Beste Serim Erbak: TRAKYA 3 Kırkpınar- Selimiye Camii

TRAKYA 3
Kırkpınar- Selimiye Camii
2016
Sarayiçi’nde Demirkapı ile Adalet Kasrı arasında Tunca nehrinin üzerinde bulunan Fatih Köprüsünü ziyaret ediyoruz.1452 yılında yapıldığı söyleniyor. Çok büyük değil ama zarif bir taş köprü. Fatih Köprüsü ve Adalet KasrıOsmanlı dönemi Edirne Sarayından sağlam kalan yapılar. Denilene göre Kanuni Sultan Süleyman kanunlarını burada yazdırmış. Burada bulunan Sarayiçi Balkan ŞehitliğiAnıtı Balkan savaşında düşmanla mücadele ederek şehit düşen 300.000 ve 1913 yılında aç bırakılarak öldürülen 20.000 şehit anısına dikilmiş. Üzülmemek elde değil. Bu topraklarda nice canlar vatan uğruna feda edilmiş.

Köprüden geçince, tarihin en eski geleneksel spor etkinliklerinden biri olan, kendine has ritüelleri ile ön plana çıkan, “Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali’nin yapıldığı alana gidiyoruz. Pehlivanların vücutlarına yağ sürerek güreştikleri bir spor. Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin başlayış hikâyesi şöyle;1357 yılında Osmanlı hükümdarı Orhan Gazi, Rumeli’yi ele geçirmek üzere bir sefer düzenlemiş. Sefere katılan oğlu Süleyman Paşa, akıncılarıyla mola verdiği yerde, 40 yiğit arasında güreş müsabakası yapmış.

Saatlerce süren güreşlerde yiğitler arasında adlarının Selim ve Ali olduğu söylenen iki kardeş bir türlü birbirlerini yenememişler. Daha sonra Edirne civarında bu iki kardeş yeniden güreşe tutuşmuş. Bir gün bir gece boyunca güreş yapan pehlivanların en sonunda solukları kesilmiş ve her ikisi de ölmüş. Arkadaşları onları buradaki bir incir ağacının dibine gömmüşler Yıllar sonra aynı yere geldiklerinde mezarları bulunduğu yerde gür bir pınarın aktığını görmüşler. O zamandan sonra yörenin adı “Kırkpınar” olarak anılmış.
1361 yılında Osmanlı hükümdarı I.Murat Edirne’nin fethini gerçekleştirmiş. Aynı yılın yazında hükümdarın emri ile kırk yiğit akıncıları anısına bir güreş turnuvası düzenlenmiş. Bu turnuva “Kırkpınar Güreşleri” adıyla tarihe geçmiş. Her sene Haziran sonu ile Temmuz ayı başında bu güreşlerin düzenlenmesi geleneksel hale gelmiş. Pehlivanların üç gün boyunca er meydanında mücadele etmesi sonucunda her boyun 1,2. ve 3.’ leri belirleniyormuş. En önemlisi başpehlivanın seçilmesiymiş. 2016 yılında 665.si düzenlenen “Kırkpınar Yağlı Güreşleri Şenlikleri” her yıl büyük bir coşkuyla kutlanıyor.

Sarayiçi Er Meydanında düzenli olarak yapılan şenlikler kentin yaşamında büyük rol oynuyor. Güzel ve tarihi bir gelenek. Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali 2010 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine alınmış. XIV. yüzyılda Rumeli’de başlayarak günümüze kadar gelen Dünyanın en eski güreş festivali. İzlemek isterdim ama belli zamanlarda yapılıyor. Ayrıca Kırkpınar’ın Davet Simgesi olan Kırmızı Dipli Mum, ünlü güreşçiler Kurtdereli, Kel Aliço ve Koca Yusuf’un Heykelleri hemen alanın önünde yer almış.
En güzel eseri en sona bırakıp gezinin keyfini çıkaralım diye düşündük. Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi. Cami 2011 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmış. Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Sultan II. Selim zamanında 1569-1575 yılları arasında Mimar Koca Sinan tarafından yapılmış. 98 yaşında ölen ünlü usta uzun yaşamı boyunca birçok eser yapmış ancak bunların içinde üç büyük camiyle adını ölümsüzleştirmiş. Öldürülen şehzadeler adına yaptırılan İstanbul’daki Şehzade Camii, Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii. Mimar Sinan’ın hayali İstanbul’daki Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük bir kubbe yapabilmekmiş. Bu üç camii de onu geçebilmek adına yapmış. Kendisi Şehzade Camii için “”Çıraklık eserim”, Süleymaniye Camii için “Kalfalık eserim” ve Selimiye Camii için “Ustalık eserim” dermiş. Osmanlı dini mimarisinde hedeflenen cemaatin tek bir kubbe altında toplanabilmesiymiş. Sinan’ın bu konuda en başarılı olduğu camii Selimiye olmuş. Zira büyük bir kubbeyi yarım kubbelerle desteklemiş.

Anlatılanlara göre caminin yapılması planlanan arazi bir hanıma aitmiş. Padişaha rağmen hanım o araziyi satmak istememiş. Bin bir zorlukla ikna edilmiş. Kubbenin tam altında bulunan Müezzinler Mahfilini yapan usta mermer sütunlardan birinin üzerine ters bir lale çizerek bu konuyu anlatmak istemiş. Camii gezen herkes bu laleyi görmek istiyor. Hakikaten çok muhteşem, çok zarif bir yapı.

Bahçeye çıktıktan sonra tarihi Arasta ‘ya girdik. Arasta aynı işi yapan tüccarların dükkânların bulunduğu çarşı anlamına gelirmiş. Bugün ise Edirne’ye ait birçok hediyelik eşya ve çeşitli ürünler satıldığı Kapalı Çarşı.
Caminin çevre düzenlemesi yapılıyor. Hemen önünde Mimar Koca Sinan’ın Heykeli yer almış. Mimar Koca Sinan (1490-1588).
Biraz Arastayı gezdikten sonra hemen çıkışta “Küçük Ev ve Işıklar Lokantası’na oturuyoruz. Salaş bir yer ama bu kadar lezzetli ciğer tava yememiştik. Tadı damağımızda kaldı. Artık bu güzel şehirden ayrılma vakti.