Emin Çölaşan: Rezaletin son perdesi

BT YAZARLAR-SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye’de olup bitenleri hep birlikte izliyoruz… Ve izlerken yüzümüz kızarıyor, sinir sistemimiz bozuluyor.
Bir ülke düşünün, onu yönetenlerin acizliği, sorumsuzluğu ve hokkabazlığı yüzünden her gün şehit cenazeleri kalkıyor.
Aynı nedenlerle, o ülke savaş durumunda yol alıyor.
Güneydoğu’da Kuzey Irak sınırında kıyamet kopuyor. Teröristler yıllardır o iki paralık, aşağılık, adına Barzani denilen aşiret reisinin koruması altında. Kuzey Irak’tan girip vuruyorlar ve sonra yine oraya kaçıyorlar.
Daha iki gün önce Irak sınırında sıfır noktada olan Şemdinli ilçesine karşı saldırıya geçtiler. Onları püskürtmek ancak ağır çarpışmalar sonrasında mümkün oldu ve yine iki şehit verdik.
Şu tabloya bakın, bölgede jetler ve helikopterler uçuyor ama sadece Türkiye sınırları içindeki teröristler bombalanıyor. Tanklar ve toplar ateş ediyor, ağır silahlar kullanılıyor.
Güneydoğu’da resmen savaş var.
İşin acı tarafı nedir, bilir misiniz? Dünyanın en güçlü orduları arasında gösterilen, ama şimdi kolu kanadı kırılmış olan Türk ordusu, Kuzey Irak’a operasyon yapıp oradaki terör üslerini temizlemiyor.
Bunu yapmak için siyasi iktidarın emir vermesi gerek. Böyle bir emir verilemiyor çünkü AKP hükümeti ile aşiret ağası, ABD uşağı Barzani arasında ilişkiler çok iyi!
Tayyip’le Barzani arasında su sızmıyor.
Efendim biz Kuzey Irak Kürt yönetiminden petrol alıyormuşuz, petrol akışını kesmemek gerekirmiş… Bizim müteahhitler Kuzey Irak’ta iş yapıyormuş, inşaatlar başlamış, oraya epeyce ihracat yapıyormuşuz, Barzani’yi küstürüp gelir kaybına uğramak yanlış olurmuş…
Parasal kazanç hesapları yapıp, karşılığında her gün şehit cenazeleri kaldırtıyorlar.
Evet, iddialı söylüyorum.
Güneydoğu’da savaş var. Tanklar, toplar, uçaklar, helikopterler, komandolar, özel harekat birlikleri, baskınlar ve sonuçta şehit tabutları pahasına yürütülen bir savaş…
Ve o alçak herif, adına Barzani denilen Kürt aşiret ağası, AKP hükümeti ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynamayı sürdürüyor.
İşte hep birlikte gördük… Suriye’nin kuzey bölgelerine bir hafta önce askerlerini sokup ele geçirdi ve sınırımızda yeni bir Kürt bölgesi kurdu. Oralara Barzani paçavraları, Apo posterleri asıldı.
Bizim o çokbilmiş geçinip aslında hiçbir şey bilmeyen Osmanlı Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet ve Tayyip isimli patronu şimdi şaşkın!
Açıkça söylemeleri mümkün olmuyor ama kendi aralarında “Ulan biz ABD’den emir alıp Esad’ı devirmeye soyunmuştuk. Ulan biz orada bizim gibi dinci ve İslamcı bir yönetim kurulacağını umuyorduk. Şimdi aşağımızda İslamcılar yerine yeni bir Kürt oluşumu başlatıldı. Ulan biz ayakta uyuyormuşuz da haberimiz yokmuş. Al başına belayı” diyorlar.
Olayların nereye varacağını Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir birkaç gün önce açıkladı:
“Kürdistan kurulur, kuzeyin başkenti Diyarbakır olur.”
Evet, kuzey Suriye artık Barzani’nin ve Kürtlerin denetiminde. Tam dibimizde ikinci bir Kürt devleti kurulmak üzere.
Esad’ı devirmeye soyunan bizim çapsızlar sayesinde aldık başımıza yeni bir belayı.
Tayyip bu durumu görünce, işlerin açmaza sürüklendiğini öğrenince, acele bir karar verdi.
“Dışişleri Bakanımı Barzani’ye gönderiyorum” dedi.
Bizim havalı Ahmet bugün Kuzey Irak’a, Barzani’nin ayağına gidiyor. Şimdi orada o iki paralık herifle görüşme masasına oturup pazarlık yapacak.
Aşiret reisinin huzuruna kabul edilip ‘Aman abicim biz tıkandık, askerlerini Suriye’den çekiver’ diye yalvarıp yakaracak olan bir Hariciye Nazırı!
Böyle olsa eyvallah da, adamın resmi unvanı Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı!
Suriye’de Esad’ı devirmeye çalışıyorlar. Güzel!. Bizi her gün Esad’la yatırıp Esad’la kaldırıyorlar, o da güzel!..
İyi de, hemen dibimizdeki Kuzey Irak’ta terör üsleri var.
PKK’yı orada, kendi egemenlik bölgesinde koruyan, onları topraklarında barındıran bir herif var:
Barzani.
Şimdi bir kez daha soruyorum:
Irak sınırımızda resmen savaş varken, Türkiye’nin dört bir yanında her gün şehit cenazeleri kaldırılırken, siz bu hükümetten Barzani için bir tek uyarı, bir tek söz duydunuz mu?
Elbette duymadınız!
Barzani’den parasal çıkar ve ticari kazanç elde etme karşılığında kaldırılan şehit cenazeleri ve üstelik terörle mücadelede harcanan milyarlarca dolar!
Bunun adı vatana ihanet değil midir?
Türk milleti bunların hesabını bir gün sormayacak mıdır?
ÇUVALLAYINCA GÜNDEM DEĞİŞTİRİYORLAR
Şimdi, yukarıda sıraladığım rezaletler dizisinin iç siyasete nasıl yansıdığını bir görelim.
Çankaya’da ikamet buyurmakta olan AKP’li şahsın basın danışmanı bir gazeteye demeç verdi ve patronunun sıkıntılı, üzgün olduğunu vurguladı. Bir daha cumhurbaşkanı seçilemeyecek olduğunun söylenmesi, bazı partililerin ve Tayyip’in tavırları onu çok üzmüş!
Bunların birbirlerine kırgın olduğunu hep biliyoruz.
Göstermelik olarak iyi görünüyorlar. Devletin tüm olanaklarını ellerine geçirmişler, saraylarda yaşıyorlar. Para gücü ve siyasi güç onlarda. Ordunun komutanlarını bile karşılarında esas duruşta bekletiyorlar.
Şimdi kırgınlıktan, haksızlığa uğradığından söz eden Abdullah, bugüne kadar önüne gelen her şeyi, yasaları, kararnameleri, atama kararlarını otomatik imza makinesi olarak imzaladı.
Evet, biz bu iki aile arasına kara kedi girmiş olduğunu çoktan biliyorduk. Nereden bildiğimi soracak olursanız, burada defalarca yazdım.
Hayrünisanım ve Eminanım küs!
Birbirlerinden hiç hoşlanmıyorlar, bir araya gelmiyorlar ve konuşmuyorlar.
Biraz aile dedikodusu olacak ama, kadınların küs olduğu yerde kocalarının ilişkisi iyi olamaz.
Bunlar devletin ve milletin bütün nimetlerini ve yetkilerini kardeş kardeş paylaşırken, aralarına kişisel sürtüşmeler girdi.
Ancak size hemen söyleyeyim, Bay Abdullah Gül tarafından hazırlanıp basın danışmanı aracılığı ile piyasaya sürülen o söyleşi metninden açıkça anlaşılıyor:
Bunun adına kayıkçı kavgası denir!
Bir anda saman alevi gibi parlar, beş dakika sonra söner.
Amaç belli:
Suriye, Kürdistan, terör gibi konularda çuvallayıp dünyaya rezil oldular. Şimdi bir gündem değişikliği yaratmak için yeni bir konuyu piyasaya sürmeleri gerekiyordu ve onu yaptılar.
Bay Abdullah Gül yakınıyormuş!
Hadi canım sen de, yıllardır keyfini hep birlikte sürdüğünüz devlet olanaklarına ve devlet gücüne say o göz yaşartıcı yakınmalarını!
Bunları belki kuşlar yer ama biz yemeyiz.
SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.