Mustafa Balbay: Önce Özgürlük…

Mustafa Balbay-Kılıçdaroğlu-Meclis-10YAZARLAR-Başta Ergenekon ve Balyoz olmak üzere kamuoyunun vicdanında kabul görmeyen davalarda yeniden yargılama yapılabileceğine ilişkin tartışma ciddi bir dönüm noktasıdır.
Her şeyden önce AKP’lilerin de bu yönde yeni bir girişim olabileceğini dile getirmesi, yıllardır devam eden hukuksuzluğun bir bakıma kabul edilmesi anlamına geliyor.
Gelinen noktada artık ilk yapılması gereken şu:
Bu davalar nedeniyle hapiste olanların özgürlüğüne kavuşması.
Yıllardır cezaevinde, çok kısıtlı koşullarda kendini savunma, sesini duyurma olanağı bulan akademisyenlerin, gazetecilerin, askerlerin, avukatların, üniversite öğrencilerinin, siyasetçilerin, milletvekillerinin serbest bırakılması gerekiyor. Zira toplumun gözü önünde seyreden yargı merkezli tartışmalar bu davaların nasıl açıldığını, delillerin nasıl oluşturulduğunu açıkça gözler önüne seriyor.
Yakın geçmişte de yargılamalardaki kimi usul hataları genel olarak kabul ediliyor, buna karşılık şu savunma yapılıyordu:
“Efendim bu davalar o kadar büyük, o kadar önemli amaçlara hizmet ediyor ki, bazı usul hatalarını da doğal karşılamak gerekir…”
Bu nokta aşıldı. Davaların kimi kurumları çökertmeyi hedefleyen bir “kumpas” olduğu artık yargılananların ve muhalefetin iddiası değil, iktidarın oyun kurucularının saptaması.
***
Yeniden yargılamayı gündeme getirirken şu noktayı da gözden uzak tutmamak gerekiyor:
Mevcut yargı koşulları değişmeden yapılacak bir yeniden yargılamadan hukuki sonuç çıkmayacaktır.
Bu durum, kokmuş aşın tabağını değiştirmekten öte bir anlam taşımayacaktır.
Başta Silivri yargılamaları olmak üzere siyasallaşan davalarda öylesine açık hukuk ihlalleri yapıldı ki, gerçekten adil bir yargı bunları ciddiyetle ele alsa, bırakın yeniden yargılamayı, davaları ortadan kaldırır. Yargılamalar sırasında bunla r dile getirildiğinde yukarıda vurguladığımız savunma yapılıyor, toplumca da yeterince algılanmıyordu.
Yargı içindeki iktidar paylaşımına ilişkin haberlerle birlikte bu hukuksuzluklar daha anlatılabilir hale geldi.
Türkiye’de hukuk ne yazık ki bir yabancı dil düzeyinde biliniyor. Özellikle iktidar çevrelerinde bu yabancı dili bilenlerin de bir kısmının telaffuz sorunu var. Bir kısmının kelime hazinesi birkaç yüz sözcüğü geçmiyor. Çoğu da çevirmen kullanıyor.
***
Konunun kara mizah boyutu ayrı; Türkiye’de hukuk güvenliğinin can güvenliği kadar önemli olduğunu artık herkes gördü.
Nasılı, niçini bir tarafa, hükümet de gördü!
Böylesine açık hukuk ihlalleriyle yargılanmış olan kişilerin hapiste tutulması, sürdürülebilir bir durum değil.
Bu anlamda üç aşamalı bir çözüm hükümet dahil herkesin yararınadır.
1- Yargılananlar özgürlüğüne kavuşmalı.
2- Adil bir yargı yapısı oluşturulmalı.
3- Adil yargılanma ve yeniden yargılanma herkesin hakkı olmalı.
Artık hükümet de anlamış olmalı ki, yargıyı kendinize benzetmeye girişmeniz kadar tehlikeli bir şey olamaz. Böyle bir durumda o yargı yapısı iktidarın varlığını bile tartışmalı hale getirebiliyor. Bu, içinde oturduğunuz binanın temellerini sökmek gibi bir şey.
Çok cılız da olsa bir beklentimiz de şu:
Yargı kurumlarını temsil eden insanların yargı bağımsızlığını yeniden inşa etmek için devreye girmesi…
Ama her şeyden önce özgürlük…
CUMHURİYET

Leave a Reply

Your email address will not be published.