Kılıçdaroğlu :Yargı korku imparatorluğunun aracı oldu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Nabzı programında Didem Arslan Yılmaz’ın yönetiminde gazeteciler Derya Sazak, Orhan Bursalı, Avni Özgürel ve Nihal Bengisu Karaca’nın sorularını yanıtlıyor.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları:
FEZLEKE
(“Fezlekenin keyfini çıkardığı” eleştirileri ile ilgili) Neyin keyfini çıkaracağım ki… Türkiye adına üzülüyorum. Demokrasi adına üzülüyorum. Fezleke hazırlanabilir tabii ki. benim hakkımda da fezleke açıklandı. Sadece bu fezleke ile ilgili konuştum. Türkiye hukuk devleti ise yargı her türlü eleştiriye açık olmalı. Ben ana muhalefet lideriyim. Adımız belli. Ben muhalefet etmek zorundayım. Neye yanlışlara? Eğer yargı kendi yetkisini kullanıp siyaseti dizayn etmek isitiyorsa ben onu eleştirmek zorundayım. Ben onu alkışlarsam kendi görevimi yapmamaış olurum.
Orası bir toplama kampıdır. Neden bunu söylüyorum. Yaşamları boyunca yan yana gelmemiş insanlar orada tanışıyorlar. Ben altını özenle çiziyorum. Herkes yargılanabilir. Hukuktan korkmayacağız.
Fezleke benim ifade özgürlüğümü de kısıtlıyor. Böyle bir anlayışla fezleke düzenleyebilir misiniz? Eleştiri hakkımı elimden alıyor, yasama organını baskı altına alıyor. Kim yapıyor adı üstünde özel yetkili mahkemeler.
“HUKUKUN BİTTİĞİ YERDEYİZ”
Hukukun üstünlüğü ve özgürlükler bağlamında herkes yargılanabilir. Birisi suçlu olabilir. Hukukun kuralları içinde yargılanmıştır. Kimse bir şey diyemez. Ama özel yetkili mahkemeler normal demokrasilerde bizim bildiğimiz türden mahkemeler değildir. Bütün kuralları bir tarafa bırakıp ben bildiğimi okuyacağım… Sayın Haberal kendisiyle ilgili yargıçların tarafsız olmadığıyla ilgili dava açtı ve kazandı. Normalde o yargıçın o davaya bakmaması lazım. Ama siz onu kan davasına dönüştürürseniz orada hukuk biter. Hukukun bittiği yerdeyiz.
En son eski genelkurmay başkanı ile ilgili… Kara kuvvetleri komutanı yapan sizsiniz, genelkurmay başkanı yapan sizsiniz. Terörist diyorsunuz… Haberiniz yoksa ayıp, haberiniz varsa daha da ayıp…
Darbelere kim yaparsa yapsın karşıyız. Askeri darbelere de karşıyız. Andıç düzenlenebilir. Ama hükümete karşı andıç düzenlenmez. Bu suçtur. Dikkatle iki şeyi birbirinden ayırmaya çalışıyoruz. Herkes yargılanabilir. Bu bir genelkurmay başkanı da olabilir. Kimseye ayrıcalık tanınamaz. Toplama kampı dememizin nedeni şu. Oradaki yargılama sistemi hukukun üstünlüğüne inanılan bir toplumda yapılan yargılama olamaz. Örneğin arandığını öğrenen biri yurtdışından gelip teslim oluyor. Siz onu kaçabilir diye tutukluyorsunuz…
Gizli tanıklar… Bunlar güven veren tanıklar değil. geçmişte mahkum olmuşlar. Bu yargılama sistemi sağlıklı değil. Hepsinin ortak özelliği hükümete karşı olması. Birisinden intikam almanız gerekiyor. Devrimci Karargah’tan yargılayacağız diyorsunuz (Hanefi Avcı) adamın devrimcilikle alakası yok ki… Birlikte yargılananlar da söylüyor.
Silivri mahkemelerinin güven vermemesinin temelinde şu yatıyor. O yargılama düzeninin siyasi otoriteye bağlı olmaları. Ben buna inanıyorum. Bir yargıç açıklama yaptı. Ben kurumsal baskı altındayım dedi, görevinden ayrıldı. Hiçbir ses çıkmadı. Bizimle ilgili olmayan deliller de dosyaya kondu, denildi. Onun hakkında bir şey yapılmadı. Siz bu mahkemelere nasıl güveneceksiniz. Tek tip yargıçlar konuluyor. Hepsi hükümete bağlı yargıçlar.
Özel yetkili mahkemelerin tipik özelliği siyasi otoritenin beklentilere uygun karar veriyor olması. Sıkı yönetim mahkemelerinin, DGM’lerin bağımsız mahkemeler olduğunu kim söyleyebilir. Bunlar da öyle. Ben darbelere karşıyım. Darbelerden en çok zarar gören parti biziz.
“BİLGİSAYARLA SUÇLU YARATILIYOR”
Yılbaşından önce gazetecilerle kahvaltı yaptım. Arzu edilirse tümümüz örgüt toplantısı yapmaktan suçlanabiliriz, demiştim. Bir sabah evlerimizi basarlar savcı gizlilik kararı verilir. Bir tane gizli tanıkla bu iş gerçekleşir. Aradan aylar geçer sizi boş yere tutuklamışız deyip serbest bırakabilirler.
Sistem şöyle işliyor. Bir kişi hedef alınıyor. Bilgisayara bilgileri giriliyor. Oradan bir şey bulunamazsa kimlerle ne konuştuğu tespit ediliyor. Bu kişilerin telefonları dinleniyor. Bu bilgiyi edindik. Her istihbarat kuruluşunun elinde bu tip bilgisayar programları vardır. Bunun iktidarın hedefindeki kişiler için kullanılmasını sorguluyoruz. Bu sistem emniyet genel müdürlüğünde kullanılıyor. Bütün ilişkilerini, kiminle hangi saatte konuştuğu belirleniyor. Oradan temin edilen bilgiler savcıya gidiyor.
Siyasi makamın özgürlük alanını daraltan bir fezleke doğru değildir. Hukuk fakültelerine demokrasi ve özgürlükle ilgili bir ders koymak lazım. Bu fezlekeyi düzenleyenlerin demokrasi kültürü yok. Fezleke ifade özgürlüğünü daraltan, yasamaya doğrudan müdahale eden bir fezlekedir.
DOKUNULMAZLIKLAR
Kürsü dokunulmazlığına, düşünce dokunulmazlığına evet… Adi suçlamalar dolayısıyla dokunulmazlık olmaz. Bizim dilekçelerimiz umarım Anayasa Komisyonu’nda da ele alınır. Arınç’ın dokunulmazlıkların tekrar ele alınacağı konusunda da bir açıklaması oldu. Herhalde AKP’de de bir rahatsızlık var.
28 ŞUBAT VE 27 NİSAN
28 Şubat’ı sorgulayamazlar. Sorgulanması gerekir. Alınan kararlar MGK kararları. Başbakan kim? Erbakan… 28 Şubat’ın sağlıklı bir sorgulama sürecine tabii tutulacağına inanmıyorum. O süreç bugünkü iktidarı doğurdu. Kendisini doğuran bir sürece dava açmazlar.
Yaşar Büyükanıt, muhtıra verdi. Sonra ne oldu? Emekli oldu, zırhlı araç getirdiler. Bu bir danışıklı dövüştür. Sen bize muhtıra ver, ben size üstün hizmet madalyası vereceğim. Ben başbakanım, genelkurmay başkanım bana muhtıra veriyor. Ben de ona üstün hizmet madalyası veriyorum. Böyle bir şey olabilir mi?
Dolmabahçe görüşmelerinde sürecin ayrıntıları vardır. Başbakan benimle birlikte mezara gidecek dedi. O görüşme için, olmaz. Devletin hiçbir organı ne başbakan ne de genelkurmay başkanı yaptıkları görüşmeyi tutanaksız bırakamazlar. Bu çok önemli bir olay. Bu imparatorluk döneminde de böyleydi. Başka ülkelerde de böyledir. Bu gizli tutulsa da daha sonra yayınlanır. Ama orada yaptığınız konuşma mezara gidecek dediğiniz andan itibaren spekülasyonlar kesilmez.
Gecenin o saatinde muhtıranın ne işi vardı? En büyük kozu verdi. Ben bunun bir anlaşma olduğunu düşünüyorum.
Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün kalıcı olarak her kesim için geçerli olabilmesi için Sayın Büyükanıt madem muhtıra verdi, onun da bu süreçte yargılanması lazım. Yüce Divan’da yargılanması gerekir. Sayın Başbuğ’un da, Evren’in de yargılanacağı yer Yüce Divan’dır.
Korku imparatorluğunu besleyen mekanizma kimdir? Yargı. Yargı siyasi otoritenin emrinde olduğu için ve herhangi bir eleştiri yapanı bir gece aldıkları için korku imparatorluğu ortaya çıkıyor. Yargı korku imparatorluğunun aracı oldu. Bizim itiraz ettiğimiz nokta bu. Özel yetkili mahkemeler her alana girdi.

Leave a Reply

Your email address will not be published.