Mustafa Mutlu: Kömür!

Mustafa Mutlu-1YAZARLAR-Tarım Bakanı’na sorsanız; tarımsal üretimde hâlâ kendisine yeten, 17 milyon turisti doyuran ve ihracat yapan bir ülkeyiz…
Peki; gerçek ne?
Rusya’dan buğday, Fransa’dan arpa, Ukrayna’dan mısır, Mısır’dan pirinç, Kanada’dan mercimek, Yunanistan’dan pamuk, Hindistan’dan ve Meksika’dan nohut alıyoruz…
Bu kadar mı?
Fındık ABD’den… Çay Sri Lanka’dan, Kenya’dan, Çin’den, marul İspanya’dan, ıspanak, bakla İtalya’dan, lahana İran’dan, erik Arjantin’den, muz Panama’dan geliyor…
Peki ülkede marul, ıspanak sıkıntısı mı var ki ithal ediliyor?
Hayır; bizimkiler tarlada çürüyor, çürümeyeni de köylü ineğine yediriyor!
Sebep ne o zaman? Neden havaya savuruyoruz bunca parayı?
Ah bir bilsem!
***
Tarımda durum böyle de sanayide farklı mı sanki?
Bir zamanlar en güçlü olduğumuz tekstilde ve konfeksiyonda resmen dışa bağımlıyız…
Allah’ın Çinlisi üretmese, çıplak kaldığımızın resmidir!
“Devlet kundura mı üretir?” dediler; Beykoz Ayakkabı Fabrikası’nın kapısına kilit vurup, arazisine göz diktiler. Sonuç ortada:
Azerbaycan’dan ayakkabı alıyoruz!
Bir zamanlar yabancı sigaranın giremediği bu ülkede, artık yerli sigara karaborsa…
Milli ayranımız (!) rakı bile ABD vatandaşlığına geçti!
***
Pazar, pazar bu muhabbeti açmamın nedeni ne biliyor musunuz?
Kömür!
Dünya malı yiyoruz, dünya malı giyiniyoruz, dünya araçlarına binip yolculuk ediyoruz, kefenimizin bezi, tabutumuzun tahtası bile dışarıdan geliyor ama…
Bir türlü “dünyalı” olamıyoruz…
Hazır çarşı pazar dolaşırken; bir de sokak aralarına gözatarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız…
Vali beyler kamyon kamyon kömür dağıtıyor!
Birileri yine her seçim döneminde olduğu gibi bir torba Afrika kömürüne oyumuzu satın alıyor!
***
Oysa üretmekten geçiyor her şey…
Biz üretmeyip el alemden yüksek faizle bulduğumuz borçla, yine onların ürettiği malları tüketiyoruz!
Neden biliyor musunuz?
Çünkü artık kendimizi sevmiyoruz…
Bu yüzden “Türk diye bir şey yoktur” diyene bir çuval kömür karşılığında oy verip, “ümmet” olmakla övünüyoruz!
Üretmeyeni, tembeli, varlık içinde dileneni Allah’ın da sevmediğini aklımıza bile getirmiyoruz!
GENELEV!
Aile Bakanlığı, genelevlerin kapatılması için hayat kadınlarına tazminat ve ev vermeyi gündeme getirmiş…
Ülkemizdeki 60′ı aşkın genelevde 3 bin 700 hayat kadını çalışıyor.
“Vesikalı” hayat kadınlarının sayısı ise 15 bin!
İyi de devlet, “Tazminat ve ev vereceğim” dediğinde…
Kaçak olarak çalışan 100 binden fazla hayat kadını da vesika almak için başvurmayacak mı?
Hayatları boyunca çalışsalar bile ev sahibi olamayacaklarını gören yüz binlerce kadının kafası karışmayacak mı?
Kısacası; Aile Bakanlığı‘nın bu dahiyane (!) fikri fuhuş sorununu çözmez, teşvik eder!
İyisi mi Bakan Fatma Hanım bu işleri bıraksın da futbolcuların soyunma odalarında prim dağıtmaya devam etsin!
En azından daha az zararlı olur…
GÜNÜN SORUSU
Başbakan önceki gün Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım‘ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı‘na adaylığını açıklarken, “İzmir, fetret dönemini geride bırakacak” demiş… “Fetret” Arapça bir sözcük… “Hükümdarsız geçen dönem; karışıklık dönemi” anlamına geliyor. Sorum Başbakan’a:
Bu sözlerle, hükümdarlığınızı mı ilan etmiş oluyorsunuz?
Demokrasiyi ve özgürlükleri satmak için isim değişikliği…
Yassıada‘nın adı, dünden itibaren ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ oldu!
Böylece Demokrat Partililerin (DP) yargılandığı ve asıldığı bu ada, sözüm ona “anıt ada”ya dönüştü!
Palavra tabii…
Asıl neden, tamamen “duygusal…”
İstanbul’un göbeğinde bu kadar bakir bir “arsa” kalmadı ya; adını parlatıp şimdi onu yağmalayacaklar!
***
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir süre önce Yassıada‘nın ve hemen yanındaki Sivriada’nın yüzde 50′sini imara açtı.
Üstelik burada yapılacak inşaatlar, 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümlerinin ve diğer mevzuatta yer alan kısıtlamaların da dışında bırakıldı!
Yani… Dikilecek binalar nasıl olursa olsun ses çıkarılmayacak!
Yiğidi öldürelim ama hakkını da verelim:
Buldukları kılıf, gerçekten de cafcaflı!
Önce uyduruktan bir müze konduracaklar…
Sonra da bu imajı güçlendirmek için adadaki fenere Demokrasi Feneri, yapacakları iskeleye Sonsuzluk İskelesi, ada meydanına Özgürlük Platformu adını verecekler…
Ve elbette… “Ziyaretçilerin konaklaması” bahanesiyle, lüks oteller yapacaklar…
Ardından da, “Canım, müzede, otellerde, kafelerde çalışanların gidip gelmesi zor oluyor. Ev de yapmak lazım” diyerek, adayı yandaş müteahhitlere peşkeş çekecekler!
Siz bu işe şaşırdınız mı bilmem ama…
Yıllardır “demokrasi ve özgürlükleri” bahane ederek yaptıklarını hatırlayınca bana hiç de garip gelmedi!
GÜNÜN İSYANI!
Haziran Direnişi sırasında ölen Mehmet Ayvalıtaş‘ın annesi Fadime Ayvalıtaş, evlat acısına daha fazla dayanamadı ve vefat etti. Aylardır oğlunun katilinin bulunması için mücadele ediyordu. İsyanım, Gezi kurbanlarının katillerini bulmamak için çırpınanlara:
Vergimizden payınıza düşen kısım haram olsun!

AYDINLIK

Leave a Reply

Your email address will not be published.