Burdur Gölü: Göl ve ‘yosun balığı’ yok oluyor!..

Son 50 yılda su varlığının 3’te 1’inden fazlasını kaybeden, tamamına yakını kuruma tehlikesi altındaki Burdur Gölü’nde sadece bir balık türü yaşıyor. Dünyada sadece bu gölde bulunan ve halk arasında ‘Burduricus’ olarak bilinen Burdur yosun balığı, gölle birlikte hızla yok oluyor.

Göller Yöresi’nin en önemli göllerinden Burdur Gölü’nün hızla su kaybetmesiyle birlikte, dünyada sadece bu gölde yaşayan tek balık türü olan Burdur yosun balığının nesli de tehdit altında.

1948 yılında ‘Aphanius burduricus’ adı verilen balık, 1982 yılında ‘Aphanius burduricus anatoliae’ ve son olarak 1993’te ‘Aphanius sureyanus’ olarak değiştirilen ismiyle biliniyor. Ancak Burdur’da halk arasında yaygın olarak ‘Burduricus’ adı kullanılıyor.

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı emekli akademisyen Dr. Erol Kesici, Burdur Gölü ve bu balığın geleceğinin büyük tehlike altında olduğuna dikkat çekti. Burdur Gölü’nün 1’inci Derece Doğal Sit Alanı, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası ve Ramsar Alanı içerisinde yer aldığını söyleyen Kesici, “Doğal göl olan Burdur Gölü’nün suyunun tuzluluk ve göle has iyonik bileşiklerinin özelliği nedeniyle göle uyum sağlayan sadece bir balık türü, Burdur yosun balığı dağılım göstermektedir. Gölle bağlantılı olan kaynak ve derelerde de etçil istilacı tür olan gümüşi havuz balığı (Carassius gibelio) ve sivrisinek (Gambusia holbrooki) yaşadığı bilinmektedir” dedi.

‘BU BALIK YENMİYOR’

Dünyada sadece Burdur Gölü’nde yaşayan Burdur yosun balığının albenili, süslü görünümlü, boyunun da en fazla 5-6 cm kadar olduğunu belirten Kesici, “İnsanların besin olarak tüketememesi nedeniyle ekonomik değeri yok. Gölün biyolojik çeşitliliği, besin ağı ve temizliği bakımından büyük önem arz ediyor. Akvaryumlarda süs balığı olarak da bilinen tür, bir zamanlar akvaryumcular tarafından yoğun bir şekilde toplanıp üretimi yapılmak istenilmişse de Burdur Gölü gibi çok özel ortam ve çevre koşullarına karşı hassas olduğundan, akvaryum ortamlarında bırakınız çoğaltılmasını, yaşama süreleri bile çok kısa olmaktadır” dedi.

HAVZASINDA 19 BARAJ VE GÖLET BULUNUYOR

Havzada gölü besleyen akarsular üzerine 1970’li yılların başından bugüne kadar 17 gölet, birer rezervuar ve baraj olmak üzere 19 adet su tutma yapısı kurulduğuna dikkat çeken Kesici, “Göl çevresindeki yasal olmayan çok sayıdaki pompaj ve kuyu düzenlemeleri, gölün su seviyesinde ve yüzey alanında yüzde 40 oranında azalmaya neden olmuştur. Gölün kurumasına karşı önlem alınmaması, doğal özelliklerinin giderek yok olması, çevresindeki tarım alanları, sanayi kuruluşlarının etkisiyle birleşen su seviyesi azalmaları kirliliğin artmasına da neden olmuştur” dedi.

‘KİRLİLİĞE KARŞI DİRENCİ AZ’

Suyunu dış akışa veremeyen bir göl olması nedeniyle kirliliği de dışa atamadığına değinen Kesici, “Kirliliğe karşı direnci oldukça az. Ayrıca göldeki su seviyesi, yüzey azalmaları, kirlilik, suyun bulanıklaşmasına, tuzluluk oranının giderek artmasına neden olmaktadır. Bu dış etkenler, göl suyunda her dönem azot ve fosfat yüklerinin giderek artışı nedeniyle de içinde mavi- yeşil ilkel su yosunları, alglerin çoğalması ve kıyılarının yeşile boyanmasına neden olmaktadır. Kirlilik nedeniyle göl içerisindeki canlı yaşamı da tehlike altındadır” diye konuştu.

KIRMIZI LİSTEDE

Burdur yosun balığının da yok olmak üzere olduğunu belirten Kesici, “Ayrıca birçok göçmen ve yerli kuşun beslenme, barınma, üreme yeri olan göldeki su kuşlarının sayısı, tuzluluk artışı ve besin ağı değişimi nedeniyle giderek azalıyor. Son 20 yıldır Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin (IUCN) nesli tehlikedeki türlerin, yok olma tehdidi altındaki hayvan türleri arasında gösteriliyor. Başka hiçbir yerde yaşama imkanı olmayan endemik türün sayıları yok denecek seviyeye düştü. IUCN kırmızı kitabında en tehlikede ve oldukça yüksek risk altında ve yakın gelecekte yok olma tehlikesi altında olan türler grubunda yer alıyor” dedi.

‘ÖNLEM ALINMALI’

Yüzey alanının 203 kilometrekareden 130 kilometrekareye kadar düşmesinin gölde habitat kaybına neden olduğunu açıklayan Kesici, su kalitesinin farklılaşmasının gölde az olan canlı yaşamını tehlikeye attığını kaydetti. Kesici, gölün doğal su akışı ve kalitesinin mutlaka korunması gerektiğini vurguladı. Kesici, şunları söyledi:

“Sanayi, tarım faaliyetleriyle oluşan kirlilikle, göl kıyısındaki çok yoğun hayvan beslemesi sonucu oluşan atıkların göle ulaşımına karşı önlemler alınmalı. Gölün ekosistem bütünlüğünü ve görünümünü tehdit eden çevresindeki dağlarda taş, maden, mermer ocakları gibi işletmelere göl havzasında izin verilmemeli ve eski ocak alanları gölün doğal bitki türleriyle iyileştirmeli. En önemli etken insan faktörüdür, geleceğe taşınması da yine insanların elindedir.”

Türkiye’de 70’e yakın doğal göl kurudu
Yaklaşık 50 yıldır göller üzerine yaptığı akademik çalışmalarla tanınan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici’nin hazırladığı son raporda, Türkiye’de son 60 yılda, 70’e yakın doğal gölün kuruduğu belirtildi.

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici’nin hazırladığı son raporda; Türkiye’de son 60 yılda, 70’e yakın doğal gölün kuruduğu yer aldı.
Dr. Kesici, Türkiye’de kuruyan ve kuruma sürecine giren göllerin büyük bölümünün, tatlı su özelliğindeki en büyük doğal tatlı su gölleri Akşehir, Beyşehir ve Eğirdir Gölleri olduğuna dikkat çekti.

Dr. Erol Kesici, “Ülkemizde son 60 yılda, Marmara Denizi’nin yüz ölçümünden daha büyük, neredeyse üç Van Gölü büyüklüğünde 70’e yakın doğal göl kurudu. Göllerimizin son yıllarda giderek kurumasının ve kuruma sürecine girmesinin başlıca nedeni, göllerin yıllık su bütçelerinin korunarak kullanılmaması, pancar, kavak, mısır vb. çok su tüketen ürünlerin neredeyse her yerde vahşi sulamalarla üretimidir. Yanlış su kullanım oranı neredeyse yüzde 80” dedi.

KURUMA SEBEPLERİ FARKLI

Doğal göllerin her türlü atık alanı olarak kullanılmasının doğal döngüye engel olması ile yağış suları, dere ve çayların doğal akışının kesilmesinin kuruma nedenlerinden bazıları olduğuna işaret eden. Dr. Erol Kesici, göllerin çevresindeki çok sayıdaki kuyuyla yer altı sularının çekilmesinin hem gölün beslenmesini engellendiğini hem de yeraltı sularının aşırı oranda azalmasının kuraklık sorununa neden olduğunu vurguladı. Göllerin kurumasında diğer faktörlerin ise tarım alanı kazanmak için göl kıyılarında yapılan drenajlarla oluşturulan kurutmalar, balık çiftlikleri, konut, sanayi yapılaşması ve kıyı alanlarının dolgu ile yol yapılması gibi nedenleri sıralayan Dr. Erol Kesici, son 50 yıl içerisinde göllerin hidrolojik bakımdan iflas ettiğine işaret etti.

BURDUR’DAKİ DOĞAL GÖL SAYISI 20’DEN 5’E DÜŞTÜ

Türkiye’de irili ufaklı 200’e yakın sulak alan bulunduğunu, bunların neredeyse tamamının koruma altına alınması gerektiğini söyleyen Erol Kesici, sadece Göller Yöresi’nde, Burdur sınırlarında 60 yıl önce 20’ye yakın doğal gölden bahsedilirken bugün bu sayının 5’e düştüğünü belirtti. Dr. Erol Kesici, kalan göllerin de yine kuraklığın yanı sıra insanların farklı müdahaleleriyle karşı karşıya kaldığını anlattı.

YARIŞLI GÖLÜ TAMAMEN KURUDUKTAN SONRA ÇÖLE DÖNÜŞTÜ

Göller Yöresi’nin en önemli sulak alanlarından Burdur’a bağlı Yeşilova ilçesindeki başta flamingolar olmak üzere birçok kuş türüne ev sahipliği yapan Yarışlı Gölü de kuruyan göller arasında yer aldı. Harmanlı, Yarışlı, Sazak, Kocapınar ve Düğer köyleri arasında, genişliği 16 kilometrekare derinliği bir dönem 4 metreye kadar çıkan karstik yapıya sahip, içerisinde küçük bir ada bulunan, sodyum fosfat, sodyum klorür ve sodyum sülfat açısından zengin olduğu için suları acı olan Yarışlı Gölü, çöle dönüştü.

Uzmanlar özellikle küresel ısınma, anormal derecede yükselen hava sıcaklıkları ve yağış rejiminin çok düzensiz ve bölgenin ciddi anlamda yağış almıyor olmasının başta Yarışlı olmak üzere bölgedeki sulak alanların kurumasında neden olduğunu belirledi. Büyükbaş hayvancılığın yoğunlaşarak devam etmesi, alternatif ürün modellerinin yaygınlaşmaması, küçükbaş hayvan ve susuz yetişen aromatik bitki üretiminin azlığı da kurumanın en önemli faktörleri arasında gösterilirken, Yarışlı Gölü’nün kıyısında bulunan ve adını gölden alan köyün sakinleri, göllerinin kurtarılmasını istedi.

‘YAĞIŞ DA OLMUYOR ESKİ YILLARA GÖRE’

Köy azası Şükrü Akar, “Gölümüzün kurumasının sebebi yağışlardan. Sel geliyordu, akarsularımız iyiydi ama kuraklık olduğu için gelmedi. Mevsimsel bir durum bu. Su şu an üzerinde bulunduğumuz yere kadar geliyordu. Derinliği 13 metreyi buluyordu. Şimdi kurudu. Yağış da olmuyor eski yıllara göre. Şu an çeşmelerimiz dahi dindi. Bu gölün kurumasının neden olduğunu bilemedik. Çekildi gitti. Şu anda hayvancılık bitmiş durumda” dedi.

İnan Çongun da, “Biz bu köyde tarım ve hayvancılıkla uğraşıyoruz. Bu gölün kurumaması için yetkililerin el atmasını bekliyoruz. Ne yapılması gerektiğini bilemiyoruz. Akarsu kaynakları kesilince kuruma seviyesinde” diye konuştu.

Sevim Akan ise, “Göl çekildiği zaman sebzelerimiz olmuyor. Çocukluğumuzda çok yükseliyordu. Bu sene tamamen çekildi. Gölümüz kuruyor. Yetkililerden yardım istiyoruz. Bu şekilde nereye kadar idare ederiz bilmiyorum” dedi.