Emin Çölaşan: Yeni olaylara hazır olun

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, 15 yaşında iken polis tarafından Gezi olaylarında öldürülen Berkin Elvan isimli çocuğumuzun cenaze törenini dün herhalde izlemişsinizdir.
Sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin dört bir yanında yüz binlerce insanımız toplandı ve Tayyipgiller hükümetini protesto etti.
Hiç kimse bunların gelip geçici olaylar olduğunu zannetmesin.
Türkiye bundan sonra sokak olaylarına gebe.
İktidarın attığı her adımda olaylar çıkacak, halk sokaklara dökülecek.
Bu gücü polisle, biber gazı ve su sıkarak, gaz bombaları atarak bastırmak belki bir süre mümkün olacak da, işin daha sonra nerelere varacağı belli değil.
Bu şahıs Türk Milletini “Bizden olanlar ve olmayanlar” diye bağıra çağıra ikiye bölmeyi başardı! Şu mitinglerinde yaptığı konuşmalara bakınız.
Sürekli tehdit etmek, blöf yapmak, korkutmaya kalkışmak, gerçekleri örtbas etmek ve kendisi gibi düşünmeyen herkesi aşağılayıp posta koymak.
* * * *
Başımıza “Tek adam” kesildi, diktatörlüğünü ilan etme aşamasına geldi.
“Genelkurmay Başkanıma dedim ki… Valimle konuştum… Bakanım gereğini yapacak…”
Hep tekil şahıs!.. Hep ben!..
Devlet onun elinde, makamlar onun elinde.
İyi de, sen kimsin yaa?
Her mitinginde aynı sözleri ağzındaki sakız gibi çiğniyor. Artık bıktırdı, usandırdı.
Cemaat, paralel devlet, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, İsmet İnönü!
Aslında elinden gelse Atatürk’e de bulaşacak ama o kadarına yüreği yetmiyor.
Bugüne kadar Başçalan ve Haramzadeler isimli sitelerde -saymak mümkün değildi ama- 100’den fazla ses kaseti yayınlandı.
Bilal oğlanla arasında geçen ilk konuşma hariç ötekileri inkar edemedi, onların montaj olduğunu söyleyemedi.
Artık herkes o kasetlerin bire bir gerçek olduğunu gördü ve anladı.
* * * *
Bir insan, hele bir siyasetçi için en korkulacak husus, “Hırsız” damgası yemektir. Bu iktidarın bazı bireyleri ve çocukları bu damgayı artık yemiş durumda. Yaşadıkları sürece, hatta ölümlerinden sonra bile üzerlerinden silinmesi mümkün olmayacaktır.
Ağızlarıyla kuş tutsalar bile, o damgalar sonsuza kadar kalacaktır.
İnkara yeltendikleri takdirde Tayyip’e sorulur:
“Madem masumdunuz, 17 Aralık operasyonları sonrasında dört bakanını niçin görevden almak zorunda kaldın?”
Yandaş ekibi diyecektir ki “Ama tutuklananlar serbest bırakıldı!..”
Onların nasıl bırakıldığını bütün Türkiye biliyor.
Bu gelişmeler zaten gergin olan toplumun ateşini biraz daha yükseltti.
* * * *
İşte son örnek olay, Berkin’in cenaze törenleri.
Hiç düşündünüz mü, Tayyip bu 15 yaşındaki çocuğun ölümü sonrasında bir başsağlığı mesajı bile yayınlayamadı. Gezi’de ölen diğerleri için de öyle bir zahmete katlanmadı! Oysa Mısır olaylarında öldürülen yobazlar için her gün konuşur, kürsülere çıkıp nutuk atar, ailelerine başsağlığı dilerdi.
Türkiye’yi işte bu tavırları yüzünden gerdi. Bunu bilerek ve isteyerek yaptı ama evdeki hesap çarşıya uymadı.
Şimdi çok pişman… Yakın gelecekte neler yaşanacağını, nerelerde hangi olayların çıkacağını, kitlelerin sokağa nasıl döküleceğini kendisi de bilmiyor. Sadece elindeki polis gücüne güveniyor da, nereye kadar!
Korkuyor.
Aramızda en çok korkan o!
* * * *
Efkan Ala konuşuyor
Bu konuşmaları kim kayda aldıysa, kim servis ediyorsa Allah onlardan bin kere razı olsun!
Eğer onlar olmasaydı, biz bu ülkeyi kimlerin, hangi kafaların yönettiğini, yapılan yolsuzlukları, alınan rüşvetleri, iktidar gücüyle zengin edilen yandaş işadamlarını ve kısacası, devlet gücüyle malı götürenleri hiçbir zaman bilmeyecektik.
Sadece bu kadar değil, yargıya yapılan baskıları da öğrenmemiz mümkün olmayacaktı.
Dün piyasaya yeni bir kaset sızdırıldı. O günlerde henüz İçişleri Bakanlığına terfi ettirilmemiş olan Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu arayıp inanılmaz isteklerde bulunuyor.
* * * *
Kaseti sesli dinleyince şok oldum. Bir gazeteci, internet sitesinde bazı belge ve bilgileri yayınlamış. Müsteşar, Vali’ye o gazeteci için özetle şunları söylüyor.
“Bu adam suç işliyor. Sitesinde MGK kararlarını yayınlıyor. Yani bunun hemen gözaltına alınması lazım. Ama adam ortalıkta dolaşıyor. Böyle bir devlet olmaz…”
Vali’nin hemen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı‘yı arayıp gereğini yaptırmasını istiyor:
“Özel ekip kurun, gerekirse kapıyı kırıp girin. Başsavcı arama kararı verdirsin kardeşim. Derhal bu adam alınsın. Savcı bir şey diyorsa (itiraz ederse) savcıyı da alın. Orada bir ekip kurun, gidin ve onun canına okuyun. Mahkeme kararına bile gerek yok. Biz koruruz sizi…”
Sözlerini güçlendirmek için “Biz şimdi resmi konuttayız” diyor. Yani Tayyip‘le birlikteler.
Bu sözler korkunçtur.
Belli ki kendisine emirleri resmi konut toplantısında Tayyip vermiş, Efkan aracılık yapıyor.
* * * *
Peki bu gazeteci kim? Hani o yandaş Taraf gazetesi vardı ya, orada düzmece Balyoz belgelerini yayınlayıp davalar açılmasını, komutanların içeri tıkılmasını, Türk ordusunun tasfiye edilmesini sağlayan Mehmet Baransu vardı ya, işte o!
Tayyip takımı bu arkadaşı o zaman “Kahraman (!)” ilan etmişti. Neredeyse heykeli dikilecekti. Demek ki şimdi tu kaka olmuş, gerektiğinde kapısının kırılıp içeri girilerek gözaltına alınması isteniyor.
Fakat şunu da belirtmek zorundayım, bu telefon konuşmalarında İstanbul Valisi fazla renk vermiyor ve Müsteşar Bey’in hırsını bir miktar törpülemeye çalışıyor.
* * * *
Efkan Ala ile Vali arasında yapılan bu konuşmayı dün sabah erken saatlerde Gazeteport internet sitesinden sesli olarak dinledim…
Hemen ardından, Efkan Ala tarafından yapılması gereken açıklamayı saatlerce bekledim:
“Hayır, Vali ile aramızda böyle bir konuşma asla geçmemiştir. Söz konusu kaset tamamen montajdır. Benim Başbakanlık Müsteşarı olarak devletin valisinden böyle bir istekte bulunma hakkım yoktur. Kaldı ki, kasette yer alan hukuk dışı ifadeler tümüyle yargıya müdahale anlamını taşımaktadır. Bunları söylemiş olmam zaten mümkün değildir!”
Bekledim, bekledim…
Yalanlama gelmeyince “Pes yani, bu kaset de diğerleri gibi doğru çıktı” dedim.
Efkan Ala!.. Şimdi Tayyip’in İçişleri Bakanı!
Başarılar dilerim!

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.