Mustafa Mutlu: Paranoid şizofreni!

Mustafa Mutlu-1Bugün Pazar… Siyasetten, cinayetten söz etmeyeceğim. Hepimiz zaten yeterince gerginiz. Biraz olsun dinlenelim.
“Sorumlu yazarlık müessesesi”nin gereklerinden birini yerine getirip size bugün “ailenizin hekimliği”ne soyunacağım!
Peki; tıp eğitimim var mı?
Elbette yok!
İnternet sağ olsun…
***
Efeeendiiiim; bugün işleyeceğimiz hastalık türümüüüüz, “paranoid şizofreni!”
Paranoya, karmaşık bir ruhsal hastalıktır.
En çarpıcı belirtisi hezeyan, yani Türkçe söyleyişiyle “sanrı”lardır. Paranoyak kişi başkalarının kendisine haksızlık yaptığına, eziyet ettiğine inanır.
Bu “kötü niyetli başkaları”, Merihlilerden casuslara, faiz lobilerinden robot ya da porno lobilerine, köşe yazarlarına, hatta 15 yaşındayken polis tarafından öldürülen bir çocuğa kadar herkes olabilir!
***
Peki, sözcük anlamı ne “paranoya”nın?
Uzman doktorunuz (!) olarak elbette bunu da yazmalıyım:
Yunancada, “para” dışarıda, “nous” ise akıl anlamına geliyor…
Paranoyanın anlamı ise “aklını kaçırma!”
Biz halk arasında bu durumdaki kişilere kısaca “deli” diyoruz!
***
Bu hastalığın nedeni kısmen kalıtsal, kısmen de çevresel etkilere dayanıyor.
Daha çok ileri yaşlarda ve toplumun “alt” tabakalarından kişilerde görülüyor!
***
Paranoya, kendi başına pek tehlikeli bulunmuyor…
Bunun tehlikeli hali, paranoid şizofreni!
Kuruntuların belirgin olduğu şizofreni biçimi için paranoid şizofreni terimi kullanılıyor.
İyi de nedir bu kuruntular?
***
Olmamış şeyleri olmuş gibi algılamak ve buna inanıp savunmak! Örneğin “seksen, yüz kadar üst tarafı çıplak, deri pantolonlu birilerinin başörtülü bir yakınınıza saldırdığını, dövdüğünü, hatta üzerine idrarlarını yaptığını” düşünüyorsanız; ama kamera görüntüleri ve görgü tanıkları bunu doğrulamıyorsa… İşte bu, “kuruntu” olarak değerlendiriliyor!
Ya da 15 yaşında kaybettiği oğlunun mezarına çiçek ve renkli misket atan babayı, “O demir bilyeleri ve karanfilleri neden mezara attın bakalım, amacın ne?” diye sorguluyorsanız, bu da “yoğunlaşmış kuruntu” vakası sayılabiliyor!
***
Peki; bu ciddi hastalığın belirtileri ne?
Bir: Hasta çok canlı sanrılar yaşayabilir, olmayan sesler işitebilir.
İki: Günlük olaylara, rastlantılara, başkalarının sıradan hareketlerine, kendine ilişkin olağanüstü anlamlar verir.
Üç: Herkesin ona karşı birleşmiş olduğunu kanıtladığına inanabilir. Dört: İzlendiği kanısına kapılabilir.
***
Sonuç olarak, paranoid şizofren kişi çoğunlukla korkak, kafası karışık ve sinirlidir.
Yine de, başka akıl hastalıklarına oranla, düşünme ve öteki zihinsel süreçlerde fazla bir bozulma olmaz.
Uzun süre hastanın yalnızca kavgacı ve huzursuzluk yaratıcı olduğu düşünülür.
Öteki davranışları ve inançları olağan, akla uygun olduğu için, kimse akıl hastalığından kuşkulanmaz.
***
Tam anlamıyla ileri bir durum olan paranoid şizofreni, sadece psikotrop türü ilaçlarla tedavi edilir.
Hastaların dörtte biri ilaç tedavisi ve psikoterapiyle belli bir süre sonra iyileşir.
Ancak paranoyak özellikler ortadan kalksa da, hasta sürekli tıbbi gözetim altında tutulmalıdır.
***
Ve son söz:
Bayılıyorum şu tıp bilimine!
Sayesinde bugün ilk kez “siyaset dışı bir yazı” yazdım!
GÜNÜN SORUSU
Önce Başbakan’ın “abi” dediği Hasan Cemal döndü. Onu diğer liboş takımı izledi. Bir süre önce Ertuğrul Özkök bile Başbakan’ın diktatörlüğünü keşfetti. En son dönen ise, AKP’nin “saçılım” politikasına destek vermeyenleri iki cihanda lekeli ilan eden “silikonlu serçe” oldu…
Sorum size:
Bu hızla; sizce Bülent Arınç mı önce döner, Abdullah Gül mü?
ÖLÜME BİLE SAYGISIZLAR!
Bazı alçaklar, özellikle de AKP’nin kara propaganda yapmak için kiraladığı 6 bin internet tetikçisi, günlerdir
Berkin Elvan’a ait olduğu iddia edilen bir fotoğrafı yayıp duruyorlar.
Bu fotoğraftaki yüzü kırmızı bir fularla bağlı, elinde sapanıyla kameralara poz veren çocuğun Berkin olduğunu söyleyip “Sizin günahsız dediğiniz çocuk, polise böyle taş atmış… Yani ekmek almaya falan giderken öldürülmemiş” diyorlar!
Başbakan da bunların ürettiği sahte malzeme üzerinden siyaset yapıp Berkin’in acılı annesine babasına hakaret ediyor, hedef gösteriyor!
***
Değil ama diyelim ki o fotoğraf gerçek…
Polis, bugüne kadar kendisine taş atan herkesi öldürseydi, bu ülkenin nüfusu dörtte bir azalırdı!
Akıllarını, vicdanlarını yitirmiş salak tetikçiler, sözüm size:
Hangi yasada taş atmanın karşılığının ölüm olduğu yazılı… Gösterseniz de öğrensek!
GÜNÜN İSYANI!
Yerel seçimlere sadece iki hafta kaldı ya; adayların propaganda yarışı iyice hızlandı. Her türlü tanıtıma eyvallah ancak sinemalardaki propagandayı kabul etmiyorum! Parayı bastırıp ağız tadıyla film izlemeye gidiyorsunuz; yarım saat reklam izlemek zorunda kaldığınız yetmezmiş gibi bir de “Kadir Topbaş” tacizine uğruyorsunuz! İsyanım siyasi reklam yayınlayan sinema sahiplerine:
Üç kuruş para için sinema salonlarına parti bayrağı asmayı da düşünüyor musunuz?

AYDINLIK

Leave a Reply

Your email address will not be published.