Emin Çölaşan: Seçim yaklaştıkça sinirleri bozuluyor

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, şunun şurasında 7 Haziran seçimlerine sadece iki ay kaldı. Bu seçim öyle görünüyor ki AKP’nin veda günü olabilir.
Bırakın anayasayı değiştirip başkanlık (!) sistemine geçmeyi, Meclis’te kelle sayısı itibariyle salt çoğunluğu sağlasalar bile mutlu olacaklar!..
Çünkü deniz artık bitti, karaya vurmak üzereler.
Yıprandılar.
Meclis’te 550 milletvekili var. Varsayalım AKP yine birinci parti çıktı. Ancak anayasayı değiştirmek için en az 330 milletvekilliği kazanması gerekiyor. Fakat bu rakam da tek başına yetmiyor.
330’a ulaştıkları takdirde, bu durumda anayasayı Meclis’teki kelle sayısıyla değiştirmek mümkün değil.
O takdirde referanduma gidecekler.
Böylesine yıpranmış bir partinin referandumda yüzde 50 üzerinde oy alması çok zor.
O halde, anayasa değişikliğini referanduma götürmeden, doğrudan geçirmek için anayasa uyarınca en az 367 milletvekilliği kazanmaları gerekir.
Bu ise işin en zor, mümkün olmayan yanı.
* * *
Tayyip boşuna bağırmıyor “Bize 400 milletvekili verin” diye!..
Şimdi hepsi panikte…
Hele seçimi kaybetmeleri durumunda neler olacağını, yargı önünde kimlerden nasıl hesap sorulacağını hepsi çok iyi tahmin ediyor.
Türkiye’yi sağmal inek gibi sağdılar, memelerinden sütünü emdiler.
Özelleştirme dediler, ülkemizin bütün varlıklarını eşe dosta, yandaşlara, yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çektiler.
Yargıyı ele geçirdiler, adalet kavramını yok ettiler, hukuku paspas gibi çiğnediler.
Bunların hesabı sorulmayacak mı?
Elbette sorulacak ve o gün yaklaşıyor.
Sakın ola ki kimse umutsuzluğa kapılmasın, sağlam durulsun, parti içi muhalefetler iki ay boyunca rafa kaldırılsın…
Umutsuzluk en kötü şeydir.
Hiç kimsenin endişesi olmasın, muhalefet partilerinin genel başkanları, yeterli oy alamadıkları takdirde seçim sonrasında hemen hesaba çekilecektir.
* * *
Tayyip’in “Tarafsız cumhurbaşkanı (!)” kimliği ile siyasette açıkça taraf olduğunu, iktidar partisine çalıştığını artık bütün dünya biliyor.
Yüksek Seçim Kurulu geçtiğimiz günlerde çok ilginç ve hukuka-tarafsızlığa yakışmayan bir karar aldı:
“Cumhurbaşkanının yaptıkları ve söylemleri yetki alanımızda değildir ve bu konuda yapabileceğimiz bir şey yoktur.”
Tamamı Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan Yüksek Seçim Kurulu, siyaset meydanını böylece Tayyip’in insafına ve keyfine teslim etmiş oldu.
Tamamı hukukçulardan oluşan böyle bir kurulun bu kararı nasıl aldığını anlamak mümkün değil.
Tayyip her gün meydanlarda, salon toplantılarında, törenlerde…
Ve adeta bir başbakan, bakan, parti sekreteri gibi her gün konuşuyor, sağa sola çatıyor, muhalefet partilerine açıktan posta koyuyor…
Böyle bir ortamda dürüst seçim yapılması mümkün olur mu?
Seçimin adil, tarafsız ve dürüst yapılmasından sorumlu ve yetki sahibi tek kuruluş olan Yüksek Seçim Kurulu tarafından verilen bu karar anlaşılmaz bir şeydir.
Muhalefet partilerinin, Tayyip tarafından yaratılan bu hak ihlalini en kısa zamanda Anayasa Mahkemesi’ne götürmeleri gerekir.
* * *
Söz Tayyip’ten açılmışken, onun son davranışını da unutmamak gerekiyor.
Adliyede şehit edilen savcımızın evine başsağlığına gitti.
Gitmeden önce İstanbul’daki AKP Başakşehir ilçe teşkilatı, tüm üyelerine mesaj attı:
“Sayın cumhurbaşkanımız şu saatte, şu adresteki savcının evine gidip taziyede bulunacaktır. Katılmanız ricasıyla.”
Evin önüne hoparlörler getirildi, önceden ses düzeni kuruldu.
Tayyip eline aldı mikrofonu, sokağa doldurulan bindirilmiş kıtalara hitaben konuşma yaptı.
Böylece şehit evi bile siyaset arenasına dönüştürülmüş oldu.
Yüksek Seçim Kurulu şu olanları aman görmesin, duymasın, bilmezden gelsin!
Ve Atilla Kart’ın başvurusu AYM’de
Sevgili okuyucularım, tam da yazıyı bitirmek üzereydim ki, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın yukarıda anlattığım konulara ilişkin olarak öğleden sonra Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru metni elime ulaştı. Bu ilk başvuru. Şimdi top Anayasa Mahkemesi’nde, vereceği karar merakla beklenecek. Özetliyorum:
“Cumhurbaşkanlığı nüfuzunun kötüye kullanılması nedeniyle haksız oy teminine yönelik ihlaller sürekli ve kronik hal almıştır. Öncelikle incelenmesi talebimiz vardır.
Bu durum anayasayı askıya alan, seçimlerin meşruiyetini ve demokratik düzenini ihlal eden, temel hak ve özgürlükleri tehdit eden, ortadan kaldırma boyutuna ulaşan, serbest ve
adil seçim şartlarını ihlal eden vahim sonuçlar doğurmaktadır.
Haksız oy teminini sağlayan en önemli unsur kamu gücü ve yetkisidir. Bu öyle bir güçtür ki, yasa ve anayasanın önüne geçmektedir.
Cumhurbaşkanının haksız oy teminine yol açan işlem ve eylemlerine her gün yenileri eklenmektedir.
Cumhurbaşkanı günlük siyasetin içine girmenin ötesinde anayasayı bizzat askıya almaktadır. Bu durum 15 Ağustos 2014’ten bu yana anayasal darbe halini almıştır.
Başbakanlık ise bu tarihten itibaren doğrudan cumhurbaşkanının vesayeti altındadır.
Tümüyle başbakanın sorumluluğunda olan örtülü ödenek harcamaları cumhurbaşkanının sorumluluğuna verilmiştir.
Cumhurbaşkanı anayasanın kendisine tanımış olduğu sorumsuz olma durumunu sorumsuzca istismar etmekten kaçınmamaktadır.
Kendisi hükümetin yerine geçerek işlem ve faaliyetlerde bulunmaktadır.”
* * *
Başvuru dilekçesinin her sayfasında somut örnekler veriliyor.
“Cumhurbaşkanının sözü edilen işlem ve uygulamalarının hukuk zemininde tesbiti ve engellenmesi zorunluluğu vardır.
Bu işlem ve eylemlerinin tümü kendisi ve AKP için haksız oy temini amacına yöneliktir.
Hem kendi nüfuzunu, hem de hükümetin nüfuzunu iğfal ederek ve kötüye kullanarak seçim suçları işlemektedir.
Devlet, eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Ne hazindir ki cumhurbaşkanı adaletsizliğin ve ayrımcılığın unsuru ve odağı olmuştur…
Hak ihlalleri yapıldığının tespiti ile hüküm altına alınmasına karar verilmesini…”
Atilla Kart Anayasa Mahkemesi’ne başvurusunu dün yaptı. Bundan sonrasını hep birlikte göreceğiz.
SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.