Mustafa Balbay: Paket süsleri çöpe atıldı…

BT YAZARLAR-Üçüncü yargı paketinin ambalajındaki tüm süslemeler sökülüp çöpe atıldı.
Paketin içinde ne olduğunu zaten kamuoyu temmuz ayı başından beri adım adım görüyor.
Paketin süslemeleri topluma öylesine allanıp pullanarak sunuldu ki; içindekiler de en az o süslemeler kadar güzeldi! Böylece yargıda büyük bir ilerleme sağlanacaktı.
Beklentiler şunlardı:
– Artık tutukluluğa devam kararlarında bunun gerekçeleri açık şekilde yazılacak.
– Tutuklamanın yerini alacak 6 yeni adli kontrol yöntemiyle, tutuksuz yargılamanın esas alınması ilkesi güçlendirilecek.
– Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye aleyhine bu konuda verilen kararların azaltılması sağlanacak.
***
Ergenekon davasında, aylık tutukluluğu gözden geçirme kararları 27 Temmuz Cuma günü açıklandı. Eskiden 3-4 sayfayı geçmeyen karar metni, bu kez 58 sayfaydı. Demek ki, her sanık için hangi suçlamaların bulunduğu net bir şekilde yazılacaktı. Biz de o beklentiyle dinlemeye başladık.
Ortaya şu çıktı:
– Tüm sanıklar için tutuklandıkları tarihteki durumlarında bir değişiklik olmadığı yazılmış. Bu bir anlamda, ilk günkü hükmün devam etmekte olduğunu gösteriyordu.
– Dava kapsamındaki kimi sanıkların yurtdışına kaçmış olduğu anımsatılıp, tutuklu sanıkların serbest kalması halinde kaçabilecekleri vurgulanmış. Bu, her şey bir yana, suçun kişiselliği ilkesine aykırı. Yasa, kaçma ihtimalinin, tamamen sanığın kendi girişim, hazırlık ve eğilimlerine dayalı olarak değerlendirilmesini istiyor. Somut örnek vermek gerekirse gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra kaçmaya girişmeyen, teşebbüs etmeyen, 8 ay sonra yeniden gözaltına alınıp tutuklanan ben; hâlâ yurtdışında kaçak bulunan birkaç kişiyle eşit tutuluyorum. Onlar kaçtıysa ben de kaçabilirim, yorumu, hatta saptaması yapılıyor. Bu mantık ortaçağ yönetimlerinde bile yoktu.
– Kararda, ayrıntılı tutukluluk gerekçesinin ihsası rey olacağı belirtilmiş. Oysa, 3. yargı paketindeki değişiklikle, gerekçenin ayrıntılı ve net olarak yazılması gerekiyor. Bu madde ile tutukluluğa devamın zorlaşacağı görüşü hâkimdi. Mahkeme heyetinin ayrıntı açıklamamasının anlamı şu: Ben yasama yetkisini kullanan TBMM’nin çıkardığı yasayı tanımıyorum! Bu mümkün olabilir mi? Silivri davalarındaysa olur. Bir başka açıdan bakınca, mahkeme “Açıklamam ihsası rey olur” diyerek, ihsası reyde bulunuyor.
– Kararda, AİHM ilkelerine de gönderme yapılmış. Mahkeme uzun tutukluluğun bu tip davalarda olağan olduğunu AİHM’ye dayandırarak açıklamaya çalışıyor. Oysa şu gerçeği dünya âlem biliyor ki; uzun tutukluluk cezalarında rekor Türkiye’nin. Olimpiyatlara bu dalda girsek tüm madalyaları toplardık.
– Her sanık için tek tek sıralanan, net ifadeler içermeyen gerekçelerde hemen herkese şu cümle de yazılmış: Bilgisayarında çıkan veriler… Oysa pek çok sanıkta hiç bilgisayar bulunmamıştı. Öyle anlaşılıyor ki; dört yıl hapis yatana bir bilgisayar armağan ediliyor! Üstelik delilleriyle beraber.
– Kararda tutuklu sanıkların tümü için adli kontrol önlemlerinin yeterli olmayacağı belirtilmiş. Oysa yurtdışına çıkış yasağından, evden çıkmamaya kadar geniş bir yelpazede düzenlenen bu önlemlerin çok büyük bir yenilik olduğu, mahkemelerin bu mesajı alacağı sıklıkla vurgulanıyordu. Demek ki mahkemeler, yasadan da bağımsız!
***
3. yargı paketinin birinci ayında tablo böyle.
Silivri’dekiler de dahil olmak üzere özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) son durumu şu:
Başbakan bu mahkemelere güvenmiyor. Adil yargılanmayacağını düşündüğü için memurlarını vermiyor. O nedenle kaldırılmalarına karar verildi. Ellerindeki dosyaları bitirdikten sonra işlevleri de bitmiş olacak.
Gelinen noktada kamuoyu ile paylaşmak istediğim şu:
Hukuksal ve siyasal anlamda sanıklarıyla birlikte ıssızlığa terk edilmiş bir mahkeme, adalet dağıtamaz.
Dağıtsa dağıtsa, adaleti dağıtır.
Silivri’de yaşanan bu.
Cumhuriyet

Leave a Reply

Your email address will not be published.