Beste Serim Erbak: Macaristan Pécs V.Bölüm

Macaristan V.Bölüm
Pécs
Sabah erkenden Keleti tren istasyonuna koşturduk. Yolculuk Macaristan’ın ikinci büyük şehri Pécs’e.

2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında Pécs şehri İstanbul ile birlikte yılın kültür başkenti seçilmiş. Yılında Dünya Kültür Başkenti seçilmiş Osmanlı izlerinin fazla olduğu güzel bir şehir. Geçmişte öğrencilerimle birlikte geldiğim şehri bir defa daha görmek kısmet oldu. Geldiğimde tanıştığım Tiyatro eğitmeni Macar arkadaşımın konuğu olacağız. Bir Macar evinde ağırlanmak gezimize ayrı bir anlam katıyor.

Pécs Budapeşte’ye iki buçuk saat uzaklıkta. Bir gece burada kalacağız. Trenden iner inmez arkadaşım Eva ve öğrencisi Zsofia bizi karşıladı. Daha önce de söz ettiğim gibi Macarlar bize benziyorlar. Çok içten, samimi.
Budapeşte tren istasyonunda rastladığımız savaştan kaçan Suriyeli mülteciler ilk önce Pécs’e geliyorlarmış. Burada Devlet yardım alanları kurmuş. Daha sonra Budapeşte’ye gidiyorlarmış. Eva da yardım heyetinde çalışıyor. Bize insanların çok büyük zorluklarla buraya geldiklerinden bahsetti. Kimse bu duruma düşmesin. İnsanlık dramı. Eva orada çalıştığı için biz genç kızımızla şehri gezeceğiz. O daha sonra bize katılacak. Ama yaptıkları plana göre biz Eva’nın oğlunun evinde kalacağız. Akşam yemeğinde de Eva’nın evine davetliyiz. İstasyondan eve doğru yürürken
Yakovalı Hasan Paşa Camii’nin önünden geçiyoruz.(Yakova, Kosova’nın bir şehriymiş).Bu caminin minaresi orijinal haliyle duruyor. 16.yy’da yapılmış. İçerde caminin küçük bir maketi bulunuyor. Osmanlılar gidince burası hastane olarak kullanılmış. Bir ücret ödeyerek gezebiliyorsunuz.

Broşür istedim ama yokmuş. Yola devam edince eski bir otobüs görüyoruz. Çocuklar için kitap, ya da satın alabilecekleri çeşitli eşyalar içeren bir yere dönüştürülmüş. Hoşumuza gidiyor.

Memi Şah’ın XVI.yy’da yaptırdığı hamam kalıntıları yolun kenarında.
1850-1870 Yılları arasında yaşamış Pécs’li şair Koczian’nın adı verilmiş bir sokaktan geçiyoruz. Ev büyük bir demir kapıdan sonra girdiğimiz avlunun içinde. Şirin bir ev. Eşyalarımızı bırakıp Macar yemekleri yapan bir restorana (MatyasKiralyVendéglö) gidiyoruz. Burası küçük bir yer olduğu için herkes birbirini tanıyor, selamlaşıyor.
Garson biz turistleri görünce eli ayağı dolanıyor. Durmadan yanımıza gelip bir isteğimiz olup olmadığını soruyor. Bu arada sadece Macarca konuşuyorlar. Yemekler nefis ve çok ucuz. Hele en son gelen tatlı enfes. Siyah bira da pek fena değil.

Pecs’in büyük ana meydanına geldiğimizde Gazi Kasım Paşa Camii ile karşılaşıyoruz. Caminin tepesinde hem haç hem de ay var.Minare yıkılmış.Ama “Széchenyi”Meydanını süslüyor.
Burada bronzdan yapılmış bir atlı heykeli pek hoş. HunyadiYanoş’unheykeli. Ortaçağda Macar komutan.(1406-1456)Arka arkaya sıralanmış üç eser ilginç bir güzellik oluşturmuş. Komutan bir başka yapıta doğru elini uzatmış. SaintTrinité. Arada camii var. Sanki Macar tarihinin özeti gözler önünde.
Biraz sonra Eva da bize katıldı. Birlikte geziyoruz. Şehrin merkez meydanından ilerleyip yerel ürünlerin satıldığı bir küçük dükkâna giriyoruz. Pecs’te her şey ucuz.
Belediyenin önünden geçerek, ara sokaklardan birinde ikinci el eşyaların satıldığı bir dükkâna giriyoruz. Dikkatimi “Şapka” sözcüğü çekiyor.”Şapkak” ilginç. Biraz ilerde birçok turistik yerlerde gördüğümüz kilitler.
Bu nerden çıkmış bilmem ama kilit şans için kullanılan bir obje olmuş durumda. Demir kullanılarak yapılmış bir çalışmayı da yine kilitler süslüyor.

Unesco Dünya Mirasları arasında yer alan erken Hristiyanlık dönemine ait mezarları “Sopianae”yı görmeye gidiyoruz. Giriş ücretli. Tüm yazılar Macarca. İçerde İngilizce açıklamalar bulunuyor. 200 Yıl önce yapılan kazılarla bu mezarlar ortaya çıkmış.
Çok iyi bir restorasyon yapılmış. Mezarlar mimari yapıları bakımından oldukça karakteristik. Ayrıca duvarlardaki resimler de renkli ve ayrıntılı. Toprağın altında bulunan mezarları camlı bölmeler ardında görüyorsunuz.16 Mezar var. Bu bölgeye eskiden “Sopianae” denilirmiş. Şimdi Modern Pécs’in içinde kalmış.
Mezar odaları kısa ince yürüyüş yollarıyla birbirine bağlanıyor. Ayrıca mezarların ilk yapıldıkları zamanları canlandıran simülasyon görüntüleri harika.
Renklerin bugün yapılmış gibi canlı olması inanılır gibi değil. Resimlerde hiç bir oran yok. Minyatür gibi yapılmışlar. Camlar kullanılarak eserler korunuyor.
Mezarların 2000 yıldan fazla geçmişleri var. Toprağın altındaki hazine. Çıkışta otomatik makinalara para koyup tarihi bir madalyon alıyorsunuz. Ama oldukça uyduruk madalyonlar. Tam turistik.

Buradan çıktıktan sonra Saint-Pierre Katedrali’ne varıyoruz. Hem tarihi hem de yapı özellikleri açısından Macaristan’ın tanınmış eserleri arasında. XII. yy ’da, 1064′ teki yangında hasar alan eski bir kilisenin onarılması ile yapılmış. Önündeki bronz heykel Macar filozof,teolog,Katolik piskopos Baron SzepessyIgnacz’a ait.(1780-1838)
Pécs’in Erken Hıristiyan Nekropolü, 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası alanı olarak belirlenmiş. Karşı taraftaki parkın içinde bulunuyor. Sessizliğin yeşilin içinde.Bu kalıntının alt kısmında burada bulunan eşyalara ait bir müze var.Parktan geçerek ve meydandan geçerek Zsolnay mahallesine doğru yürüyoruz. Dünyaca ünlü Porselen üretimiyle tanınan Zsolnay ailesinin koruma altındaki tarihi binalarının bulunduğu yer.

Zsolnay (Jolnai)Porselenleri tüm dünyada tanınıyor.1852 yılında iflas etmiş bir tuğla fabrikasını satın alan MiklósZsolnay burayı bir porselen fabrikasına dönüştürmüş. Fabrikada porselen üretiminde kullanılan teknik her zaman bir sır olarak kalmış. En çok hoşuma giden seramik çatı kiremitleri. Burada üretilen porselenin kendine özgü yeşil bir rengi bulunuyor. Ayrıca değişik türde bir porselen fayans üretimi de yapılıyor.
VilmosZsolnay’in tüm ailesi ile birlikte burada yaşamış. Ölümünün ardından 1900’de oğlu fabrikanın başına geçmiş.
Buradaki binalarda pek çok kültür ve sergi salonları yer alıyor. Ayrıca Amerika’da yaşayan ünlü koleksiyoncu dr.László Gugyi’nin 600 parçadan oluşan paha biçilmez bir Zsolnay koleksiyonu sergileniyor.
Zsolnay inşaat sektörü alanında da önemli ürünler geliştirmiş. Budapeşte’de XX. Yüzyıl başlarında, inşa edilen saraylar ve konakların bu ön cephelerinde ve çatılarında kullanılan porselen süsler ve kiremitler Zsolnay tarafından üretilmiş. Yüzlerce bina Pirogranitadı verilen bu inşaat malzemesiyle süslenmiş. Ürünler Avrupa’da birçok şehir yapılarını süslemek için de kullanılmış.

Güzel de bir kafesi var. Satış mağazasından ufak da olsa bir hatıra aldım. Ama her şeyin çok pahalı olduğunu söylemeliyim. Bahçede üretimde kullanılan eski makine sergileniyor. Burada üç saatten fazla zaman geçirip geze geze Eva’nın evine varıyoruz. Yemek hazırlıyor. Keyifli bir sohbetin ardından kaldığımız eve dönüyoruz.