Beste Serim Erbak: Adıyaman- “Tanrıların Tahtı” Nemrut

ADIYAMAN- “TANRILARIN TAHTI” NEMRUT (2013 Eylül)
Adıyaman’a en kolay ulaşacağımız il Malatya olur diye düşündüğümüz için sabah Malatya’dan Adıyaman dolmuşlarına bindik. İki saat sürecek bir yolculuk. Bu gece orada konaklayacağız. Eşyalarımızın bir kısmını öğretmenevinde bıraktık. Yol güzel. Evler değişik. Kocaman yapraklı tütün ekimi, kurutmasına bol bol rastladık. Sonradan öğrendiğimize göre devlet bu tütünleri almıyormuş. Köylüler kendi kuruttukları tütünleri yine kendileri satıyorlar. Bu konuda çok zarar etmişler.

Adıyaman’a vardığımızda hemen ana caddede bulunan Hotel Grand İsias’a yöneldik.Bilinen en eski adıyla “Vadi-i Leman » Adıyaman Güneydoğu Anadolu’nun önemli bir şehri. Yıllar boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmış. Şehir ve çevresinde tarihi eserler ören yerleri ve tabii en önemlisi Dünya’nın sekizinci harikası olarak adlandırılan Nemrut Dağı ören yeri bulunuyor. Bu nedenle şehir fazlasıyla yerli ve yabancı turist ağırlıyor.

Otele yerleştikten sonra şehri dolaşmaya çıktık ve yemek yedik. Halk Kürtçe konuşuyor. Bize çeviri yapıyorlar. Hava çok sıcak. Derece 35’i gösteriyor. Her yerde Nemrut ile ilgili ya bir heykel ya da hatıralık bir eşya var. Çuvallarda tütün ve sarma sigaralar için tabakalar satılıyor. Erkeklerin giydiği şalvar ilginç. Üzerine de gömlek giyip bellerine kuşak sarıyorlar. Köylerde böyle giyiniliyormuş. Elâzığ’da gördüğümüz sekiz kenarlı kasketlere rastladık. Sonra şehrin yüksek bir tepesinde yer alan parka merdivenler ile çıkıp manzara seyrettik. Adıyaman’a tepeden baktık.Ertesi gün Nemrut’a çıkmak için otelden tur aldık. Yine otelde kalan İstanbullu bir aile Filiz Hanım ve Cengiz Bey ile birlikte olacağız. Akşam otelden çok yüksek bir müzik sesi duyunca dışarı çıktık. Kürtçe şarkıların söylendiği halka açık bir konser var. Biz de biraz dinledikten sonra yattık. Yarın erken kalkacağız.
Sabah kahvaltıdan sonra Kâhta’ya doğru yola çıktık. İlk durağımız Karakuş Tümülüs’ü. Etrafında sütunlar yer alıyor. Bu anıt mezarın, bir sütun üzerindeki yazıta göre Bu topraklarda hüküm süren Kommagene KrallarındanII. Mithridates’in (M.Ö 36-20)annesi İsias,kız kardeşi Antiochis ve yeğeni Aka’ya ait olduğu söyleniyor. Bir sütun üzerinde kartal, diğerlerinde aslan ve boğa heykelleri bulunuyor. Diğer bir sütundaki kabartma ise Kral II.Mithridates’in kız kardeşi Laodike ile tokalaşmasını gösteriyor.

Buradan Dünyanın en eski taş köprülerinden, Cendere çayı üzerinde yer alan Cendere köprüsüne gidiyoruz. Köprü Roma İmparatoru Septimius Severus, eşine ve oğullarına adanmış. 7m.genişliğinde.Köprü harç kullanılmadan yapılmış. Girişin iki yanında sütunlar bulunuyor. Büyüleyici bir yer. Derede yüzenler var. Yoldan ilerleyince tarihi Kâhta kalesini görüyorsunuz. Kayalar ile bütünleşmiş yüksek duvarlarıyla muhteşem gözüküyor. Yol harika manzaralarla dolu. Bir dönem Kommagene uygarlığının başkenti olan M.Ö 3.yy’da Arsames tarafından kurulmuş Arsameia Ören yerine geliyoruz. Tepede çok güzel bir yer. Zamanında ülkenin yazlık yönetim merkezi olarak kullanılıyormuş.10 ton ağırlığında bir kayaya oyulmuş kabartması ile tanınıyor. Herkül ve I.Antiodus’u tokalaşırken gösteriyor. Burada henüz tam keşfedilememiş bir tünel bulunuyor. Bazı yazılı kayalar göze çarpıyor. Artık yolumuz Nemrut’a. Güneşi orada batıracağız.

Nemrut Dağı ören yeri 1987 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesine girmiş.2206 m yükseklikte anıtsal heykeller 2000 yıldır gizemlerinin çözülmesini sessizce bekliyorlar.
Tepeye ulaşmak için epeyce tırmanıyorsunuz. Yorucu ama her şeye değer.Yukarıya eşeksırtında da gidebiliyorsunuz. Kral I.Antiochos,Tyche, Zeus, Apollo ve Heracles’in başları topraktan fışkırıyor. Heykellerin yüksekliği 10 metreyi buluyor.Bazı taşların üzerinde kitabeler görülüyor. Baş heykellerinin arkasında başı olmayan oturmuş vaziyette heykeller de çok ilginç. Kommagene Yunancada “Genler Topluluğu” demekmiş. Bu krallık gizemler barındırıyor.Tepede keşfedilmeyi bekleyen tüneller bulunuyor. Karanlık yavaş yavaş çöküyor. Güneş inanılmaz güzelliklerle batıyor. Hava birden soğuyor. Çok esrarengiz ve muhteşem bir yer. Kim bilir belki de bir gün tüm gizemler gün ışığına çıkar. Aşağıda oturup ay ve yıldızları seyrediyoruz. Güzellik anlatılamaz. Sözcük bulmak zor. Mutlaka görülmesi gereken bir yer.

Ertesi günün sabahı Adıyaman’ı biraz daha dolaştıktan sonra yine minibüse binerek Malatya’ya doğru yola çıkıyoruz.