Fransa’nın güneyinde güneş hiç batmıyor. Fransız Rivierası’nın altın renkli sahilleri ve şehirleri yılın her ayı sıcak, hareketli ve cıvıl cıvıl.

TATİL-Kış soğuğundan yorulan gezginler için Cannes’dan Eze’ye kadar bir araba yolculuğu önerisi…

Cannes

Cannes Mandelieu Havaalanı’na indikten sonra Cannes’dan Fransız Rivierası turuna başlıyoruz. Film festivalleriyle ünlü bir sanat şehri olan Cannes’da ilk yapılacak şey, arabanızı park edip sahil şeridi boyunca yürümek olmalı! Boulevard de la Croissette adıyla bilinen sahil şeridi boyunca lüks mağazalar, renkli kafe ve restoranlar yer alıyor. Boulevard de la Croissette’in arka paralelindeki sokakta da sempatik Fransız butikleri, şık mağazalar bulabilirsiniz.

Sahil şeridindeki turunuz bittikten sonra, eski limanın yanında yer alan Festival de Cannes binasını gezebilirsiniz. Her sene ünlü oyunculara ve yönetmenlere ev sahipliği yapan bu bina, Cannes şehrinin sembollerinden biri. Binayı gezdikten sonra harika bir şehir manzarası için Cannes Şatosu’na çıkın. Tepede yer alan şatodan Cannes’a kuşbakışı bakabilirsiniz.

Nice

Cannes’dan sonra Côte d’Azur’un diğer yıldızı Nice’e geçiyoruz. Nice son yıllarda, geçmişte kaybettiği ilginin çok daha fazlasını kazanarak özellikle sanatçıların, tasarımcıların ve modacıların yine yeniden gözde şehri haline geldi. Côte d’Azur’un gülen yüzü olan Nice, hem şehir ciddiyetinden ve kalıplarından uzak hem de neşeli bir karaktere sahip.

Nice’e geldiğinizde ilk yapacağınız tabi ki Cannes da olduğu gibi arabanızı park edip Nice’in sahil şeridi Promenade des Anglais’de yürümek. Tüm sahil boyunca paten kayanları, bisiklete binenleri ve yürüyüş yapanları görebilirsiniz. Promenade des Anglais’nin sağ tarafında yer alan Vieux Nice (Eski Şehir)’te tarihi binalar, butikler ve renkli restoranlar sizi bekliyor. Buradan şehrin tam kalbinde olan Place Masséna’ya gidebilirsiniz. Trafiğe kapalı olan meydanın yanı başında bulunan 1. Albert Bahçesi’ni ve meydanın bir diğer tarafında yer alan Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi’ni gezebilirsiniz.

Monte Carlo

Nice’ten sonraki durağımız Monte Carlo… Avrupa’nın en güzel coğrafyasında konumlanan ve Vatikan’dan sonra dünyanın en küçük ikinci bağımsız devleti olmayı başaran Monaco Prensliği, Akdeniz’in tüm güzelliğini kendine saklamış, dünya telaşından uzakta bir cennet. Fransa’nın güneyinde, Akdeniz boyunca yayılan Monaco’nun başkenti Monte Carlo ise; küçük nüfusu ve şık dünyasıyla yeryüzündeki bir harikalar diyarı.

Monte Carlo’da görülmesi gereken bir sürü yer var. Belle Epoque stilinde inşa edilen Monte Carlo Kumarhanesi’ni mutlaka görmelisiniz. Prens 1. Albert tarafından 1910 yılında inşa ettirilen Oceanographic Museum&Aquarium’da sıradışı örnekler sergileniyor. Grimaldi Forum yolunda, Zen stilinde döşenmiş minimal bir bahçe olan Jardin Japonais bir harika. Son olarak da kraliyet ailesinin tarih boyunca kullandığı araçların sergilendiği Eski Otomobil Koleksiyonu’nu gezebilirsiniz.

Eze

Yolculuğumuzun son durağı Fransızların da gururu olan Eze. Dünyanın en güzel manzaralarından birini göreceğiniz Eze Village, muhteşem konumu, manzarası, denizi ve güzellikleriyle insanın aklını başından alıyor. Tarih içerisinde birçok ulusun yaşadığı, hatta 1543 yılında Barbaros Hayrettin’in emriyle Osmanlı askerlerinin de keşfettiği bir yer olan Eze’yi her yıl yüzbinlerce turist ziyaret ediyor.

Nice’ten arabayla 25 dakikada ulaşabileceğiniz Eze’de, tepeye çıktığınızda nefes kesici bir manzara sizi bekliyor olacak. Eze konumu nedeniyle “kartal yuvası” olarak adlandırılıyor. Özellikle fotoğraf tutkunları için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Ayrıca Eze’de Fragonard’ın tarihi parfüm fabrikasını ziyaret edebilirsiniz.