Beste Serim Erbak: Bolu- Abant – Gölcük – Mengen

ANADOLU’DA 3500 km. (2012)

Bolu İzzet Baysal Üniversitesinin Sosyal Tesislerinde kalıyoruz. Üniversite yeşillikler içinde. Tepeye oturmuş. Zaten Bolu’da her yer yeşil. Akşam yemeğini HighWay Outlet’ te yiyoruz. Çok büyük bir alışveriş merkezi.
İstanbul’a giden yolun üzerinde olması devamlı bir kalabalığının oluşmasına neden oluyor. Burayı işaret eden tabelanın üzerinde Arapça da yazması Arap turistlerin bolluğunun ifadesi. Abant’ta, Gölcük’te, Bursa’da bolca rastladığımız Arap turistler.

Oldukça yorgun olduğumuz için erkenden yatıyoruz. Ertesi gün Bolu’ya 34 km uzaklıkta Abant Milli Parkı’na gidiyoruz. Ağaçlar içinde ilerleyen yol ve tertemiz bir hava. Yolun sağında solunda kahvaltı yapılan yerler var. Hepsi de doğal ürünlerin ağırlıklı olduğu nefis tatlar sunuyorlar. Abant başlı başına bir doğa harikası. Çam ağaçları ile çevrili. Abant Tabiat Parkı girişi 8 lira. Abant gölü ağaçların arasında masmavi görünüyor. Gölün çevresine yürüyüş ve bisiklet yolları yapılmış. İsteyenler ata binebiliyorlar. Göl kenarında büyükçe bir otel ağaçların arasından yükseliyor. Ayrıca süslü faytonlara binerek gölün çevresini dolaşabiliyorsunuz. Abant Göl gazinosunda kahvelerimizi yudumluyoruz. Gölün sakinliği, alabildiğine yeşillik, nefis bir hava.

Tekrar ana yola çıkmak için geri dönüyoruz. Bolu merkezinden Gölcük’e gidiyoruz. 12 km uzaklıkta. Bolu halkına göre esas görülmesi gereken yer Gölcük. Hatta takvimlerde gördüğünüz fotoğraflar hep Gölcük’tendir, diyorlar. Hakikaten de öyle. Girişte kişi başı 3 Lira ödüyoruz. Gölün kıyısında bulunan ev, göl ve yemyeşil doğa. Ayrıca
hoşumuza giden gölün çevresini dolaşan bir trenin olması. İki kişi 4 Lira ödüyoruz. Göl kenarında bir de restoran var. Buraların en meşhur tadı kömürde alabalık. Doğrusunu söylemek gerekirse bana göre de burası çok daha bakir, çok daha güzel. Bence buranın tek dezavantajı mı yoksa avantajı mı bilemem ama bir otel olmaması.
Bolu’ya dönerken “Gazella Resort” diye bir tabela görüyoruz. Merak edip, yukarı doğru çıkıyoruz.
Gerçekten muhteşem bir tesis. Burada da Arap turistlere rastlıyoruz.

Bolu’nun merkezine yol alıyoruz. Oldukça sevimli güzel bir yer. İzzet Baysal’ın ve Köroğlu’nun heykelleri var. Çarşı merkezden yüksekte. Yürüyen merdivenlerle yukarı çıkılıyor. Yol çalışmaları var. Her yer kazılı. Tarihi binalar ile modern binalar iç içe. Dar bir alanda her biri kendine bir yer bulmuş. Yıldırım Beyazıt Camii güzel bir yapı.

Tarihi hamamın yanından eski, küçük bir lokantada öğle yemeği yiyoruz. Kuru fasulye ve pilav. Bu kadar mı leziz olur. Çok beğenince lokanta sahibi “bizim buralarda yediğiniz her yemek leziz olur. Mengen’e
yaklaşmaktasınız” diyor. Evet doğru. Ülkemizde Mengen aşçılarıyla ünlü. Bolu’nun meşhur Çikolatası Bolçi, Mudurnu Saray Helvası, Fındıklı şekerlemeler. En eski dükkân “Ender Şekerleme”. Güler yüzlü satıcı buranın tarihinden bahsediyor.

Rotamız Devrek. Önce Mengen’den geçiyoruz. Demirden bir
aşçı heykeli var. Küçük bir yer. Açıkçası biraz hayal kırıklığı yaşadım. Nedense daha farklı düşünmüştüm. Dağlardan dolaşa dolaşa karanlık yeni çökerken Devrek’e varıyoruz. Tam bir Karadeniz güzelliği.