Mustafa Balbay: Suriye ile Kriz Arayışı!

Mustafa Balbay-Kılıçdaroğlu-Meclis-10İç desteği tükenen iktidarların ilk başvuracağı yol dış sorun aramaktır. Böylece bütün ülkenin o dış soruna karşı tek vücut olmasını sağlamak ve toplumun bu duygusunu iktidara destek olarak satmak isterler.
23 Mart Pazar günü Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafında bu ülkeye ait bir uçağı düşürmemiz, siyasetin bu gerçeğini anımsatıyor.
Türkiye’nin bütünlüğüne, varlığına yönelik bir tehdit olduğunda elbette buna en şiddetli karşılık verilir. Ancak Suriye sınırında yaşanan olaylara ilişkin bilgiler böyle bir içerik taşımıyor.
Esad yönetiminin en geç bir hafta içinde devrileceği iddiasıyla keskin bir politika izlemeye başlayan AKP hükümeti düştüğü bataklıktan korkarız daha ciddi bataklıklar üreterek çıkmaya çalışıyor. Zira Esad rejiminin geleceği artık sadece Suriye’nin iç dinamiklerine bağlı bir durum değil. İşin içine uluslararası aktörler, AB-ABD ile Rusya’nın çekişmesi, Çin’in bölgede daha aktif rol oynama arayışı, İran’ın etrafında kendine yakın bir halka örme stratejisi girdi.
***
800 kilometre ile en uzun sınırımızın olduğu Suriye tam anlamıyla uluslararası planların kıskacı altında. Esad yönetimi güç kazanınca muhalifler destekleniyor, muhalifler güçlenince Esad yönetimine diplomatik destek veriliyor. Tam bir emperyal tahterevalli.
Bu tablo aklımıza ister istemez Türkiye- Suriye ilişkilerinin Soğuk Savaş dönemindeki görünümünü getiriyor. O dönemde Moskova yanlısı bir politika izleyen baba Esad yönetimi ile NATO üyesi Türkiye ilişkileri Soğuk Savaş’tan payını fazlasıyla almıştı. Sınırın 510 kilometrelik bölümü mayınlarla döşenmişti. Uzun ince bir şerit halindeki bu mayınlı alan Kıbrıs büyüklüğündeki bir toprak parçasını oluşturuyordu. Soğuk Savaş bitti, mayınların temizlenip başta tarım amaçlı olmak üzere bölge insanlarına kullanıma açılması gündeme geldi.
Genel beklenti Türkiye’nin GAP projesiyle bereketli hale getirdiği Güneydoğu topraklarının Suriye’yi de özendirmesi, bu ülke için de benzer politikaların üretilmesi, böylece sınırın bir barış köprüsüne dönüştürülmesiydi.
O günlerden bugünlere geldik.
***
Dış politikamızdaki stratejik sığlık sadece Suriye ile de sınırlı değil. Komşularımızla sıfır sorun hayalleri kurmaktan şimdi sıfır ilişkiye gelmiş durumdayız.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez dört komşumuzda büyükelçimiz yok. Mısır’da Müslüman Kardeşler politikasıyla başlayan tartışmalı ilişkiler büyükelçimizi geri çekmeyle sonuçlandı. İsrail’de insani yardım gerilimi ilişkilerimizi büyükelçilerin çekildiği en düşük noktaya getirdi.
Suriye ile büyükelçiler bir yana, asgari ilişkiler bile rafa kalkmış durumda. Ermenistan’la önceki hükümetlerden devralınan sorun hemen çözülecek beklentisiyle masaya yatırıldı, öylece duruyor. Irak’la da ilişkilerimiz devletten devlete mi, devletten Kuzey Irak yönetimine mi, devletten terör örgütüne mi, hükümetten terör örgütüne mi belli değil.
Yeniden Suriye konusuna dönersek, Atatürk’ün vurguladığı gibi “Bir ulusun bağımsızlığı için olmadıkça savaş cinayettir”.
Suriye’nin Türkiye’yi ne ölçüde tehdit edebileceği ortadayken mevcut krizi tırmandırmak için çırpınmak, kısa vadede iktidara yarıyormuş gibi görünse de hemen sonrasında sınırı aşan sorunlara neden olacak…
Seçime 5 gün kala AKP’nin bütün ufku yerel seçimlerde başarısız damgası yememek.
Varsın kaybeden Türkiye olsun!

CUMHURİYET

Leave a Reply

Your email address will not be published.