Beste Serim Erbak: Kamboçya’dan Bangkok’a..

Kamboçya’dan Bangkok’a – CHATUCHAK- 2013

Sabah erkenden kalktık. Ayrılmak istemiyoruz ama ne yapalım. Daha önce anlaştığımız taksi bizi bekliyor. Ve kendimizi karmaşık trafiğe attık. Her yeri dikkatle inceliyorum. Yanı başımızdan öldürülmüş domuzları arkasına yüklemiş motosikletiyle geçen adam ilgimi çekti. Kamboçya’nın büyülü topraklarından geçiyoruz. Hava inanılmaz sıcak. Şoför jet hızıyla gidiyor. Rallideyiz sanki. Sınıra yaklaştıkça trafik daha da sarpa sarıyor. Taksimiz sınıra bir kilometre kala duruyor. Çeşitli yaş gruplarından delikanlılar ellerinde taşıma arabalarıyla bavullarımızı taşıma isteğiyle etrafımızı sarıyorlar. Arkadaşım ürkerek bağırıyor. Bağırınca da önce şaşkın şaşkın bakıyor daha sonra da onu taklit edip gülmekten kırılıyorlar. Anlaşılan onlara eğlence çıktı. Bavullar elde gümrüğe doğru ilerliyoruz. Neyse burada işlemler o kadar uzun sürmüyor. Aradaki yolu yürüyoruz. Oldukça kalabalık. Otobüs terminali Tayland sınırına yakın.
Her yerde meyve, böcek satıcıları dikkat çekiyor.

Tayland sınırında bir hayli bekledik. Burada da bir form dolduruyorsunuz. Nerede kalacaksınız filan… Geçtikten sonra bizi bekleyen taksiye binerek Bangkok’a doğru yol alıyoruz. Dört saatlik yorucu bir yolculuk sonrası şehre giriyoruz. Bavullarımızı bıraktığımız otelimize geri dönüyoruz. Akşam gece pazarına gitmek istiyoruz ama öğreniyoruz ki artık tüm gece pazarları bir yerde toplanmış ve modern bir binaya sıkıştırılmış.
ASİATİQUE adında. Anlaşılan burası da çağdaş dünyaya geçiş yapma isteğinde. Girişte çeşitli renkte ışıkların bulunduğu kocaman bir havuz bulunuyor. Dükkânlar güzel ama fiyatlar hiç de ucuz değil.
Çok yorgunuz. Otelimize dönüyoruz. Ertesi gün arkadaşımız yüzen çarşıya gitmek istiyor. Ben daha önceden gördüğüm için kızım ile Bangkok’ta dolaşmayı tercih ediyorum.
Sky trene biniyoruz. Tüm şehirde böyle havadan giden tren ağı var.

Taylandlılar bununla gurur duyuyorlar. Çok da haklılar. Trende hangi durakta ineceğimizi sorunca bir Amerikalı yardım edebilir miyim diye yaklaşıyor. Dört yıldır Bangkok’ta yaşıyormuş. Daha önceden İstanbul’da yaşamış. Muhteşem bir parka gidiyoruz.

Lumpini park. Hava öyle güzel ki… Parkta klasik müzik konserleri yapılıyormuş. Şehrin göbeğinde ne güzel bir alan. Modern Bangkok’u seyrediyorsunuz. Tabii buralarda doğa korunuyor. Parkta oyun oynayan, spor yapan grupları gördük. Her şey o kadar sakin ki insan huzur buluyor.
Buradan çıkınca açık alanda kurulmuş masaları olan restoranda öğle yemeği yiyoruz. Ve tekrar trene binip meşhur Chatuchak çarşıya gidiyoruz.

Ne ararsanız var. Günlerce burayı gezebilirim. Sadece pazar günü açık. Turistler, halk herkes burada. Çok kalabalık. Fiyatlarda alabildiğine ucuz.
Rengârenk bir dünya. Tren ile otelimize yakın bir yerde inip yürüyerek dönüyoruz. Akşam yemeğini Praya nehrinin kıyısındaki otelimizin bahçesinde yiyoruz. Bangkok’ta bir son gece yaşarken iyice keyfine varıyoruz.
Ertesi gün Türkiye’ye hareket. Bangkok çok güzel bir şehir. Nehir olması ayrı bir hava veriyor. Bakalım tekrar gelmek ne zaman nasip olur.