…
(1957’de) Kırkıncı Hoca; bana, Selahaddin ve Hatem’e ‘Bediüzzaman Hazretlerinin yanından birisi gelmiş, akşam sohbet yapacak oraya gidelim’ dedi. Teklifini kabul ettik. Bediüzzaman’ın yanında bulunmuş bir insanı ilk defa görecektik.
Mehmet Şergil’in terzi dükkanına geldik. Burası, iki kilimden biraz daha genişçeydi. İlk gece ve ikinci gece orada bulunanlardan aklımda kalan isimlerden bazıları şunlardı: Mehmet Şevket Eygi, Esat Keşafoğlu ve (AP eski milletvekili-sy) Osman Demirci’dir. Mehmet Şevket Eygi yedek subaylık yapıyordu. Esad Keşafoğlu ise o sırada üsteğmendi.
Bediüzzaman Hazretleri Muzaffer Aslan’a ‘şarkı bir dolaş gel’ demiş; 15 gün kadar Erzurum’da kaldı. Onu görünce, ‘işte aradığım insanları buldum’ dedim ve bir daha ayrılmayı hiç düşünmedim…”
Köprünün altından çok sular aktı.
Gülen 1959’da Erzurum’dan ayrıldı.
Sonra tek tek yol arkadaşlarıyla ayrı düştü.
En son Kırkıncı Mehmet Hoca ile…
Ayrılıklar
Said-i Nursi 23 Mart 1960’da öldü.
Talebeler Zübeyir Gündüzalp’i “yol gösterici” olarak seçti.
Ama bölünmenin önüne geçilemedi. Said-i Nursi’nin eserlerini Osmanlıca yazıp çoğaltan talebeleri/yani “Yazıcılar”; harekete sonradan katılan ve Said-i Nursi’nin eserlerini Latin harfleriyle kitap olarak bastıran “Okuyucular”dan ayrıldı.
Başını Mehmet Kayalar’ın çektiği aralarında Cemalettin Kaplan’ın da bulunduğu bir grup ise “okuma-yazma ile olmaz silahlı mücadele şart” diyordu.
Üçe bölündüler.
“Yazıcılar”ın “Ruy-i Zeminin Halifesi” (Yeryüzünün Halifesi) dedikleri Hüsrev Altınbaşak bu grubun lideriydi. Diğer grup “Okuyucular” barışmak için Kırkıncı Mehmet Hoca’yı devreye soktu. Olmadı.
Fethullah Gülen de Kırkıncı Mehmet Hoca gibi her gruba yakındı. Fakat MNP ve MSP’yi destekleyince İstanbul merkezli “Yazıcılar”ın tepkisini çekti. Gülen de “Okuyucular”a yanaştı.
MSP’deki Nakşi-Nurcu kavgasında partide kalma tavrı gösterenler arasında, Mehmet Şevket Eygi ile Fethullah Gülen de vardı.
Zübeyir Gündüzalp ölünce yerine Mehmet Kutlular geçti. Gülen bu grubun gazetesi Yeni Asya grubuna yakınlaşsa da sonra koptu. MSP’nin yayın organı Milli Gazete çevresine yakınlaştı. Orada da barınamadı. Sonunda kendi bağımsız yolunu çizdi; dergisi “Sızıntı”yı çıkardı.
“Nurcu değilim”
Fethullah Gülen zamanla Nurcular’dan koptu.
6 Haziran 1998’de Cemaat’in dergisi Aksiyon’a verdiği röportajda; “Müslüman olmak dışında hiçbir akıma mensup bulunmadığımı ve dolayısıyla Nurcu da olmadığımı defalarca ifade ettim. Aksiyon dergisinin benimle yaptığı uzun bir röportajda bu hususu çok açık biçimde ortaya koydum ve buradaki ifadelerimi, Yeni Asya gazetesi 11 Haziran 1998 tarihli nüshasında ‘Fethullah Hoca: Nurcu Değilim’ başlığı altında iktibas etti.”
Nurcular da Fethullah Gülen’i artık kendilerinden saymıyorlardı.
Ya arkadaşları?
Almanya’ya iltica eden/medyanın taktığı isimle “Kara Ses” Cemalettin Kaplan‘ın silahlı mücadele görüşünü hiç benimsemedi.
Mehmet Şevket Eygi‘yle özellikle ABD’nin Suudi Arabistan’a asker konuşlandırması ve Irak’ı işgali meselesinde yolları ayrıldı. Dinlerarası dialoğa karşı çıktı. Hatta yazıları nedeniyle Cemaat’ten “uyarı” aldı. (6 Kasım 2008).
Eygi, 20 yıldır eski dostu Gülen’i eleştiren yazılar kaleme alıyor. En son 9 Ocak 2014’te Milli Gazete‘de yazdı:
“Hiçbir Müslüman’ın yalan söyleme, halkı aldatma, iftira atma, fitne ve fesat çıkartma, Ümmet birliği dışında kalma, İslam düşmanları ile dost olup onlarla işbirliği yapma, zekatları Kur’ana Sünnete Şeriata aykırı olarak toplayıp sarf etme hakkı ve hürriyeti yoktur.”
Ve son ayrılık
Gelelim Kırkıncı Mehmet Hoca’ya.
Fethullah Gülen’in 60 yıllık dostuna…
Said-i Nursi’nin talebeleri Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Salih Özcan, Mehmet Fırıncı ve Abdülkadir Badıllı, son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili, “Cemaat adına siyasi faaliyette bulunmak, siyasi partilerle pazarlıklar içine girmek, devlet içinde kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin tamamı Risale-i Nur’un iman ve Kur’an hizmetiyle tam bir tezat teşkil etmektedir” açıklamasında bulunup gazetelere tam sayfa ilan verdiler.
Yani:
Cemaat’e çattılar.
Kırkıncı Mehmet Hoca da basın açıklaması yaparak AKP’ye destek verdi! 12 Eylül 1980 darbesinde Fethullah Gülen ile birlikte askerlere övgüde sınır tanımayan Kırkıncı Mehmet Hoca yeni iktidar savaşında eski arkadaşını yalnız bırakıverdi.
Gazetelere açıklama gönderdi:
“Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasileridir. On bir yıldır bu milletin maddi ve manevi imarına vesile olan sayın başbakanımız ve hükümetimizi takdir ettiğimizi ve hayırlı işlerinde muvaffakiyetleri için dua ve niyazda bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum. Memleketimiz ve alem-i İslam’ı sarsan bu fitne ateşinin bir an evvel sönmesi için herkesin üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmesini huzur ortamına kavuşulmasını Cenab-ı Erhamürrahim’den niyaz ederim.” (29 Aralık 2013, Yeni Şafak)
Fethullah Gülen’e dün övgüde sınır tanımayanlar bugün onu yerden yere vuruyor!
Bazılarına şaşırmıyorum; iradesi başkasının elinde olanların tavrı hep böyle olur.
Peki, ya koca koca hoca efendilere ne oluyor?
Zaman yayınlarından çıkan iki ciltlik “Nurlu Hayatlar” kitabında Kırkıncı Mehmet Hoca “medrese” arkadaşı Fethullah Gülen’e övgüler dizip, ne kadar özlediğini anlattı:
“Kendisi için değil milleti için yaşar ve düşünürdü. O nedenle, onun hizmetlerini çekemeyenler, ona karşı olanlar memleketin, milletin dostu değil. Kendisine yapılan saldırılara rağmen azim ve sebatla, sabır ve tahammülle taviz vermeden davasını takip etti. Muhaliflerine bile katiyyen düşman nazarı ile bakmazdı. Bu ağır vazife, genç yaşta saçlarının ağarmasına sebep olmuştur.” (s 83)
Kırkıncı Hoca bu sözleri unutmuşa benziyor!
Gülen, Nesil Grubu’ndan Mehmet Fırıncı‘yla filan çoktan yollarını ayırmıştı. Fakat Abdullah Yeğin ve Salih Özcan bu son kavgada koptular.
Görünen o ki, son kavgada eski arkadaşlarından Gülen’in yanında kimse kalmadı! Öyle ya…
Gandi’nin sözüdür: Kin, utanç ve korkunun olduğu yerde Allah ortaya çıkmaz!..
Son kavgada Gülen’in yanında kimse kalmadı
İktidar-savaşı-2014-1Fethullah Gülen’e dün övgüde sınır tanımayanlar bugün onu yerden yere vuruyor. Son olarak Gülen’in 60 yıllık dostu Kır­kın­cı Meh­met Ho­ca da ye­ni ik­ti­dar sa­va­şın­da es­ki ar­ka­da­şı­nı yal­nız bı­ra­kı­ver­di.
Nazlı Ilıcak, Gülen’in hangidüşüncesini paylaşıyor?
Erdoğan-Gülen kapışması merkez medyada da tüm hızıyla sürüyor.
atv televizyonu; arşivindeki Fethullah Gülen‘in eski vaaz kasetlerini çıkardı; yayınladı.
Doğan Grubu, Nazlı Ilıcak‘ın Fethullah Gülen’e yönelik övgü dolu sözlerini yeterli bulmamış olacak ki; CNNTÜRK/ Dört Bir Taraf programında -programın tarihi boyunca hiç yaşanmamış şekilde ilk kez- video yayınladı. Yetmedi Hürriyet iki gün Nazlı Ilıcak ile röportaj yaptı.
Nazlı Ilıcak sürekli Gülen’in piarını yaptı. Yapsın.
Sadece:
Videoyu seyrederken, röportajı okurken birden aklıma geldi:
Nazlı Ilıcak ile Fethullah Gülen’i ne yan yana getiriyor?
Örneğin, Fethullah Gülen’in şu sözlerine katılıyor mu:
“Şeytan, Allah Celle Celali Hu’nun huzuruna çıkmış ‘Beni rezil yusfay eyledin, her şeyimi elimden aldın. Bana bir yetenek ver ki kullarını yoldan çıkarayım’ demiş. Allah Celle Celali Hu, ‘sana büyük bir servet vereyim’ demiş. Şeytan istememiş; ‘Sana şöhret vereyim’ demiş, yine olmaz demiş. Şunu vereyim, bunu vereyim demiş, çocuk gibi omzunu silkmiş ‘İstemem de istemem’ demiş şeytan. ‘Sana kadınları kullanma imkanı vereyim’ demiş Allah Celle Celali Hu. Şeytan sevinçten yerinden fırlamış, zil takıp oynamış.” Bunlar (kadınlar) cehennemin etrafını çeviren şeylerdir. Hafizan Allah Hu, bunlardan (kadınlardan) birine tutulan insan bi başkasına, bi başkasına, bi başkasına sonra sürüklenir gider sürükleneceği yere; eshen israfilin Hafizan Allah…” (Fethullah Gülen, Araf’takiler ve Şeytan’ın Tuzakları Sohbeti, 2008 Pensilvanya)
Nazlı Ilıcak kendisinin şeytan olduğuna inanıyor mu?
Bitmedi…
Gülen’in külliyatı
– Gülen, ruh çağırmaya inanıyor.
– Gülen, ruhlar dünyasıyla iletişime geçen medyumlara güveniyor. Telestezi ve radyesteziyi bilim olarak görüyor.
– Gülen, rüyaların gaipten haber verdiğine inanıyor ve bu konuda kendi deneyimlerinden söz ediyor; Said-i Nursi’nin de “seçilmiş kişi” olduğunu bir rüya sonucu öğrenmişti.
– Gülen, psikokineziyi düşüncelerinin en büyük delillerinden biri olarak görüyor. Tescilli şarlatan/ çatal-bıçak bükücüsü Uri Geller şahit gösteriyor.
– Gülen, paranoya ve şizofreni rahatsızlığının nedenin habis ruhlar ve cinler olduğuna inanıyor.
– Gülen, cinlerin birçok iş’te istihdam edilebileceğini belirtiyor. Örneğin istihbaratta cinler kullanılabilirmiş. Cinleri etkin kullanmanın yolunu bulan devlet, geleceğin süper devleti olacakmış!
– Gülen, romantizm akımını cinlerin başlattığına inanıyor.
– Gülen, muskaların koruyucu ve iyileştirici gücüne inanıyor. Hatta psikolojik bir sorunu olan teyzesi bu yolla iyileşmişti!
– Gülen, kişinin fotoğrafına bakarak her türlü hastalığının iyileştirileceğine inanıyor.
– Gülen, “ermiş” kişilerin burunları ile duyabildiklerini; topukları ile koklayabildiklerini; parmakları ile görebildiklerini iddia ediyor.
– Gülen, bir kişi aynı anda yirmi ayrı yerde gözüktüğünü söylüyor. Said-i Nursi cezaevinde yatarken aynı anda camide namaz kılarmış.
– Gülen, büyüye inanıyor. El ve yüz falı gerçeği gösterirmiş.
– Gülen, yogilere büyük değer biçiyor; “bunlar çok rahatlıkla bir treni durdurur, ellerinin bir işaretiyle kendilerinden çok uzakta olan bir insanı yatırır-kaldırır, havada uçurur ve daha nice harikulade haller gösterir” imiş.
– Gülen, proletaryadan/sosyalizmden bahsetmenin şeytan işi olduğuna inanıyor.
Vs…
Meraklılar Fethullah Gülen’in külliyatını okuyabilir.
Kimsenin inancına-düşüncesine karışacak değilim.
Fethullah Gülen tüm bunlara inanabilir; savunabilir.
Benim merakım; Nazlı Ilıcak da bu görüşte mi?
Kuşkusuz değil.
O halde:
Gülen ile Ilıcak’ı yan yana ne getiriyor?..
Türkiye’de son yıllarda hiçbir kadın Nazlı Ilıcak kadar kendini gülünçleştirmek için bu kadar çaba sarf etmemiştir.
SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.