Beste Serim Erbak: ROMA-NAPOLİ

ROMA-NAPOLİ 02 MART 2014

Napoli-Roma arası iki saat sürüyor.

Sabah 7.30 da Napoli’den trenle yola çıktık. Kompartımanda bir adam yüksek sesle incilden parçalar okuyup ” Amen”diyor. Yanındaki arkadaşı da onu tastik ediyor. Benim de onaylamamı bekliyor. Bir yandan fazla muhattap olmak istemediğim için başım ile dinlediğimi gösteriyorum diyer yandan da iki saat sürecek yolculuğu düşünüp sıkılırken , bilet kontrol eden görevli imdadıma yetişiyor. Oturdukları yerin yanlış olduğunu söyleyince kalkıyorlar.Çok şükür diyorum.Etrafı seyrede seyrede Roma Termini’ye varıyoruz.Kalabalık seliyle birlikte kendimizi dışarıda buluyoruz.

Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Çıkışta bizi “Hop on Hop off Tur ” üstü açık iki katlı günlük Roma turu yapan otobüs şirketlerinin ayakçıları karşılıyor.Kendimi bir an İzmir otobüs garajında hissediyorum. Hepsi bir olmuş ellerinde broşürler sizi yönlendirmeye çalışıyorlar.Biz Avrupa’dan iyi örnekler alalım derken anlaşılan onlar bizimkilerden örnek almışlar.İtalya çok göç almış.Ben üniversite yıllarında buraya geldiğimde hiç böyle bir manzara ile karşılaşmamıştım. Şaşırdım. Birinin ardına takılıp biletlerin satıldığı yere geliyoruz. Burada da pazarlık yapılıyor.Yazılı olan hiçbir fiyat uygulanmıyor.Bize bilet ile birlikte turun geçtiği yerleri gösteren bir broşür veriyorlar.

Otobüsler belirli güzergahlarda hareket ediyorlar.Siz bileti gösterip istediğiniz noktada inebiliyorsunuz.Bütün gün bu şekilde dolaşılabiliniyor. Hemen otobüsün üst katına yerleştik.Ama yağmurdan her taraf su içinde. Bizim gibi cesaretli pek az kişi var. Roma tarihi binaların çok olduğu İstanbul’a benzer bir kent. Deniz yok ama Tiber Nehri kıyısında .Sadece binalarıyla değil aynı zamanda yedi tepenin üzerine kurulmuş olması bu benzerliği daha da açık bir şekilde gösteriyor. Tabii ondan oldukça küçük.İtalya’nın başkenti olması,birçok devlet kuruluşunun da burada olmasını sağlamış.Binalar ihtişamlı.

Zamanınız varsa en iyisi yürüyerek dolaşmak. Tarihi mekanlar birbirinden fazla uzak değil.İlk önce Kolezyum’u (Colosseum)görmek istiyoruz.Bu bir arena.M.S 72-80 yılları arsında yapımı tamamlanmış.Köleler ve mahkumlar tarafından inşa edilmiş. 50.000 izleyici alabiliyormuş.Bir kehanete göre Kolezyum ayakta kaldıkça Roma da yaşayacak.Yıkıldığında Roma da yıkılacak.

Roma yıkıldığında ise dünya yok olacakmış. Daha önce geldiğimde bu devasa yapıtı gezmiştim.İnanılmaz bir giriş kuyruğu var. İçeri girmekten vazgeçip etrafını dolaşıyoruz. Epeyce restorasyon çalışmaları var.Bu arada yağmur zaman zaman duruyor ama biz sırısıklam olduk. Burayı görünce Astériks ve Obéliks’in -Klopatra filmini anımsadım…

Kolezyum’un etrafında seyyar satıcılar hediyelik eşya satıyorlar.Yürürken kendini yerden yükseltmiş oturan Hinduları görüyouz. Arkadaşım bunun bir hilesi olabileceğini söylüyor.Hindistan’da bu tip gösterilerle karşılaştığım için hile olmaz diye düşünüyorum. Yolumuzun önce eski imparatorluğun kalıntılarından geçiyor. Daha sonra kentin hemen hemen her yerinden görülebilen II.Vittoriano Anıtı’na gidiyoruz. Bembeyaz bir yapı olduğu ve pastaya benzediği için “Düğün Pastası” ya da “Roma’nın Takma Dişleri” diye adları var.Devasa yapı heykelleriyle göz kamaştırıyor.

Sürekli yanan meşalelerin önünde askerler bekliyor.Ve ben klasik pozu veriyorum.Yapını içine girdiğinizde hayranlığınız bir kat daha artıyor.İnce zarif heykeller.İtalya’nın her yeri sanat kokuyor.Neden yeni bir çağın öncüsü olduğu apaçık ortada. Ne yazık ki ülkemizde bu tip heykelleri görmek olası değil.

Onlar nerede biz neredeyiz diye bir kez daha düşünüyorum… Buradan tekrar otobüse binip Vatikan’a gidiyoruz.Hiristiyanlığın merkezi.Papa burada oturuyor.Buradan halka sesleniyor.San Pietro Meydanı.Giriş kuyruğu oldukça uzun.Beklenirse bir iki saatimizi alır. Kilisenin gücünün hissedildiği yer. Artık hedef Trevi Çeşmesi yani başka deyişle “Aşk Çeşmesi”.Kayalar ,çeşmeler havuzlar…

Deniz kabuğuna binmiş dev Neptün figürü .Her zaman olduğu gibi kalabalık.İnanışa göre buraya para atarsanız Roma’ya bir kez daha gelirsiniz.

Bu doğru. İnsan buraya gelmeden önce bu çeşmeyi çok daha büyük hayal ediyor.Çok güzel bir havuz.”Aşk Çeşmesi”denmesinin nedeni ise çok başka. Ünlü yönetmen Fellini’nin 1960’da yapımı La Dolce Vita (Tatlı Hayat) fiminde rol alan Marcello Mastroianni ve Anita Ekberg çeşmenin sularında oynayarak aşklarını yaşamışlar.Çeşmenin adı bundan sonra böyle anılmış. İspanyol Meydanına doğru ilerliyoruz.

Bu bölge kentin en pahalı mağazalarının bulunduğu yer.İspanyol Merdivenleri’inde oturmayı planlıyoruz.Ama yağmurdan sadece ayakta durabiliyorum. Yazın güzel buraları. Çevrede dolaşıyor,geleneksel lokantalardan birine girip nefis bir spagetti yiyoruz.Oldukça yorulduk ve treni kaçırmak üzereyiz.Hemen bir taksiye atlıyoruz. Trene biner binmez hareket ediyor. Bu gezi biraz koşturmaca oldu ama değdi. Napoli’ye oldukça geç varıyoruz.

Leave a Reply

Your email address will not be published.