Mustafa Mutlu: ERDOĞAN POLİSİ NEDEN KUTLADI?

Mustafa Mutlu-1Çağlayan Adliyesi’ne giren silahlı DHKP-C’liler, Berkin Elvan dosyasına bakan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin aldı.
Yaklaşık sekiz buçuk saat süren kriz, Savcı Kiraz’ın ve iki DHKP-C’linin ölümüyle sonuçlandı.
Yani içeride üç kişi vardı, üçü de öldü.
İşin en garip tarafı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bükreş’te yaptığı açıklamada polisi övdü… O açıklama aynen şöyle: (İfade bozuklukları kendisine ait…)
***
“Avukat cübbesiyle içeri girmek suretiyle Selim Kiraz savcımızın odasına girilip önce kendisi rehin alındı. Sonra içeriden bu silah sesleri duyulunca, bunun üzerine güvenlik teşkilatımız odaya giriyorlar. Bana İstanbul Emniyet Müdürümüzün verdiği üç değil, iki. İki teröristi öldürüyorlar. Tabii Savcımız üç tane başından, iki tane de vücudunun değişik yererinden maalesef kurşun aldı. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüştüm. Onlarda durum değerlendirmelerini yaptılar, yapıyorlar. Bakan arkadaşlarımız İstanbul’a geldi. Biz de döner dönmez akşam aynı şekilde tekrar arkadaşlarımızla çok lokal, çok mevzi değil her yönüyle ele almak suretiyle bndan sonraki süreçte avukatların adalet saraylarına girmesinden tutunuz, diğer görevlilerin adalet saraylarına girişlerinden tutunuz. Bunların hepsinin değerlendirmesini ele almak gerekiyor.
Bu işin hafife alınır bir yanı yok. Bu üzerinden çok çok durulacak, ibretlik vaka, olaydır. Polisi yaptıkları operasyon sebebiyle kutluyorum. Onlar da bir yerde, silah seslerinden sonra can siperane o odaya girerek orada da gereğini yerdine getirmiş oldular. “
Şimdi… Cumhurbaşkanı’na soruyorum:
***
Bir: Böyle bir olaydan sonra açıklamayı neden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, İstanbul Emniyet Müdürü, İstanbul Valisi, İçişleri Bakanı ya da Başbakan yapmadı da siz yaptınız?
Affedersiniz ama size ne?
Neden asıl sorumluların açıklama yapmasına fırsat tanımıyorsunuz?
Neden olayın netleşmesini beklemiyorsunuz, neden yangından mal kaçırır gibi acele ediyorsunuz?
***
İki: Olayın olduğu saatlerde Bükreş’teydiniz. Size ulaştırılan bilgilerin doğruluğundan nasıl emin olabildiniz?
***
Üç: Binlerce kilometre ötede olduğunuz halde, eylemcilerin avukat cübbesiyle içeri girdiklerini iddia etmekte, bununla kalmayıp “Avukatların adalet saraylarına girişlerine önlem alacağınızı” açıklamakta neden acele ettiniz?
***
Dört: Eylemciler Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol’un Cumhuriyet Savcısı’nı rehin aldıkları odada sadece bu üç kişi vardı. En kötü ihtimal, bu odadan üçünün de “ölü” çıkmasıydı. Sonuçta bu kötü ihtimal gerçek oldu. Bu durumda polisi neden başarılı bulup kutladığınızı söyler misiniz? Polis “kutlanacak” ne yaptı? Söyleyin biz de öğrenelim!
***
Beş: Siz, ‘Tabii Savcımız üç tane başından, iki tane de vücudunun değişik yererinden maalesef kurşun aldı’ derken, bu kurşunların çatışma sırasında polis silahından çıktığını mı ima ettiniz?
***
Recep Tayyip Erdoğan, lütfen artık sus!
Hiç değilse ölümler üzerinden siyaset yapma!
Bir vatandaş olarak senden istediğim tek şey bu…
GÜNÜN SORUSU
Sorularım İstanbul Emniyet Müdürü’ne:
Operasyondan önce Cumhurbaşkanı’ndan, operasyonun şekline, saatine ya da kapsamına dair herhangi bir talimat aldınız mı?
BALYOZ’DA ROLLER
DEĞİŞİYOR!
Mehmet Baransu’nun bavulla savcılığa teslim ettiği 2003 yılı “Plan Semineri” belgelerinden çıkan “Balyoz Darbe Planı” davası, 5 yıl sonra resmen bitti.
Sanıkların tamamı beraat etti.
Yargılamayı yeniden yapan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi çok önemli bir daha karar verdi; bu davanın açılmasına neden olan sahte belgeleri hazırlayanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.
İki uyarım var:
Yargı bu konuda özenli davranmalı ve bu sahte belgeleri hazırlayan kişilerin kaçma ihtimalini gözönünde bulundurup önlem almalı…
İkincisi, suç duyurusu sahte belgeleri hazırlayanlarla sınırlı kalmamalı; soruşturmayı ve yargılamayı yaparken görevlerini kötüye kullananlar hakkında da gerekli işlem başlatılmalı…
***
Tamam; tüm bunlar, çalınan hayatları geri getirmez ama…
En azından mağdurların yürekleri soğur!
HUBER! (139)
Abdullah Bey… Farkında mısınız bilmem ama ülke karanlık günlerden geçiyor.
Yani sizinle uğraşacak durumda değiliz…
Ancak siz yedi ayı geçen bir süredir işgal ettiğiniz Huber’den çıkmayarak bizim “zamanımızı” ve “sütunlarımızı” da gereksiz yere işgal ediyorsunuz!
Lütfen, düşün artık yakamızdan, boşaltın Huber’i!
GÜNÜN İSYANI
Aradan bir buçuk gün geçti; Enerji Bakanlığı, önceki günkü elektrik kesintisi rezaletinin nedenini hâlâ açıklayamadı. İsyanım kadere:
Biz bu adamlara müstahak olmak için ne suç işledik?
Aydınlık

Leave a Reply

Your email address will not be published.