Emin Çölaşan: Seçim var, Suriye’ye girmeli!

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, Suriye Devlet Başkanı Esad, iki yıl öncesine kadar Tayyip’in en büyük dostu idi. Mitinglerinde ahaliyi Esad için gaza getirip alkışlatırdı.
“İyi olmadı mı Suriye ile dostluğumuz… Bakın vizeleri karşılıklı kaldırdık, artık Suriye’ye istediğiniz gibi gidiyorsunuz… Kardeşim Esad!..”
Karılı kocalı sarılıp öpüşürlerdi.
Günün birinde ABD’den uyarı geldi:
“Hop dedik Tayyip, Suriye ile biz artık düşman olduk. İsyanlar çıkarıp Esad’ı devireceğiz. Kendini ona göre ayarla!..”
Ve bizim diktatör, bu emri aynen uyguladı.
Esad’a karşı silaha sarılan profesyonel İslamcı teröristlere her türlü silah ve gıda yardımını yaptı. Bu amaçla MİT’i bile kullanmaktan utanmadı.
Suriye birbirine girdi, kardeş kanı döküldü. Terörde on binlerce insan can verdi, milyonlarca Suriyeli Türkiye dahil komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Şimdi onları besliyoruz…
Ve bizimkiler ağlaşmaya, dünyadan para dilenmeye başladı:
“Bugüne kadar sığınmacılara 2.5 milyar dolar harcadık. Bize biraz para verin.”
Kendisini “Dünya devi (!)” zanneden Tayyip işte böyle gaza geldi ve Suriye bataklığına saplandı. Artık geriye dönüşü olmayan bir yola girmişti.
Suriye’de Esad’a karşı vuruşup ülkeyi mahveden şeriatçılara her türlü yardımı -hem de bizim paramızla- yaptı.
* * * *
Önceki gün bir Suriye uçağını hem de Suriye sınırları içerisinde düşürmeyi başardık! Kılıçdaroğlu günler öncesinde uyarmıştı:
“Sağlam istihbarat aldık. Seçimde oy kazanmak için Suriye ile bir olay yaratmalarından endişe ederim.”
Söylediği aynen gerçekleşti.
Uçağı Suriye toprakları üzerinde düşürdük. Aksini iddia eden varsa sorarım:
Türkiye’de düşürüldüyse enkazı nerede?
Olay sonrasında diktatörün şu sözlerine bakınız:
“Sen benim hava SAHAMI ihlal edecek olursan böyle olur… Genelkurmay BAŞKANIMI kutluyorum!”
Ben, ben, ben!.. Her şey onun.
Hava sahamız onun, Genelkurmay Başkanı Necdet Bey onun!
Onun valisi, onun hakimi, onun savcısı, her şey bu diktatörün öz malı. Acayip bir ben’cilik, acayip bir gururlanma.
Sen kimsin yaaa?
* * * *
Suriye’yi kaşıdı, cılk yara yaptı. Şimdi o ülkenin sınırları içerisinde bir uçağını düşürdük diye hava atıyor.
Suriye olayının Türkiye’ye bedeli milyarlarca dolara ulaştı. Bu harcamaların hesabı günün birinde kendisinden elbette sorulacak…
Çünkü ABD, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerin gazına gelip yanlış ata oynadı, Mısır’da olduğu gibi yine rezil oldu.
Esad yerinde duruyor. Onu devirmeye bizim diktatörün gücü yetmedi ama ülkesini harabeye dönüştürmeyi başardı.
Suriye uçağını Suriye toprakları üzerinde düşürmüşüz.
Büyük başarı, diktatörü kutluyorum! Seçime kadar bekleyin, bir bahane yaratıp Necdet Bey’i Suriye’ye sokabilir.
Böyle yaparak seçim öncesinde oylarında artış sağlar mı, bilemem. Bu atraksiyonu yiyecek kaç seçmen olduğuna bağlıdır.
Bugün kaset var mı!
Sevgili okuyucularım, bir ülke düşünün ki, dört bir yanında “Hırsız başbakan” diye anılan bir diktatörü vardır. Sadece anılmakla kalınsa yine iyi, bu konuda sloganlar atılmaktadır.
Öylesine korktu ki, seçim öncesinde twitter’ı bile yasaklamak zorunda kaldı…
Çünkü piyasaya sürülen konuşma kayıtları yenilir yutulur lokma değildi. Rüşvet ve hırsızlık doruk noktasına ulaşmıştı.
Şimdi epeydir bir beklenti içindeyiz:
Söylentilere göre asıl baba kasetler bugün (25 Mart) ve seçime kadar izleyen günlerde piyasaya sürülecekti.
Özellikle Haramzadeler ve Başçalan sitelerini izledikçe, ses kayıtlarını dinledikçe, korku dağları bürüdü.
* * * *
Bugün seçim sürprizi olarak en baba kasetler piyasaya sürülür mü? Sürülürse içinde ne olacak?
Yine sesli mi olacak, yoksa bu kez görüntülü mü?
Rüşvet paralarının çuvallarla nasıl taşındığı mı belgelenecek?
Twitter iptal edildiğine göre toplumun bunlardan nasıl haberi olacak?
Bilemiyorum, kimse bilemiyor. Beklemekten başka çaremiz yok.
Ama teknolojide çarelerin tükenmeyeceğini de biliyoruz.
Varsayalım yeni kasetler çıkmadı. Varsayalım seçime kadar yeni sürprizler (!) gerçekleşmedi.
Bugüne kadar çıkanlar yeter de artar bile.
Sadece Türkiye’ye değil, dünyaya da rezil oldular.
Eğer toplumun her kesiminde, meydanlarda ve her yerde milyonlarca insan bunların “Hırsız ve rüşvetçi” olduğunu haykırıyorsa, “Hırsız vaaar” diye bağırıyorsa, gerçeklere -hem de fazlasıyla- ulaşılmış demektir.
Anıtkabir geçtiğimiz Pazar günü düzenlenen Fenerbahçe yürüyüşünde işte böyle inliyordu. Aynen maçlarda olduğu gibi.
Türkiye’ye bugüne kadar nice iktidarlar, nice başbakanlar geldi ve geçti.
Ama hiçbiri toplumda böyle haramzade, başçalan, hırsız, rüşvetçi diye anılmadı.
Anlayana bu kadarcığı bile yeter de artar!
Seçim hileleri geliyor
Anımsayın, bir zamanlar seçimlerde 24 saat çıkmayan parmak boyası kullanılırdı. Amaç bir kimsenin çeşitli sandıklarda birden çok oy kullanmasını önlemekti ve çok etkili bir yöntemdi.
Tayyip bu uygulamayı kaldırdı. Niçin kaldırdığını artık hepimiz biliyoruz.
Bu seçimde her türlü hileye hazır olun.
Belli yerlerde beş on kez oy kullandırılacak olan AKP’liler…
Seçmen kayıtları bir türlü bulunamayan, ya da yanlış yere kaydedilen, bu yüzden oy kullanması mümkün olmayan milyonlarca seçmen…
Seçim öncesi AKP’lilere verilecek, üzerine ampule evet damgası vurulmuş oy pusulaları… “Bunu sandığa atacaksın, sana verdiğimiz boş pusulayı bize getirip paranı alacaksın…”
Çeşitli avantalar karşılığı AKP’ye oy verdirilecek olan Suriyeli sığınmacılar…
Bazı sandık kurullarında düzenlenecek sahte ve düzmece tutanaklar…
Ve en son aşamada bilgisayar sisteminde birkaç rakama basarak yapılacak oy sayım hileleri.
Parmak boyasını durup dururken kaldıranların amacı, işte bu hilelerdi.
30 Mart bunlar için ölüm kalım günü. O yüzden her dümene, hileye hazır olun.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.