Beste Serim Erbak: Tokat-Turhal-Ballıca Mağarası

ANADOLU’DA 3500 km.(2012)
Gece 8’de Tokat’ın Yeşilırmak havzasında yer alan Turhal’a varıyoruz. Tarihi çok eskilere dayanıyor. Turhal’ı biz Şeker Fabrikasıyla tanıyoruz.1934 yılında İsmet İnönü tarafından açılışı yapılmış. Burada arkadaşlarımızın evinde kalıyoruz. Akşam bizi Şeker Fabrikası’nın bahçesinde yemeğe götürdüler.

Çok güzel bir bahçe. Bizi gezdiren kişi Koca Kavak Anıt Ağacını gösteriyor.1489 yılında dikilmiş. Ağacın şimşeklerden zarar gören kısımları demirlerle desteklenmiş. Tepede bulunan Polis Evi’ne giderek Turhal’ı yukarıdan
seyrediyoruz. Eski ve Yeni Turhal diye iki bölüm göze çarpıyor. Gece güzel gözüküyor Turhal.
Ertesi günün sabahı Tokat’ı görmek üzere Turhal’dan ayrılıyoruz. İlk hedefimiz ünlü Tokat Ballıca Mağarası’nı görmek. Turhal’dan 21 km sonra Pazar sapağından bir 14 km daha gidip mağaraya varıyorsunuz.
Tepeye doğru kıvrılarak giden yola girmeden önce yolda Mahperi Hatun Kervansarayını geziyoruz. Selçuklulardan kalma. Çok güzel restore edilmiş. Restoran olarak kullanılıyor. Kahvelerimizi içtikten sonra yola devam ediyoruz. Epeyce tırmanıyoruz. Mağara Ballıca Köyünde. Akdağ’ın tepesinde. Deniz seviyesinden bin kusur metre yüksekte. Ortalama 18 derece sıcaklığa sahip. Bol oksijen var. Mağaranın tavan yüksekliği 95 metreyi buluyor. Ancak sekiz salonu açılabilmiş. Bu mağaranın en önemli özelliği Türkiye’de başka mağaralarda bulunmayan soğan şeklinde sarkıtların olması. Mağaranın girişi çok harap. İşletmesi devlet tarafından yapılamamış. Özel bir şirkete verilmiş. Çok üzüldüm. Nasıl oluyor da böyle bir yere devlet sahip çıkamamış. Gerçi böyle şeylere alışmış olmamız gerek diyorum.

Mağara yöresel rehberler tarafından gezdiriliyor. Çocukluklarından beri bu mağarayı gezmişler. Her sarkıtı her dikiti ezbere biliyorlar. En ilgimi çeken de “cüce yarasalar” oldu. Bu yarasalar gündüz mağaranın derin
yerlerinde saklanıyorlarmış, öğleden sonra saat altı gibi bir kara bulut halinde mağaradan uzaklaşıyorlarmış. Yarasalar mağaradaki karbondioksiti gündüz depolayıp gece dışarı çıkarıyor, dışarıdan da oksijeni getirerek mağaranın nefes almasını sağlıyorlarmış. Mağaranın içinde flaş kullanılmaması ve çok ışıklandırılma yapılmaması gerekiyormuş. Zira yarasalar son derece rahatsız oluyorlarmış. Mağarada muhteşem bir görünüm var. Büyülü gibi. Ne yazık ki fotoğraf çekemedim. Rehber masal gibi anlatıyor. Mağarada bazı yıpranmış yerleri göstererek insanların hiç dikkat etmediğini söylüyor.
Mağaranın doğasını incelemek için birçok bilim adamı burayı ziyaret etmiş. Mağaranın henüz ziyarete açılmamış ve keşfedilmemiş bölümleri varmış. Yaşı üç kusur milyon yıla dayanıyor. Bu görüntüleri her gezgin görmeli.

Buradan Tokat’a gidiyoruz. Tokat yaylaları bol bir şehir. Şehirde akan Behzat Deresi her yere adını vermiş. Behzat caddesi Behzat Bulvarı. Nehrin üzerinde bir taş köprü var. Dağların arasında. Şehir ilk girişte Afyon’a benziyor. Tepedeki kale hemen fark ediliyor. Kale içinde evler bulunuyor. Şehrin ortasında büyük bir cadde var. Trafik yoğun. Park problemi bu şehirde de yaşanıyor. Ancak sokak arasında bir yer bulabildik. Tarihi Tokat Belediye Binasının önü park alanı olarak yapılmış.

Dudayev Parkı. Burada ağaçların altında kahve var. Orada yorgunluğumuzu atmak için oturuyoruz. Huzurlu bir yer.

Motosikletli gezginlere rastlıyoruz. Başımızı kaldırdığımızda dik yamaçlarda evler görüyoruz. Nasıl çıkıyorlar bu merdivenleri diye düşünüyorum. Gazi Osman Paşa Bulvarı boyunca yürüyüp meşhur Tokat Kebabını yiyeceğimiz bir yer
arıyoruz. Sokak arasında minik bir lokanta bulduk. İçeri giriyoruz. Mollaoğlu Kebap. Leziz bir kebap. Özellikle kömürde pişmiş patlıcan ve kuzu eti ve sarımsak leziz. Biraz vakit alıyor. Garson bize Tokat hakkında bilgi veriyor. Askerliğini İzmir’de yapmış. Sohbet ediyoruz. Oldukça aydın. Biz mi öyle rastladık ama Anadolu’da
kiminle konuştuysak bu “aydın” fikrine kapıldık. Anadolu farklı. Karnımız doyunca Tokat’ı gezmeye başlıyoruz. Tokat el yazmaları ile ünlü. En güzelleri de Taşhan’da satılıyormuş. Eskiden yapımları da buradaymış ama şimdilerde sadece satışları yapılıyor. Taşhan 1631 yılında yapılmış. Belli ki onarım geçirmesi yakın tarihte olmuş. İçerisi ferah. Düzenlenmiş. Çay içilecek yerler var. Tokat’a gelen turistler buradan hediyelik eşya alıyorlar. Tabi ben de fırsatı kaçırmıyor, el baskısı bir giysi alıyorum. Tokat’ın Saat Kulesi’ne doğru yürüyoruz.1902 yılında yapılmış. Güzel bir görünümü var. Behzat Deresi’nin yakınında. Buradan iç kısımlara doğru yürüdüğünüzde
gerçekten çok güzel eski Tokat evlerini caddenin sağında solunda görüyorsunuz. Bazıları restore edilmiş ama bazıları dökülmekte. Behzat caddesinde Aşıkbaba Et ve Ürünleri adında Tokat ‘a ait gıdaların satıldığı bir dükkâna giriyoruz. Dükkân sahibi bize çay ikram ediyor. Eğer ürünleri şimdi alamazsak bize gönderebileceklerini söylüyor. Tokat sanayi olmadığı için temiz kalmış bir şehir. Anladığım kadarıyla kendi yağıyla kavruluyor. Halkın çoğu çalışmak ya da okumak için şehri terk etmiş. Yaşlılar çoğunlukta. Belki de bundan bir huzur var
bu Tokat’ta.

Gece çökmek üzere. İstikamet Çorum Mecitözü yakınında Totali Köyü.