Beste Serim Erbak: Kayseri-Kızılçukur-Balon Turu

ANADOLU’DA 3500 km. Bölüm 5 (2012) Kayseri- Kızılçukur-Balon Turu

Ürgüp Kayseri arası 70 km. Kahvaltı ettikten sonra yola koyulduk. Kayseri levhasını görünce artık vardık dedik ama bir türlü merkeze varamadık Şehir tahminlerimizden çok daha büyük. Caddelerde sinyalizasyon çok kötü. Lambalarda sürekli bekliyorsunuz. Kayseri yaklaşık 5000 yıllık bir tarihe sahip. Erciyes Dağı, Kayseri’nin her yerinden görülüyor şehrin sembolü. Türkiye’nin en yüksek dağlarından.(3917m.)Sönmüş bir volkan. Daha önce de söz ettiğim gibi Erciyes Kapadokya Bölgesinin oluşumunda büyük rol oynamış. Zirvesinde yüksekliğinden dolayı her zaman kar varmış. Dolayısıyla Kayak Merkezi. Kış sporları yapılıyor. Ayrıca tepede Bizans rahiplerinin inzivaya çekildikleri mağaralar bulunuyor.

Trafik çok yoğun. Park yeri bir hayli sorun oluyor.
Merkezde Cumhuriyet Meydanı’nda Kayseri Kalesi’ni görüyorsunuz. Roma İmparatoru III. Gordenius tarafından yaptırılmış. Sonraları yapılan ilavelerle genişlemiş ve Selçuklu Hükümdarı I. Alaattin Keykubat’ın katkısıyla en son haline getirilmiş. Kalenin iç kısmında dükkânlar bulunuyor. Meydandaki Hilton Otelinin binası bu tarihi yapı iyi uyuşmuş desem olmaz. Modern mimarisiyle tarihin içine yerleştirilmek istenmiş ama bence büyük bir karmaşa yaratmış.

Sonra Saat Kulesini fark ediyoruz. Kule bana Alman yapılarını hatırlatıyor.
Saat Kulesi ve Muvakkithane (Eskiden imaret ve camilerde, güneşin her mevsim izlenebildiği, saat ayarı için ayrılmış küçük oda.) II. Abdülhamit Döneminde yaptırılmış. Hemen karşıda Bürüngüz Camii var. Erciyes Dağı ile tam fotoğraflık. Yapılış tarihi çok eski değil.(1972-1977). Onun önünde Kayseri Raylı Sistem durağı görülüyor.”Kayseray”2009 yılından beri kullanılmaktaymış. Gerçekten şehre çok şey katmış. Saat Kulesinin önündeki Atatürk Heykeli, Kule ile birlikte hoş bir görünüm oluşturuyor.

Merkezde şehir hakkında bilgi almak için Turizm Bürosuna gidiyoruz. Oradaki yetkili İzmirli olduğumuzu öğrenince bu aralar İzmir’den çok grup geldiğini söylüyor. Sinyalizasyonu söyleyince de Kayseri Belediye sitesine girerek şikâyet etmemizi herkesin bu konudan şikâyetçi olduğunu ifade ediyor. Bize toplu taşım kartı alarak raylı sistemi kullanmamızı ve Kaşık-La restoranda Kayseri mutfağının lezzetlerinden tadabileceğimizi anlatıyor. Eğer Kayseri mantısı yersek kaşık ile karıştırmadan yememizi tadına ancak o zaman varabileceğimizi de belirtmeden edemiyor. Biz de onun dediklerini uyguluyoruz. Otobüse binip biraz dolaşıyor ve indiğimizde restoranın yerini soruyoruz. Kolayca buluyoruz. Çok şaşalı bir restoran. Biz bahçeyi tercih ediyoruz. Epeyce kalabalık. Yemek gelmeden önce Kayseri Mutfağından örneklerin sunulduğu bir tabak geliyor. Yağlama, içli köfte, sarma, su böreği. Arkadan mantı. Hele en son olarak yediğimiz üzerinden fıstıklar dökülen “Necmiye” adlı tatlı leziz mi leziz. Anadolu, lezzet dünyası.
Tekrar merkeze dönüp ünlü Kayseri pastırmasından almak istiyoruz. En iyisi Şahin marka diyorlar. Biz de Vatan Pastırma–Sucuk,(Serkan Özkara) dükkânından alışveriş ediyoruz. Hakikaten nefis. Hele buradan aldığımız petek bal, şimdiye kadar yediğimiz en güzel bal. Çarşıda bu ürünleri satan çok sayıda dükkân var. Yol çalışmaları nedeniyle Erciyes Dağı’nın ancak belirli bir yerine kadar çıkıp şehri seyrediyoruz. Dağa çıktıkça hava serinliyor. Kayseri güzel bir şehir. Çok da bakımlı. Anadolu söylemlerine göre Kayseri halkından iyi tüccar olurmuş. Gördüğüm kadarıyla doğru.

Artık dönme zamanı Kızılçukur Vadisi’ inde güneşin batışını izleyeceğiz. Bu vadide peri bacaları güneşin ışıklarıyla birlikte sürekli renk değiştiriyor. Harika bir manzara. Güneşin batmasıyla yöre birden soğuyor. Şaraplarını, şampanyalarını alan turistler bu eşsiz manzaranın keyfini çıkarıyorlar. Tarifi imkânsız bir güzellik. Buraya Manzara Tepesi de deniliyormuş. Burada yürüyüş yolları da var. Zaten yörede yürüyüş yapılan çeşitli parkurlar var. Rehber eşliğinde yürüyebiliyorsunuz. Anlaşılan turizm konusunda epey yol alınmış.
Gece yemek için Avanos’u tercih ediyoruz. Daha önce geldiğimizde, değişik mimarisi ve süslemeleriyle bir lokanta gözüme çarpmıştı. Doğrudan oraya gidiyoruz. Tafana Pide ve Kebab Salonu. Dışarıda bir masaya oturmak için yöneldiğimizde daha sonradan sahibi olduğunu öğrendiğimiz yerleri sulayan biriyle karşılaşıyoruz. Ben bir türlü yiyemediğim testi kebabı yemek istiyorum. Hazırlaması çok uzun süreceği için vazgeçiyorum.
Zaten bu yüzden de yemek nasip olmadı. Yemekleri ısmarladıktan sonra sahibi yanımıza gelince Tafana’ nın ne anlama geldiğini soruyorum. O da bize hikâyeyi anlatan bir yazı veriyor. Bu yazının fotokopisini alacaktım ama vaktim olmadı. Tafana eski evlerde içinde tandır olan aynı zamanda kiler gibi kullanılan bir çeşit mutfakmış. Buranın sahibi İsmet İnce usta da bu geleneğin sürüp gitmesi bu tandırın sönmemesi için dükkânına bu adı koymuş. Kendisi bir gezginmiş. İçerde fotoğrafları olduğunu söyleyince hemen bakıyoruz. İsmet Bey Kamboçya’da, Hindistan’da, Güney Amerika’da ve daha birçok yer. Çok şaşırıyorum. Kendisine mesleğini soruyorum. Pideci diyor. İşte vizyon böyle bir şey. Dur durak tanımıyor. Kendisinin bir seyahat yazısı gazetede yayımlanmış. Hemen getiriyor. Okuyoruz. Yaşamını bu rotada sürdüren İsmet Bey’i tebrik ediyorum. Birçok kişiye örnek olmalı. Onunla karşılaşmamız gezimizin en hoş, en ilginç anılarından biri oluyor. Bu gece sabaha karşı uyanıp çok istediğimiz Balon Turu’nu yapacağız. Heyecanlıyız.

Balonların uçma prensibi basit. Isınan havanın yükselmesi ilkesi. Balonun ana kısmı olan kubbedeki hava sıcaklığının dışarıdaki hava sıcaklığından fazla olması gerekiyor. Ayrıca balonun taşıyacağı yük de önemliymiş. Hava fazlalaştıkça balon yükseliyor. Azaldıkça alçalıyor. Bilgileri bizi götüren pilottan alıyoruz. Pilotlar bu konuda özel eğitim almışlar. Tabi ki burada en önemli faktör rüzgâr. Rüzgârın durumuna göre balonlar hareket ediyor. Kapadokya dünyada sıcak hava balonu uçuş noktası olarak en uygun yerlerden birisiymiş. Hava koşulları açısından. Balon üç kısımdan oluşuyor. Yolcuların durduğu hasır sepet, balon kubbesi ve ateşleme sistemi. Balonun şişmesi yerde gaz ateşleme sisteminin havayı 100 derece ısıtmasıyla başlıyor. Bu hava balonu şişiriyor ve balonun yükselmesini sağlıyor. Hava soğuduğunda balon alçalıyor. Balonlar naylon ya da polyesterden yapılıyormuş. Sepetler 2, 8, 12,16, 20 ve 24 kişilik. Biz 16 kişiliğe bindik.29 Ağustos sabahı 04.30 da “Voyager Balon Tur’dan bir rehber bizi otelimizden aldı. Bindiğimiz arabada diğer otellerden alınan kişiler vardı. Balon turları gün doğumu ile başlıyor. Nedeni de rüzgârın en uygun olduğu saatlerin bu zaman olmasıymış.

İlk durak bir kafe. Burada çay, kahve, çörek ile kahvaltı yaptık. On beş yıldan fazla bir süredir bu balon turları yapılmaktaymış. Buradaki balon şirketlerindeki balon sayıları 100’den fazlaymış.
Böyle olunca da minibüsten iner inmez bizim gibi gelmiş bir turist kalabalığıyla karşılaştık. Bizden başka Türk yoktu. Genellikle Koreliler. Şimdilerde bölgeyi ziyaret eden turistler içinde en fazla Koreliler varmış. Rehberler Korece konuşuyorlar. Sorunca ne yapalım öğrenmek zorundayız, diyorlar. Türk’ün zekâsı devreye girmiş. Buradan organize olup başka arabalara biniyoruz. Hava oldukça serin.
Balonların bulunduğu geniş araziye geliyoruz. Ben balonlar şişmiş bizi bekliyor gibi düşünüyordum. Ama öyle değilmiş. Tüm balon şirketlerinin balonları yerde. Orada ateşleme sistemiyle şişiriliyorlar. Muhteşem manzara. Nereyi fotoğraflayacağımızı şaşırıyoruz. Hava alacakaranlık. Rengârenk balonlar. Ara ara balonları şişiren ateşin kırmızı rengi.
Sıcak hava için ateşleme sisteminde propan gazı kullanılıyormuş. Balon turlarında balonu uçuran pilot kadar, birlikte hareket edilen yer ekibi de önemli. Balon kontrolleri Türkiye Sivil Havacılık Kuruluşu tarafından yapılıyormuş. Anlaşılan her şey profesyonel. Sigorta da yapılıyor.

Balon şiştikten sonra yolcular sıra ile sepete bindi. Sepete tırmanırken ayaklarınızı basacağınız delikler var. Balon kalkarken ve inerken dizlerinizin üzerinde çömeliyorsunuz. Diğer zamanlarda ayakta duruyorsunuz. Bindiğinizde buna ait bir alıştırma yapılıyor. Bu emniyet ve denge içinmiş. Balonu yer ekibi çelik halatlar ile tutuyor. Pilot telsiz ile hem yer ekibiyle hem de diğer balonlarla irtibat halinde. Balonun kalkmasından çok inmesi daha zormuş. Herhangi bir şeye takılmaması gerekiyor. Korelilerin heyecan bildiren sesleri arasında havalandık. Aklıma Jules Verne’in “80 Günde Devr-i Âlem” kitabı geliyor. Balon bir gelin edasıyla süzülüyor.2000 m yükseliyoruz. Aşağıda Kapadokya’nın eşsiz güzellikleri. Bir yandan doğan güneş. Erciyes Dağı. Tarifi imkânsız bir duygu. Herkes bu duyguyu yaşamalı. Bir yığın balon, güneşin ilk ışıkları, dağlar, peri bacaları, güvercinlikler, yeryüzünün akıl almaz şekilleri… Yaklaşık bir saat süren yolculuk. Bir o kadar daha gidebilirdik ama ne yazık ki her güzel şey gibi bu da çabuk bitiyor.
İnişte yer ekibi balonun sepetinin yerleşeceği bir römork getiriyor. Siz inmeden sepet bunun üzerine yerleşiyor. Sonra iniyorsunuz. Yer ekibi balonu topluyor. Bu arada ekip şampanya getiriyor. Siz şampanyanızı yudumlarken tur şirketi bu turu yaptığınıza dair adınıza düzenlenmiş belgeyi size veriyor. Topluca bir hatıra fotoğrafı çektiriyorsunuz. Tur şirketi tişört, rozet gibi tura ait eşyaları da satışa sunuyor. Buradan arabalarla otelinize dönüyorsunuz. Sabah kahvaltısına yetişiyorsunuz. Muhteşem bir organizasyon. En ufacık bir aksama yok. Gurur duydum.