Beste Serim Erbak: Malatya-Arslantepe Höyüğü-Battalgazi

MALATYA 2. 2013
Arslantepe Höyüğü- Battalgazi

Otelde güzel bir kahvaltının ardından Adıyaman’ı biraz daha dolaşarak Fatih Gazi Tur’un minibüslerinden biriyle Malatya’ya geri dönüyoruz.. İki saat sürecek yolculuk sağlı sollu güzel manzaraların tütün tarlalarının arasından devam ediyor. Hava çok sıcak. Öğlen Malatya’ya varır varmaz eşyalarımızı Öğretmenevine bırakıp tekrar yola koyulduk. Hedefimiz Aslantepe Höyüğü’nü görebilmek. Bunun için çevre yolunda yürüyoruz. Yaklaşık yarım saat kırk dakikalık bir yürüyüşten sonra, sora sora Battalgazi’de Orduzu minibüs ve otobüslerinin kalktığı yere vardık. Epeyce dolaşacağımızı düşünerek bir lokantada öğle yemeğimizi yedik. O kadar lezizdi ki tadı damağımızda kaldı. Malatya’dan uzaklaştık. Orduzu’ya gitmiyoruz ama höyük için bu istikamete binmemiz gerekiyor. Tam ören yerinde indik. Otobüste neredeyse tüm yolcular bize yardımcı olmaya çalıştı. Şoför dönüşte bineceğimiz durağı da gösterdi.
Burada 1961 yılından beri İtalyanlar kazı yapıyorlarmış. Hep merak ederim neden memleketimde tüm arkeolojik çalışmalar başka uluslar tarafından yapılıyor diye. Az çok cevabını düşünebilsem de bu durum beni her zaman üzmüştür.

Burası gerçekten çok büyük bir alan. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde buradan getirilen pek çok eser var. Ayrıca Arslantepe Höyüğü ’nün UNESCO Dünya Mirasları listesine alınması için başvuruda bulunulmuş. Girişte sizi Asur Kralı Tartunza ve aslan heykelleri karşılıyor.
O zamanın evlerini simgeleyen bir de ev yapılmış. Günlerden pazartesi. Aslında kapalı müzeler açık değil, ama burası Açıkhava müzesi olduğu için kapanmaz diye düşünmüştük. Öyle olmadı. Kapamışlar. Oradan geçen köylüler bize yardımcı olup bekçiyi çağırdılar.
Uzaktan geldiğimizi söyleyince bizi gezdirdi. Bu durumda pazartesi günü
gelmemek gerekiyor. Gezdiren kişi oldukça bilgili bir gençti. Sanırım arkeoloji ile ilgisi vardı. Höyük M.Ö 2 binyıllarından M.S 11. Yüzyıla kadar kullanılmış.
Böyle olunca da birçok medeniyet yaşamış. Tapınak, saray evler ve mezarlar bulunuyor.
En tepeye çıkınca Fırat’ın suladığı yemyeşil bir alanı seyrediyorsunuz.

Bizim ilgimizi en çok duvar resimleri çekti. Nasıl olmuş ta bozulmadan gelebilmişler. Geldiğimize değdi.
Burası mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Otobüsü bekleyip, biniyoruz. Belediye otobüsleri çok eskilerden kalma… Tekrar şehre dönüp Battalgazi dolmuşlarını buluyoruz. Eski
Malatya merkezinde inip hemen Kervansaraya gidiyoruz.
” İki dünyanın yükünü sırtında taşıyan irfan sahibi insan ”Tek parça ağaçtan işlenmiş.4,5 metre yüksekliğinde. Eser 60 yıllık bir çınar ağacının işlenmesiyle yapılmış. Kervansarayın restorasyonu sırasında kesilmek zorunda kalan bir ağacın yeniden vücut bulması.

Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı. Burada da yenileme yapılmış. Girişte Kervansarayın arkasında bulunan bir ağaçtan yapılmış heykeller ilgimizi çekiyor. Eski Malatya sakin bir köy görünümünde. Huzurlu. Pek çok evi restore etmişler. Bazıları pansiyon olmuş. Şirin.
Buradan Ulu Cami’ye gidiyoruz. Cami I. Alaattin Keykubat döneminde yapılmış. İçerdeki çiniler muhteşem. Dönüşte kayısı pazarı, çarşı, park gezerek yürüyoruz. Malatya gece güzel. Sıcaktan olsa gerek insanlar geceleri sokakta.Kanal boyunda oturup bir şeyler atıştırıyoruz.

Ertesi sabah 6.30’da Ankara’ya oradan da İzmir’e uçuyoruz. Öğretmenevinin çok yakınından havaalanı otobüsü geçiyor. Ulaşımda sorun yok. Malatya için biraz daha fazla zaman ayırmak gerekiyor. Aslında çok büyük bir şehir değil ama çevrede gezilecek yerleri fazla. Sade yemeklerinden bir kez daha tadabilmek için bile yeniden gelinebilir…Ankara’nın üzerinden geçerken Anıtkabir tüm sakinliği ve ihtişamı ile görünüyor. O’nu bir kez daha şükran ve minnetle anıyorum.