Anekder: ‘5 Haziran Çevre Günü’ Koronavirüs Dünyanın hakimi olmamalı!…

5 Haziran Dünya Çevre Günü. Dünya 2020’nin ilk gününden itibaren koronavirüs salgını ile mücadele ederken tartışılan tek bir gündem vardı: İnsanın doğaya verdiği zararlar ve göz göre göre yapılan doğa katliamları…

“Anekder, Anadolu Ekoloji ve Kalkınma Derneği Basın ve halkla ilişkiler sorumlusu Ayşe Pınar yaptığı basın açıklamasında;

“Hava kirliliği küresel bir sorundur.

Bir bölgeden salınan hava kirleticileri atmosferde yayılarak diğer bölgelerde de hava kirliliğine neden olmaktadır.

Yeryüzündeki gelişmiş kentlerde yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 90’ı sağlık açısından zararlı kabul edilen

hava kalitesi seviyelerinin üstünde seyir eden kirleticilere maruz kalmaktadır.

FARKINDA MISINIZ?
Her geçen gün ortalama 200 canlı türünün yokoluşuyla birlikte kitlesel yokoluşda hız kazandı. Yaklaşık son yarım yüzyıldır yeryüzünü bizimle paylaşmakta olan canlı türlerinde yüzde 60 azalma söz konusu. Bu da gösteriyorki birmilyon canlı türü Dünyamızdan yok olmak üzere.

YAŞAM KAYNAĞIMIZ: SU
P20/COVİD-19 desteğinde kurulacak sistemlerle ve su kaynaklarını kirletmeyecek işletmeler inşa ederek bu zamana kadar kirletilmiş suların temizlenmesini sağlamak mümkündür.
Su kaynaklarının kurulacak doğal sistemler sayesinde, içerisindeki zararlı bakteri, virüs ve her türlü mikro organizmadan arındırılması hedeflenmektedir.

Su, canlılar için alternatifsiz ve sınırlı bir kaynaktır. Toplumun bilinçlenmesi ve daha da geç kalınmadan çözümler üretilmesi gerekmektedir.
Atık oluşumu sanayi ve endüstride engellenemez bir durumdur.
Ancak oluşan atıkların arıtılarak, damıtılarak ve filtrelenerek su kaynaklarına zarar vermeyecek hale getirilmesi mümkündür.

HAVA KİRLİLİĞİ
Yeryüzündeki gelişmiş kentlerde yaşayan nüfusun yaklaşık %90’ı, sağlık açısından zararlı kabul edilen hava kalitesi seviyelerinin üstünde seyir eden kirleticilere maruz kalmaktadır
Hava kirliliği küresel bir sorundur. Bir bölgeden salınan hava kirleticileri atmosferde yayılarak diğer bölgelerde de hava kirliliğine neden olmaktadır.

P20/COVİD-19 ve SIFIR KARBON
Gelişmiş ülkeler tarafından 2050 yılına kadar sıfır karbon seviyesine ulaşma sözü veriliyor. Eğer bu verilen sözler tutulamazsa
2100 yılına gelindiğinde deniz seviyesi 2 metreyükseliş gösterebilir. Bu da milyonlarca kişinin daha göç dalgasına katılacağı anlamına geliyor.
Şu anda Dünya’nın yoksul bölgelerindeki karbonsalımı yalnızca yüzde10 olmasına rağmen, yaşanan iklim krizinin ağırlığı yüzde 75 oranında yoksul kesimi etkileyecek.

2008-2018 yılları arasında 165 milyondan fazla kişi göçetti. Bu gidişle 2050 yılında göçedenlerin sayısının 200 milyon olacağı var sayılmakta.

FARKINDAYIZ… ÇÖZÜM ZAMANI
Sıfır karbon salımına dur demek için şimdi sıra bizde. İş Dünyası COVİD-19 ve Sıfır Karbon için bir araya geliyor.

DAHA TEMİZ BİR DÜNYA İÇİN TAM DESTEK
P20/COVİD-19 Etkinliği ile Sıfır karbon salımı için Dünya Devleri’nin yanında siz de yer almak ister misiniz? Mesajınızı P20/COVİD-19 Etkinliğinde paylaşma fırsatını kaçırmayın.

Dünya devlerinin temsilcilerinin bir araya geleceği etkinlikte siz de yerinizi alın.

Greenpeace’in dikkat çektiği konularla ilgili verdiği mücadeleyi destekliyoruz;

BİZİ PLASTİK DEĞİL HİJYEN KORUR
Bu dönemde kamuoyunda tek kullanımlık plastik ürünlerin plastik poşetler, çatal, bıçak, kaşık, tabak, yiyecek ve içecek kapları gibi bizi koronavirüsten koruduğuna dair bir algı yaratıldı. Bu doğru değil. Bir malzemenin tek kullanımlık plastikten yapılması, kullanım sırasında viral enfeksiyonların bulaşma olasılığını azaltmıyor; aksine plastik, vürüsün en uzun tutunma süresine sahip olduğu materyallerden biri. Bu süreçte kişisel hijyenimizin yanı sıra, yarınlarımızı da düşünerek çevreyi korumalı ve kontamine plastik atık dağları oluşturmamalıyız. Üstelik ithal edilen plastik atıkların da virüs taşıma riski tartışılıyor. Bu noktada hem devlet yetkililerine hem de endüstriye büyük görev düşüyor. Güzel günler gelecek; bu günlerde başka bir çevresel felakete bugünden zemin hazırlamayalım.

GIDA KRİZİNE KARŞI KENDİNE YETEN TARIM
Koronavirüs salgını sırasında yaşamın tüm alanı gibi tarım ve gıda sektörü de etkilendi. Karantina uzadıkça olası bir gıda krizine küresel kuruluşlardan uyarılar gelmeye başladı ve aslında mevcut tarım sistemi ile gıda tedarik zincirinin kriz anlarında ne kadar kırılgan olduğu ortaya çıktı. Türkiye’nin vakit kaybetmeden kriz dönemlerine de dayanıklı kendi kendine yetecek bir tarım planına ihtiyacı var. Bu plan dahilinde, ithal edilen ürünlerin yerel koşullarda üretimi planlanmalı, gençler tarıma özendirilmeli, verimli araziler tarıma (geri) kazandırılmalı, her üretim bölgesinin yerel nüfusun gıda ihtiyacını karşılayacak arazi planları oluşturulmalı, biyoçeşitliliğin korunması için gerekli tampon bölgeler oluşturulmalı, küçük üreticilerin üretime devam edebilmesi için gerekli koşullar sağlanmalı ve üretici pazarları yaygınlaştırılmalıdır.

EVDE KALMAK HAVAYI TEMİZLEMEDİ
Salgın döneminde evlere kapanmamız ile birlikte hava kirliliğinin azaldığı söylendi. Ne yazık ki bu söylemler çok da doğru değildi. Söz konusu iddiaların temeli “ulaşım faaliyetlerindeki azalma, kirlililk oranını düşürdü” idi. Halbuki, partikül madde kirliliğinin tek nedeni araçlar değil. Kömür ile çalışan enerji santralleri ve sanayi tesisleri faaliyetlerine devam ederken kalıcı ve gerçek bir hava temizliğinden söz etmek mümkün değil. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın veri tabanından indirdiğimiz PM 10 verileri İstanbul’da hava kirliliği oranı yüksek ilçelerde aslında pek de değişen bir şey olmadığını gözler önüne seriyordu. Enerji, üretim ve şehir politikalarında köklü bir değişikliğe gidilmedikçe; temiz enerjiye yönelmedikçe hava kirliliğinin azaldığından söz edebilmek maalesef mümkün olmayacak.

SUYUN NE KADAR HAYATİ OLDUĞUNU GÖRDÜK
Koronavirüs salgını ile suyun insanlık için ne kadar hayati olduğunun bir kez daha farkına vardık. Özellikle Türkiye gibi su kıtlığı çeken ülkelerde her bir damla su çok kıymetli. Ne var ki iklim değişikliği, fosil yakıt bazlı enerji sektörü ile kömür ve petrol üretimi nedeniyle temiz su kaynaklarımız zarar görüyor. 2050 yılında şu ankinden yüzde 20 ila 30 daha fazla suya ihtiyacımız olacak. Dünya üzerinde her 10 insandan 3’ünün güvenli içme suyuna erişimi yok. İnsanlık için geri dönülmez bir felakete neden olabilecek su krizine karşı çok geç olmadan harekete geçmeli ve gerekli önlemleri almalıyız.

FİLTRESİZ BACALAR ZEHİR SAÇMASIN
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre, koronavirüs ileri yaştaki ya da kronik hastalıkları olan insanları daha ciddi düzeyde etkiliyor. Kömürlü termik santrallerin yoğun bulunduğu kentlerde KOAH başta olmak üzere hava kirliliğine bağlı çeşitli hastalıkların görülme oranları göz önüne alındığında bu kentlerin koronavirüse karşı daha kırılgan olduğu görülüyor. Nitekim Zonguldak’ın büyükşehir olmamasına rağmen diğer büyükşehirler ile birlikte “akciğer hastalıklarının sık görüldüğü” kent olarak karantinaya alınması bunun en önemli kanıtı.

Nasıl bir ‘Dünya’da yaşamak istiyoruz?..Sorusu ve kişilere göre değişebilecek yanıtlarının zihnimizin derinliklerinde yer alması gerektiği düşüncesiyle,

‘5 Haziran Dünya Çevre Günü’ nü kutluyoruz…” Dedi…