Beste Serim Erbak: Girit Adası “Ευχαριστώ!” Bölüm II

Girit Adası
II. Bölüm
“Ευχαριστώ!” 2016

Girit yüzölçümü 8300 km² olan bir ada. Ada dört vilayete ayrılıyor. Hanya, Retimnon, Heraklion ve Lasiti.
Akşam Heraklion Havaalanı “NikosKazantzakis”e indik.. Adada üç havaalanı bulunuyor. Burası adanın ilk havaalanı. Öyle pek gelişmiş değil ama sempatik. Türkiye’den kiraladığımız aracı almak için araç kiralama şirketine gittik. Havaalanı ile kalacağımız yer arasında yaklaşık bir saatlik mesafe var. Aslında buraya gelenler için tavsiyem kiralama için o kadar önceden hareket etmeye gerek yok. Adada adım başı kiralama şirketlerine rastlıyorsunuz ve sizin internetten ayarladığınızdan çok daha ucuz. Yazımın başında da yazdığım gibi ada hakkında detaylı bir yazı bulamadığımız için aslında kalacağımız yer konusunda yanılmışız. Planlamayı farklı bir şekilde yapmak gerekiyormuş.
Arabayı aldıktan sonra yola koyulduk. Vakit epeyce geç oldu. Yollar iyi. Kalacağımız apart otel. Chersonesos’ da (Hersonisos) “Stella Paradise”.Bir apartman. Daha doğrusu burası bir aile işletmesi. Altta marketleri karşıda araba kiralama yerleri var.Biz geç geldiğimiz için telefon ettik.Biraz araba park problemi yaşadık. Ama sonunda dairelere yerleştik. Odaya gelip valizi açınca başkasının eşyalarıyla karşılaştım. Hemen havaalanını aradık. Allahtan benim bavulu alanlar da fark etmişler, havaalanına geliyorlarmış. Böylece aynı yol tekrardan geri dönüldü. Bavullar aynı. Yunanlı aile efendi değiş tokuş yapıldı. Bu kadar seyahat sırasında bavulum kaybolmuştu ama hiç böyle bir şey başıma gelmemişti. Epeyce bir korku yaşadık. Sabah biraz geç kalkarak bu stresi üzerimizden attık.
Aşağıdaki marketten yiyecek aldık. Sonradan fark ettik ki dışarıdan oldukça pahalı. Sahipleri güler yüzlü değil. Üzüldük. Burada epey kalacağız. Kahvaltıdan sonra yola koyulduk. Girit ada olmasına karşın öyle her yerin denizi güzel değil. Fakat şahane plajlar var. Bizim kaldığımız yerden yürüyerek plaja gidersiniz dediler ama denizi iyi değil.

Güzel bir plaj bulduk.”Beachcomber” Stalis deniz kıyısında. Zaten buradaki yerler oldukça derli toplu. Hem restoran hem plaj. Aslında adada plajlar hiç pahalı değil.Rahat rahat girebilirsiniz.
Restoranda gerek sunum gerekse lezzet bir harika. Deniz yorgunluğumuzu aldı. Gezmeye hazırız. Önce otele uğruyor sonra da gece yemeği için Heraklion’a(Kandiye) gidiyoruz. Girit’in en büyük şehri ve başkenti.
Knassos Antik kentinin limanı. Önce Roma İmparatorluğu, sonra Emevîler daha sonra Bizans, Venedik en son olarak da Osmanlı’nın eline geçmiş. Kaldığımız yere 20 km uzaklıkta hoş bir yer. Gece fazla göremeyiz deyip yemeğe odaklanıyoruz. Şehirde park sorunu çok fazla. Park yerinden deniz kenarında bulunan restoranlara yürümek için daldığımız ara sokaklarda barlar, restoranlar hınca hınç dolu. Şehir gece yaşıyor. Çok eski evler var. Türkiye’ye Mübadele ile gelenlerin büyük çoğunluğu Kandiye’den gelmiş. İnsan böyle düşününce fena oluyor. Girit’te bu hisse sık sık kapıldım. Giritliler kendilerini tam Yunanlı saymazlarmış. Zaten değişik bir şive konuşuyorlar. Ada o kadar büyük ki onlar hep Yunanistan’dan ayrılmak istemişler. Nerelisiniz diye sorunca Giritliyiz diyorlar.
Zorbas restorana oturuyoruz. Deniz kenarı tipik Yunan lokantası. Çok güzel bir yer. Fiyatlar gayet iyi. Özellikle yemek bitiminde gelen lokmalar. Ve ikram rakı. Burada uzo değil rakı içiliyor.

Yunanlılar bizler gibi uzun uzun yemek yemeği seviyorlar. Geç dönüyoruz. Ertesi gün Heraklion’a 14km uzaklıkta dev akvaryumu ziyaret ediyoruz. CretaquariumThalassokosmos.
Burası 2005 yılında açılmış. Gerçekten güzel bir akvaryum. Köpek balıklarından tutun aklınıza gelebilecek tüm deniz hayvanları size yakın.Düzenli bir yer. Epeyce bir vakit geçirdik. Çıkıştaki kafeteryada denizyıldızından koltuk pek hoşuma gitti. Nano teknoloji ile deniz kaplumbağaların yavruları oldukça canlı gözüküyorlar.
Buraya yakın bir de 2013 yılında kurulan “Dinosauria Park” bulunuyor. Amerika’daki parkın kopyası. Dinazor maketleri kendi boyutlarında yapılmış. Ayrıca kuyrukları ve başları oynuyor ve ses çıkarıyorlar. Çocuklar için özellikle çok eğitici bir yer. Dünyamızın ilk hayvan toplulukları hakkında iyi bir bilgi veriyor. Hatta biz oradayken okul grupları geldi. Öğretmenleri bu konuda bilgi verdi. Çocukların aklında gayet güzel kalır. Buradan çıktıktan sonra Rethymnon’a(Resmo)gidiyoruz.

Retymnon Kilisesi (Dört Şehit Kilisesi ) bir Ortodoks kilisesi. Altında bir şapel varmış. Hemen şehre girişte sizi karşılıyor. Şehir Antik çağda kendi parasını basmış. Ben diğer şehirlerin içinde en vasat olanı diye düşünüyorum. Çok fazla turist yok. Girit’ten gelenler pişirdikleri ot yemekleri ile tanınırlar. Özellikle İzmir’de sadece ot satan pazarlar vardır. Ama bir hayli kaldığımız halde buralarda İzmir’de pişirilen kadar ot yemeğine rastlamadık. Buna çok şaşırdım. Köy lokantalarında bile yok. Bunun sebebini öğrenemedim. Sır olarak kaldı.
Çarşıda yürürken bir antik çeşme ilgimizi çekiyor.”Rimondi Çeşmesi” 1623 yılında yapılmış Venediklerden kalma. Aslan ayakları üzerine oturmuş. Aslanların ağzından su akmakta. Böyle yürürken aniden karşınıza çıkıveren bir tarihi eser sanırım bir turistin en çok görmek istediği bir görüntü.
Tipik Yunan restoranları ve tabii ki begonviller rengârenk. Bir restoranın methini duymuştuk oraya gitmeyi hedefliyoruz. “Avli” yani “Avlu” Birinci sınıf, mükemmel bir dekor ve çok güler yüzlü bir karşılama. Türklerin gelmesine alışmışlar. Nefis sunumlar.
Üst kısmında pansiyon da var. Her yerde ince bir zevk. Mutlaka bir Osmanlı bir Venedik izine rastlıyorsunuz. Ufak detaylarda tarih. Venedikliler zamanından. MikriPanagiaKilisesi. Venediklilerden kalma saat.

Önde halk kahramanı KostisGiamboudakis’in heykeli. Arkada restorasyon halinde minare. Bu minareye ulaşabilmek için çok çaba harcadım ama boşuna. Gidebilmek için evlerin içinden geçmek gerekiyor. Bu civarda Osmanlılardan kalma tahta cumbalı evler bulunuyor ama hiç bakım yapılmamış.
Eski şehir güzel ama dediğim gibi fazla bakılmamış. Artık dönüyoruz. Hem denize girelim hem de akşam yemeği yiyelim diyoruz. Deniz bu tarafta dalgalı. Malia kıyısına gidiyoruz. Burada İkarosBeachResort’da hem denize giriyor hem de yemek yiyoruz. Muhteşem bir yer. Yemek, sunum harika. Özellikle şefin yanımıza gelip biraz Türkçe konuşmak istemesi hem güler yüzle yemeklerini sunması bizi son derece etkiliyor.