Zavallı (Sefil) Avrupa! | Dr. Tunay Akoğlu

Sayın Cumhurbaşkanımız Kasım ayında Birleşik Krallığa (İngiltere´ye) yaptığı resmi ziyaret sırasında, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki ilişkilere de değindi ve Avrupa için ´miserable” : zavallı veya sefil sıfatını kullandı. Daha sonra, gene Kasım ayı sonunda PES : Avrupa Sosyalistler Partisi kongresine katılmak için Brüksel´de bulunan CHP Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Brüksel´de basınla yaptığı bir buluşmada, bu ´zavallı´ veya ´sefil´ deyiminin ´daha dikkatli kullanılması´ görüşünde olduğunu belirtti.
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından doğru ve yerinde kullanılmış bu sıfat neyi ifade ediyor ?
Avrupa neden zavallı ?
Kanımızca bu zavallı nitelik bir kaç temel unsura dayanıyor :
(i)AB´nin geçirmekte olduğu finansal, ekonomik, sosyal ve politik kriz. Bu bunalımın çözüm bulamaması,
(ii)AB Ülkeleri arasında bir bütünleşme ve dayanışma sağlanmamış olması,
(iii)AB Ülkelerinin çoğunluğunda geçerli olan ´sosyal devlet´ anlayışı ve buna dayanan sosyal güvenlik sisteminin çökme içinde bulunması. Bu durumun gittikçe artan sosyal endişe ve toplumsal huzursuzluğa temel oluşturması,
(iv)17 AB ülkeli Euro alt-bölgesi´nin ( Euro zone) ortak bir ekonomi ve maliye politikası olmaması nedeni ile ortak para birimi Euro´yu korumaktan aciz kalması,
(v)Ortak bir AB dış politikası ve savunma politikası olmadığı için AB´nin dünya sahnesinde yeterli ve anlamlı bir söz sahibi olamaması,
(vi)Ortak bir göç kabul etme ve istihdam politikası yoksunluğu nedeni ile göç ve göçmenlik konusundaki Avrupa içi ayrılıklar,
(vii)Avrupa´nın jeo-stratejik sınırlarının belirlenememesi ve jeo-politik kapsamının eksik tanımı,
(viii)AB bünyesinde üç sınıflı üye ülkeler yapısının ortaya çıkmış olması : Birinci sınıf ülkeler ( Almanya, Fransa ve İngiltere) , İkinci sınıf ülkeler ( Benelüks, İtalya, İspanya, Avusturya, Baltık ülkeleri), Üçüncü sınıf ülkeler ( Diğer Güney, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri). Halk oyunun bu ayırıma karşı duyduğu hassasiyetinin artması,
(ix)AB´yi ilgilendiren her kararın AB organları tarafından, çoğunlukla değil de, tam oy birliği ile alınması zorunluluğu,
(x)AB´nin yürütme organı Avrupa Komisyonu (AK)´nun pahalı ve bürokratik yapısı,
(xi)AB ülkelerinin ulusal kanun sistemlerinin üstünde bir AB kanun ve hukuk çerçevesinin yaratılmış olması (législation européenne) ve bu çerçevenin ulusal hukuk yapısına bazı durumlarda ters düşmesi,
(xii)Ulusal egemenliklerinden kendi iradeleri ile feragat ederek uluslararası bir karar mekanizmasına uyma zorunluluğunu kabul eden AB ülkelerinin ulusal alandaki sosyo-ekonomik, mali ve politik önlem ve uygulamalarının sınırlı duruma düşmesi,
(xiii)Avrupa Parlamentosunun , AB Konseyi ve AK ile ilişkilerine yön verme, denetim ve kontrol , vb fonksiyonlarının ve rolünün tam olarak belirlenmemesi. Dolayısı ile AB çerçevesinde; yürütme, kanun koyma ve yargı güçlerinin yeterli bir biçimde tanımlanmamış olması ve kuvvetler ayırımı ilkesinin uygulanamaması,
(xiv)AB ülkeleri vatandaşlarının ´apolitize´ olmaları, AB politikalarına ilgi duymamaları, bu politikaları izleme ve onlara katılma eğilim ve isteklerinde azalma,
( xv)Hızla gelişen mali ve ekonomik kriz nedeni ile, seçim ile (oy alarak) iş başına gelmiş hükümetlerin yerine, daha çok teknokratlardan oluşan parlamento dışı atanmış hükümetlerin geçmesi. Bu şekilde parlamanter demokrasinin zedelenmesi.
Elbette ki bu noktalara diğerlerini de eklemek mümkündür. Ancak, bu yazı çerçevesinde ele alınan yukarıdaki özellikler Avrupa´nın neden zavallı/sefil (miserable) bir durumda olduğunu göstermek için yeterlidir kanısındayız.
Sonuçta; en önemli konu, Avrupa ekonomisi ile yakından bağlantılı olan Türkiye ekonomisinin ´Zavallı Avrupa´dan ne ölçüde olumsuz yönde etkilenebileceğini iyi tartışıp ön görmektir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.