Necati Doğru: Cıl­kı çık­tı!

Necati DOĞRU-1Soyluluk anlatıyordu. İlkeli lider. Onun idealleri var, düşünceleri bulunuyor. Bel aşağısına vurmaz. Rakiplerinin zayıflıklarından, mahremde kalması gereken kusurlarından yararlanmaz. Söz gelimi rakip parti liderinin gönül, arzu, iştaha dayalı bir ilişkisi ortaya çıksa bile bunu rakibini çürütmek, kendini yüceltmek için kullanmaz.
Asalet gösterisi yapıyordu.
Cılkı çıktı.
Soyluluk gösterisi koktu.
Yapılacak tek şey kaldı.
İnkar etmek.
İnkar ediyor.
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bir yatak odasında bir kadınla soyunurken, giyinirken çekilmiş o görüntünün bir bedeli olacaktı. Deniz Baykal, gereğini yaptı istifa etti.
* * * *
Tayyip Erdoğan ise “görüntüleri internetten yarım saat içinde ben kaldırttım” diyerek soylu bir lider kişiliğe sahip olduğu vurgusunu yapmaktaydı. Deniz Baykal’ın avukatlarının ilk günden beri söylediğine göre “o kaseti internet yayınından kaldırtan Başbakan değil, avukatlardı” fakat Tayyip Erdoğan büyük adamlık gösterisine devam ediyor, her seferinde “ben kaldırttım asaletine…” yapışıyordu.
Sosyal medyaya düştü.
Gördük:
Asaleti boş çıktı.
Kaseti kaldırtan değil.
Dağıtan oymuş.
Tüccarlık yaptığı biliniyordu.
Bisküviyi kendi üretmiyor.
Ülker’den alıp dağıtıyordu.
Siyasete girdi.
Lider oldu.
Tüccarlığını unutmadı.
Kaset dağıtımını örgütledi.
* * * *
Kaseti kendi üretmemiş ama çok becerikli bir dağıtım şirketinin CEO’su gibi canla, başla, üstün yetenek ve yüksek enerjiyle çalışmış, halkın tamamı izlesin diye elinden geleni ardına koymamış. Deniz Baykal, kendine yakışanı yapıp istifa ettiğinde Tayyip Erdoğan’dan beklenen de “bir politikacıyı bel altından bitirecek gizli buluşma mekanına kameraları kimin koyup bu videoyu kimin çektiğini” bulmaktı.
MİT onun emrindeydi.
MİT çekeni bulabilirdi.
Bulmadı.
Bulmak istemedi.
Ama şunu hep yaptı: Deniz Baykal’ın istifa ettiği günden başlayarak miting meydanlarında “kaset sömürüsünü” en yüksek noktaya çıkarttı. 2011 seçimlerinde miting meydanlarında bile; “Özel değil… Genel… Geneeel…” diyerek kirli kasetin pis ipine sarılarak rakip partiyi yıpratmanın ucuz zevkini çıkarttı.
* * * *
Kaset yayıcılığı yapmış.
Bu durumda karşımızda şöyle bir tablo var: Hedefe varmak için her şeyi yapabilir. İktidardan gitmemek için ülkeyi ateşe verebilir.
Kıyıma yönelebilir.
Yalanı daha da süsler.
Gırtlağa kadar batmış yolsuzluğu kendi bakanları ve oğulları yapmamış gibi “ kumpas öyküleri” anlatmayı hızlandırır.
Cılkı çıktı.
Her şey beklenir.
Halk gerçek yüzünü gördüyse gördü. Sandıkta beyaz bir ihtilal yapıp, dersini verebilir.
Görüp gözlemliyoruz.
Oyu sabitlendi.
Aşağı iniyor.
Ama ne kadar?
Sandığa 2 gün kaldı.
Amas­ya­’da CHP ön­de!
Cumhuriyet Gazetesi Amasya muhabiri Mehmet Menekşe, özü sözü doğru, kalemini sadece gerçeği yazmak için kullanan bir gazetecidir. Onun bana bildirdiğine göre Amasya’da MHP örgütü benim “diktatörlüğe gidişi durdurmak için oyum sahibini arıyor” başlıklı yazımı bastırmış ev ev dağıtıyormuş. Bu yazıda ben “CHP’nin güçlü olduğu yerlerde MHP’liler CHP’ye versin, MHP’nin güçlü olduğu yerlerde de CHP’liler MHP’ye versin” diyerek sandıkta gücün birleştirilmesini önermiştim. Amasya’da 2009 seçimlerinde MHP: 12 bin 545, CHP ise 11 bin 551 oy almış. 18 bin 608 oy alan AKP Belediye Başkanlığı’nı kazanmıştı. Bu tabloya bakarak Amasya’da CHP’lilerin de MHP’ye oy vermesi “gücün birleştirilmesi açısından” doğru olacaktı. Ancak Mehmet Menekşe’nin tespitlerine göre, şu anda Amasya’da CHP adayının gücü MHP’nin üstünde seyrediyor. Bu durumu Amasyalı okurlarıma bildirmeyi borç bilirim. Güçlerin kazanma şansı olandan yana birleşmesi gerekir.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.