Beste Serim Erbak-Samos (Sisam)- Patmos (Batnoz)

SAMOS (Sisam)- PATMOS (Batnoz)
8 Temmuz 2012 pazar sabahı, Samos Adası’na kalkan gemiye binebilmek için Kuşadası’na gittik. Yunanistan’ın yeşil pasaporta vizeyi kaldırması adalara geçişi daha kolay hale getirdi. Gemi saat 09.00’da kalkıyor. Kişi başı gidiş-dönüş 55€. Kuşadası’nda oldukça modern ve büyük bir limandan gemiye biniyorsunuz. Ama araba park sorunu yaşanıyor. Daha önce adaya gittiğimizde limanın park yeri vardı. Şimdi ise otobüsler yanaşıyor diye park ettirmiyorlar.
Adada hatırı sayılır park problemi sizi bezdiriyor. Özel park yerleri aracın günlüğüne 30 TL istiyorlar. En iyisi yol kenarlarında belediyenin park yerleri. Biz üç günlüğüne 28 TL verdik. Park sorununun üzerinde böyle durmam az kalsın gemiyi kaçırıyor olmamızdan. Neyse limandaki acenteden hem biletinizi alıyorsunuz hem de Samos için araba kiralıyorsunuz. Biz de öyle yaptık. Yolculuk bir saat 15 dakika sürüyor. Gemi Samos Adası’nın baş şehri Vathi’ye yanaşıyor. Dokuz yıl önce geldiğimde de aynı gümrük binası vardı. Hiç değişmemiş. Hemen inince bir turizm acentesinden ertesi gün Patmos’a gitmek için bilet aldık.

Aegean Flying Dolphin (hızlı gemiler ) ile bir buçuk saatte normal gemiler ile üç saatte varabiliyorsunuz. Hızlı gemilerin kişi başı fiyatı 45€, diğerlerinin ise 35€. Bu gemilerin kalkış limanı ise Pythagorio kasabası. Arabayı kiraladığımız kişi gemiye binerken anahtarı paspasın altına koyup limanda bırakırsınız diyor. Yalnız biz otomatik araba istediğimiz için eski bir arabayı günlük 50€ ya kiralıyorlar. Pahalı ama başka da yok. Anlaşılan bunu fırsat biliyorlar. Biletlerden sonra elimizdeki bagajları arabaya koyup, çarşıya gittik. Niyetimiz bir Yunan lokantasında karnımızı doyurmak. Sabah olduğu için birçok dükkân açık. Hatta yeni açılan bir kuyumcu dükkânın kapısında Yunan folklorundan örnekler sunan bir grubu izliyoruz. Tüm satıcılar güler yüzlü. Musakka yiyoruz. Hangi Yunanlıya sorsak mutlaka Kuşadası ya da İzmir’e gitmiş. Türk turistlerden memnunlar. Anlaşılan turizmlerinin önemli bir ayağını Türkler oluşturuyor.

Araba ile kıyı kıyı dolaşmaya başlıyoruz. Karlovasi, Kokkari, Chora. Yol her adada olduğu gibi kıvrıla kıvrıla ilerliyor. Bir yerde durup denize giriyoruz. Her yer plaj hava da sıcak olunca, serinliyoruz. Yolda seramik atölyeleri var. Biraz orman içine girerseniz bal satılan yerler. Akşama doğru Pythagoras’a varıyoruz. Yanlış anlaşılmasın burası çok uzak bir yer değil. 20€’luk benzin ile adayı dolaşmak mümkün. Bu kasaba Antik İyonyanın ünlü filozoflarından Pisagor’un doğduğu yer. Heykelleri her tarafta. Ayrıca turistik eşyalarda da bol bol Pisagor figürünü görmek mümkün. Pisagor her şeyi matematikle açıklarmış. Kendisi bir bardak yapmış. Ve öğrencilerinin bundan içmesini istemiş. Biz de bu bardaktan aldık. Bardağın belli bir çizgisi var. Oraya kadar doldurursanız içeceği rahatlıkla içiyorsunuz. Ama bu çizgiyi aşarsanız o zaman sıvı bardağın altında bulunan delikten akıp gidiyor. Amacı herkesin eşit içmesiymiş.

Traditional Samos Pottery Karlovassi’de. Pythagoria’ya varınca arabayı park edip limana yürüdük. Bir kafeye oturduk. Buz gibi taze portakal suyu iyi geldi. Kafe sahibi hemen yanımıza gelip hoş geldiniz dedi. Türk arkadaşlarının olduğundan, Türkiye’yi çok sevdiğinden söz etti. Biz de ona bir pansiyon sorduk. Arkadaşı varmış oraya gönderdi. Şirin temiz bir pansiyon. Sunshine pansiyon. İşletmecisinin adı Eva Athanasiou. Bayanın Amerikalı olduğunu söylediler. Geceliği 30 €. Yerleştikten sonra limana yemeğe indik. Uzo eşliğinde bir yunan lezzeti. Ertesi sabah gemi 08.00’ de hareket edecek. Erken yattık. Patmos’a gidip döneceğimiz için pansiyonu iki günlük tuttuk. Gemi vaktinde kalktı. Suyun üzerinde uçuyor gibi ilerliyor. Oldukça modern. Patmos’a iner inmez ellerinde tabelalar ile pansiyoncular grubu bizi karşıladı. Kalmak istiyorsanız biri ile gidiyorsunuz. Limandan çıkar çıkmaz sizi belediyenin bir otobüsü bekliyor.

Tepedeki manastıra (Ageia İoannes Manastırı)çıkıyormuş. Hemen bindim. Bu adanın adı İncil’de geçiyormuş. Kutsal bir ada. Manastır Chora’da ve adanın tam tepesinde. Başşehir Scala’yı tepeden seyrediyor. Etrafında beyaz evler var. Otobüsten inince dar sokaklardan yürüye yürüye manastıra vardım. Giriş 5 € .Size uzun etek ve şal veriyorlar. İçerde kutsal emanetlerin bulunduğu bir müze var. Burası Ortodoksların haç yeri olduğu için çok da Yunanlı tarafından ziyaret ediliyor. Manzara harika bu adaya bayıldım. Tam bir huzur adası. Kalabalık yok. Sakin, sessiz. Şirin bir kafeden hem manzarayı seyrediyor hem de Grek kafemi(bizim Türk kahvesi)yudumluyorum. Orada dönüş yolunu sorduğum bir genç “Ailemden öğrendiğime göre öğlen tekrar otobüs varmış ama ben aşağıya yürüyerek inmeyi tercih ediyorum.” Diyor. Ben de öyle yapmaya karar veriyorum. Yol üzerinde bir de kutsal mağara var onu göreceğim.
Efsaneye göre İsa Peygamber, havarilerinden Aziz Yuhanna’ya burada görünmüş. Çocukları olmayan kadınlar duvarlara ellerini sürüyorlarmış. Mağaranın kapısında seksen beş yaşında olduğunu öğrendiğim bir papaz oturuyor. Onunla sohbet ediyorum. Hayatını anlatan bir kitap yazmış. İstanbul’da bulunmuş. Kitabını satıyor. Mağaraya giriş de 5€. Yaşlı papaz bana patika orman yolunu gösteriyor. Oradan şehre iniyorum.

Bir deniz molası. Plaj şahane. Adayı çok sevdim. Öğle yemeğini Türk Bayrağının da bulunduğu şirin bir restoranda yiyoruz. Porsiyonlar çok fazla. Mutlaka bir Grek salat eşliğinde yenen nefis yemek. Salataya konan Feta adındaki beyaz peynirleri çok leziz. Şirin çarşısında dolaştıktan sonra limana doğru yürüyoruz. Gemi vakti yaklaşıyor.17.00 de kalkacak. Vakit geliyor ama gemi ortalarda yok. Acenteye sormaya gidiyoruz. Bizimle gemide gelen herkes orda. Grev mi yapmışlar yoksa başka bir nedenden mi gemi gelmiyormuş. Yetkili kız nerdeyse ağlayacak. Kimi ben gitmem lazım, yarın erkenden uçağım var kimi biletim var diyor. Tam bir keşmekeş. Bir saatlik bir bekleyişten sonra biz mağdurları toplayıp bir otele götürüyorlar. Orada geceliyoruz.

Anlaşılan adayı o kadar sevdim ki burada kaldım diyorum. Ertesi gün 09.00 da limandayız. Ama normal bir gemi ile gitmek zorunda kalıyoruz. Kalimnos Gemisi. Yolculuk üç saat sürüyor. Bu yolculuğun en hoş tarafı Yunus balıklarının bize eşlik etmeleri. Kaptan düdüğü çalınca yolcular sağlı sollu balıkları izleyebiliyorlar. Gemi Arki ve Agathonisi diye iki küçük adaya uğruyor. Şahane plajların bulunduğu şirin adalar.

Döndüğümüzde pansiyoncu bayan bizden o günün ücretini de talep ediyor. Bizim suçumuz olmadığını anlatabilmek çok zor oluyor. Aslında şikâyet edilecek bir konu ama sonuçlanır mı bilmem. Vathi’ye taksi ile gidiyoruz 25€. Araba tutmak daha karlı. Samos’un jöleli şekerlerinden almayı ihmal etmiyoruz. Gemi 17.00 de kalkıyor. Yunanlılar ile Komşuculuk oynuyoruz. Biz onlara onlar bize seyahat ediyor. Ne hoş. Adalar başka güzel.