Balbay’la ilgili kararın gerekçesi açıklandı

Balbay-Meclis-konuşma-1CHP’li Mustafa Balbay’ı tahliye ettiren Anayasa Mahkemesi’nin 141 maddelik ihlal kararı bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.

GÜNCEL-Balbay kararı, Diyarbakır’da görülen KCK davalarında tutuklu bulunan 4’ü BDP’li biri bağımsız 5 milletvekili için de tahliye bileti anlamına geliyor.

Ergenekon Davası’nda 34 yıl 8 aya mahkum edilen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı tahliye ettiren Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 141 maddelik ihlal kararı bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.

Balbay’ın milletvekili seçildikten sonra yaklaşık 2 yıl 4 ay tutuklu kaldığı vurgulanarak, “Tutukluluğun devamı şartları olmamasına rağmen gerekçesiz tutuklu kaldığı” ve “makul sürenin aşıldığı” gibi “yemin ettirilip parlementoda göreve başlatılmamasının seçilme hakkına” da “seçmen iradesine” de müdahale olduğu tespiti yapıldı. AYM, yargılamalarda “Masumiyet karinesi var. Hürriyet esas tutuklama istisna” dedi.

AYM’DEN 14. MADDE YORUMU
AYM kararında, anayasının 14. maddesiyle milletvekili dokunulmazlığına getirilen devlete karşı suçlarda vekili tutuklama, yargılama imkanı bu istisnanın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı dikkate alınarak, “dar” ve “özgürlükçü” yorumlanması gerektiği belirtildi. AYM mahkemelerden milletvekili seçilen kişilerin tutukluluğunun devamına karar verirken, “kişi özgürlüğü, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkını kullanmasından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan korunacak bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri” kriteri koydu.

TUTUKLAMAYA KAMU DÜZENİNİ BOZMA KRİTERİ
AİHM kararları ışığında, mahkemelere yol haritası niteliğinde tutuklama, tutuklulukta makul süre konusunda çok önemli değerlendirmeler yapılan AYM kararında, tutuklama için makul şüphenin yeterli olmadığı belirtildi. Kararda, “Tutukluluk tedbiri için yalnızca suç işleme konusundaki makul şüphe yeterli olmayıp, sanığın kaçma, saklanma, delilleri karartma, yargılamayı etkileme, kamu düzenini bozma veya yeni bir suç işleme yönünde şüphe oluşturması da gerekmektedir” denildi.

BDP’LİLERE ÖZGÜRLÜK BİLETİ
Balbay kararının ardından tahliye talep eden BDP’li beş vekil için de özgürlük bileti anlamına gelen AYM kararında, “Başvurucu, milletvekili seçildikten sonra tahliye edilmediğinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin edememiş ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getirememiştir. Bu görevin yerine getirilmesine engel olan tutukluluk halinin milletvekili olarak siyasi faaliyet ve temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır” denildi.

BUGÜN TAHLİYE OLABİLİRLER
Savcılık, BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan için daha AYM kararı yayımlanmadan tahliye istemişti. Balbay örnek ihlal kararın bugün yayımının ardından savcılığın diğer vekiller için “tahliye” istemesine ve tahliyelerine kesin gözüyle bakılıyor.

İŞTE KARAR
AYM Birinci Bölümü kararında, Balbay hakkındaki soruşturmanın milletvekili seçilmesinden çok önce başlatıldığı, tutuklu olarak yargılanırken 12 Haziran 2011’de yapılan genel seçimde milletvekili seçildiği anımsatıldı. Bu yönüyle gerek yürütülen kovuşturmanın gerekse tutukluluk halinin Balbay’ın milletvekili seçilmesine engel teşkil etmediği vurgulanan karar satırbaşları ile şöyle:

YEMİN EDİP GÖREVE BAŞLAYAMADI
“Bu anlamda başvurucunun seçilme hakkına bir müdahale söz konusu olmadığı gibi, buna yönelik bir iddia da ileri sürülmemiştir. Bununla birlikte başvurucu, milletvekili seçildikten sonra tahliye edilmediğinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin edememiş ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getirememiştir. Bu görevin yerine getirilmesine engel olan tutukluluk halinin milletvekili olarak siyasi faaliyet ve temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır” değerlendirmesi yapıldı.

MAKUL DENGE GÖZETİLMEDİ
Başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye talepleri de lgili mahkemeler tarafından reddedilmiştir. Önceki başlıktaki inceleme sonucunda başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararlarda başvurucunun seçilme ve temsil hakkıyla yargılamanın tutuklu olarak sürdürülmesindeki kamu yararı arasında makul bir dengenin gözetilmediği, dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

YASAMA FAALİYETİNE KATILMASI ENGELLENDİ
Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

SEÇİLME HAKKI ADAYLIK DEĞİL PARLAMENTO’DA BULUNMA HAKKINI DA İHTİVA EDER
Seçilme hakkı sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı zamanda seçildikten sonra milletvekili olarak parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva etmektedir. Bu da hiç kuşkusuz, kişinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini gerektirir. Bu bağlamda seçilmiş milletvekilinin yasama faaliyetine katılmasına yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açıklama hakkına da yönelik bir müdahale teşkil edebilir.

KAÇACAĞINA İLİŞKİN SOMUT OLGU ORTAYA KONULAMADI
Tutuklamanın devamına karar verilirken, davanın genel durumu yanında, tahliyesini talep eden kişinin özel durumunun dikkate alınması ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerinin kişiselleştirilmesi bir zorunluluktur. Başvurucunun tahliye taleplerini inceleyen mahkemeler, bu talepleri reddederken gerekçelerini yeterince kişiselleştirmemiş, aynı zamanda milletvekili seçilmiş olan başvurucunun kaçacağına ya da delilleri karartacağına dair inandırıcı somut olgular ortaya koyamamıştır.

TUTUKLULUK SÜRESİ MAKUL DEĞİL
Tutukluluğun devamına karar verilirken yargılamanın tutuklu sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile başvurucunun seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkı arasında ölçülü bir denge kurulmadığı ve bu nedenle tutuklu kaldığı sürenin makul olmadığı sonucuna varılmıştır

HÜRRİYET ESAS, TUTUKLAMA İSTİSNA
Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Anayasanın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde ifadesini bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen tutukluluğun devamı, ancak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına nazaran daha ağır bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir
TUTUKLULUK MAHKUMİYETLE SONA ERER
Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun daha önce yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir. Ancak kişinin, tutuklu olarak yargılanmakta olduğu davada mahkumiyetine karar verilmiş ise mahkûmiyet tarihi itibarıyla da tutukluluk hali sona erer

HALKIN SİYASİ İRADESİNİN PARLAMENTO’YA YANSIMASI ÖNLENMESİN
Aslolan halkın siyasi iradesinin engellenmemesi ve hakkın özünün etkisiz hale getirilmemesidir. Seçilmiş milletvekillerinin yasama faaliyetlerini yerine getirmelerini engelleyecek ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıracak, seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir.

TUTUKLAMAYA KAMU DÜZENİNİ BOZMA KRİTERİ
(Adalet Bakanlığı’nın görüşüne yer verildi. Balbay’ın silahlı terör örgütüne üye olma, darbeye teşebbüs ve gizli belgeleri teminden cezalandırılması için açılan davadan tutuklu yargılandığı vurgulandı) Başvurucuya göre, tahliye talepleri genel nitelikteki şablon gerekçelerle reddedilmiştir. Tutukluluk tedbiri için yalnızca suç işleme konusundaki makul şüphe yeterli olmayıp, sanığın kaçma, saklanma, delilleri karartma, yargılamayı etkileme, kamu düzenini bozma veya yeni bir suç işleme yönünde şüphe oluşturması da gerekmektedir. 1/7/2008 tarihinde soruşturma kapsamında ilk kez gözaltına alındıktan sonra tutuklama istemiyle nöbetçi mahkemece tutuklanmamış ve hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmıştır. Bu dönemde kaçma, saklanma, delilleri karartma veya yeni bir suç işleme yönünde şüphe oluşturmasına neden olacak hiçbir olay yaşanmamıştır.

AYM’DEN TUTUKLAMA KRİTERLERİ
Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarım, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır.

4 YIL 5 AY TUTUKLUKTA DEVAM ŞARTI YOKTU
Milletvekili seçildikten sonraki dönem bakımından da kaçma, saklanma, delilleri karartma veya yeni bir suç işleme yönünde şüphelerin varlığı iddia edilemez. 4 yıl 5 aya yaklaşan tutukluluk süresi boyunca hangi nedenlerle adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağını öğrenebilme şansı da olmamıştır. Tutukluluğun devamı kararları, şartları gerçekleşmeden gerekçesiz olarak verilmiştir.

SOMUT DELİL YOK
Seçilme hakkı sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı zamanda seçildikten sonra milletvekili olarak parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva etmektedir. Bu da hiç kuşkusuz, kişinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini gerektirir. Bu bağlamda seçilmiş milletvekilinin yasama faaliyetine katılmasına yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açıklama hakkına da yönelik bir müdahale teşkil edebilir.
AİHM: MUHALİFLERİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALEYİ DENETLE
AİHM, milletvekili-seçmen ilişkisinden hareketle, ifade özgürlüğünün halkın seçilmiş temsilcileri için özellikle önemli olduğunu, zira milletvekilinin seçmeni temsil ettiğini, onların taleplerine dikkat çekerek menfaatlerini savunduğunu, dolayısıyla bir muhalif milletvekilinin ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin daha sıkı bir denetimi gerektirdiğini vurgulamıştır.

VEKİL ANAYASA KORUMASINDA
Anayasa’nın 83. maddesi, milletvekillerinin hiçbir baskı ve tehdit altında kalmadan serbestçe yasama faaliyetlerini yürütebilmelerini temin etmek için yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı kurumlarına yer vermiştir. Bu bağlamda milletvekillerine yasama faaliyetleri sırasındaki oy ve sözleri nedeniyle mutlak bir sorumsuzluk tanınmıştır. Ayrıca milletvekillerinin işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle tutulma, tutuklanma, sorgulanma ve yargılanmaya karşı, yasama faaliyetlerine aksatmadan katılmalarını temin etmek maksadıyla dokunulmazlık yoluyla koruma altına alınmışlardır. Bu güvenceler, milletvekillerine tanınan bir ayrıcalık ya da imtiyaz olmaktan ziyade, temsil ettikleri seçmenlerinin görüş ve düşüncelerinin siyasal alanda gereği gibi yansıtılmasını sağlamaya dönük koruyucu tedbirlerdir.

MAHKEME VEKİL TUTUKLARKEN NEYİ KORUDUĞUNU GÖSTERSİN
Anayasa’nın 83. maddesinde 14. maddeye atıfla getirilen istisnanın Anayasa’nın 67. maddesindeki seçilme hakkı da dikkate alındığında dar ve özgürlük lehine yorumlanması gerekir. Bu nedenle tutukluluğunun devamı hakkında karar verilen kişi milletvekili olduğu takdirde, çatışan değerlere bir yenisi eklenmekte ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının yanında, seçilmiş milletvekilinin tutuklu olması nedeniyle yasama faaliyetine katılamaması sonucu mahrum kalınan kamu yararının da dikkate alınması gerekmektedir. Bu çerçevede mahkemelerin milletvekili seçilen kişilerin tutukluluğunun devamına karar verirken hem kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından hem de seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının kullanılmasından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan korunacak bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir.

VEKİLİN YASAMA FAALİYETİ ANAYASAL KORUMAYA SAHİP
Aslolan halkın siyasi iradesinin engellenmemesi ve hakkın özünün etkisiz hale getirilmemesidir. Seçilmiş milletvekillerinin yasama faaliyetlerini yerine getirmelerini engelleyecek ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıracak, seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir” ifadesi kullanıldı.

SEÇİLME HAKKINA MÜDAHALE
Başvurucu hakkındaki soruşturma, milletvekili seçilmeden çok önce başlatılmış, tutuklu olarak yargılanırken 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan genel seçimde milletvekili seçilmiştir. Bu yönüyle gerek yürütülen kovuşturma, gerekse başvurucunun tutukluluk hali başvurucunun milletvekili seçilmesine engel teşkil etmemiştir. Bu anlamda başvurucunun seçilme hakkına bir müdahale söz konusu olmadığı gibi, buna yönelik bir iddia da ileri sürülmemiştir. Bununla birlikte başvurucu, milletvekili seçildikten sonra tahliye edilmediğinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin edememiş ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getirememiştir. Bu görevin yerine getirilmesine engel olan tutukluluk halinin milletvekili olarak siyasi faaliyet ve temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.

AĞIR MÜDAHALE
Yukarıda açıklandığı üzere, başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye talepleri ilgili mahkemeler tarafından reddedilmiştir. Önceki başlıktaki inceleme sonucunda başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararlarda başvurucunun seçilme ve temsil hakkıyla yargılamanın tutuklu olarak sürdürülmesindeki kamu yararı arasında makul bir dengenin gözetilmediği, dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez.Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

BDP’LİLERE TAHLİYE BEKLENİYOR
Diyarbakır’daki mahkemeler, tutuklu BDP’li 5 Milletvekili için yapılan tahliye başvurularını değerlendiriyor. Anayasa Mahkemesi’nin CHP Milletvekili Mustafa Balbay ile ilgili verdiği karardan sonra avukatları BDP’li tutuklu milletvekilleri Selma Irmak (Şırnak), Faysal Sarıyıldız (Hakkari), İbrahim Ayhan (Şanlıurfa), Gülser Yıldırım (Mardin) ve Kemal Aktaş’ın (Van) tahliye edilmesi için, yargılandıkları Diyarbakır 5 ve 6’ıncı Ağır Ceza Mahkemeleri’ne başvurmuştu.

Leave a Reply

Your email address will not be published.