Mustafa Balbay: 100. Yıla Giderken…

Mustafa Balbay-Kılıçdaroğlu-Meclis-10Cumhuriyetin 91. yılını kutlayalım mı, analım mı?
Son günlerde katıldığım toplantılardaki ortak sorulardan biri bu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerine büyük saygı besleyen, bu değerlerin bugününe ve geleceğine ilişkin de büyük kaygı duyan kesimlerde bu soru yanıtını ikinci şıkta buluyor. Pek çok yurttaş ortada korunması gereken bir Cumhuriyet değeri kalmadığını, bu yüzden 91. yılda kutlamadan çok anmanın yapılması gerektiğini düşünüyor.
Kuşkusuz bu değerlendirmede gerçek payı büyük. Gerçekten Ankara’da Atatürk’ün Orman Çiftliği’nden Çankaya Köşkü’ne, hukuk devletinden parlamenter rejime kadar pek çok konuda erozyon var. Ancak ne olursa olsun, buna karşı da küçümsenmeyecek bir direnme gücü var.
Cumhuriyet gibi ortak değerlerin hedefi haline getirilmesi ve yıpratılması doğal olarak karşısında bunu korumak isteyen bir başka gücü bulur.
Cumhuriyetin 91. yılında yıpranan ya da yok edilen değerlerin kaygısını taşırken, salt bu kaygının içinde hapis olmamak gerekiyor. Asıl önemli olan, bu gidişe dur deme iradesi.

***

Yapılan bir araştırmaya göre bir insan bir günde ortalama 2 kez kansere yakalanıyormuş. Eğer vücut direnci yerindeyse bünye mikropları alt ediyor, yaşam doğal seyrinde devam ediyormuş. Vücut direnci düştüğü an kanserli hücreler, zaferini ilan ediyormuş.
Tıpkı insan bünyesi gibi devletlerin ve ulusların yapısı da öyle. Sürekli dış etkilere ve tabii ki iç etkilere açık.
Bugün iktidarda Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kendi adına kutlamak isteyen bir iktidar var. Üstelik de Cumhuriyetin 100. yılı gizli saklıymış da, ilk defa onlar bulmuş gibi, “Bu projemizi kimse çalmaya kalkmasın, 2023 bizim projemizdir” deyip o tarihte ülkeye getirecekleri noktayı anlatıyorlar. Öne ekonomik hedefleri çıkarıyorlar ki, toplum tarafından da sempatiyle karşılansın. Oysa iktidar açısından 2023’ün siyasi hedefi açık o gün Cumhuriyeti istedikleri şekle dönüştürmek, kuruluş temellerinden çok farklı bir yapıda başkalaştırmak.
Başbakan Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı döneminde 28 Şubat 2013’te verdiği demeçte, Cumhuriyet tarihine bakışını şöyle özetlemişti:
“100 yıllık parantezi kapatmak gerekiyor.”
AKP Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın da bunu tamamlayan pek çok demeci var. İkide bir bizden önceki 80 yılda yapılamayanı yaptık, onu aştık demesinin altında yatan da bu.

***

Başta vurguladığımız gibi iktidarın, “Artık bütün yollar bizim, karşımızdaki güçlerin yapabileceği hiçbir şey kalmadı. Teslim olup kurtulsunlar” şeklinde özetleyebileceğimiz dayatmasını her ne olursa olsun kabul etmemek gerekiyor.
2023’e 9 var. Bir insan ömrü için önemli bir dilim. Ama ülkelerin tarihinde 9 saniyeden farksız.
Etrafımızdaki coğrafyaya baktığımızda değil 9, 2-3 yıllık değişimlerin bile ülkeleri ne hale getirdiğini çok iyi görüyoruz. İşte Suriye. 2010’da kendisini Arap dünyasının karar vericilerinden gören Şam, bugün yaşam savaşı veriyor. Türkiye’nin etrafımızdaki bu olumsuz örneklerden farkı, kuruluş temellerinin güçlü olması. Öyle ki, yıllardır içeriden dışarıdan tekmelene tekmelene yok edilemiyor.
Atatürk Kurtuluş Savaşı sürecinde zaman zaman duraklamalar olduğunda savaş hattını anlatmak için, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır” demişti.
Bugün de Cumhuriyetin yeniden Atatürk Cumhuriyeti olmasını sağlamak için sadece kurumların değil, tek tek kişilerin yapabileceği şeyler var. Böyle bir gündeyiz.
İşte hedef, Cumhuriyetin 100. yılı, Cumhuriyeti kuran felsefenin 21. yüzyıl değerleriyle barışık biçimde ülkeyi yöneteceği bir iklimde kutlanmalıdır.

Cumhuriyet

Leave a Reply

Your email address will not be published.