Necati Doğru: Yaşat ki! Sarayda yaşayasın!

Necati DOĞRU-1İnsanlar, bilime, akla sarılacak yerde avunmaya, dövünmeye iyice sığındılar: Gitme anam dedim, gitti. Gitmeseydi. Minibüs kazasında ölmeyecekti. Yemeği aşağıda yeme dedim. Dinlemedi. Yukarıda yeseydi kömür ocağında can vermeyecekti.
Kaderde ne yazılıysa o!
Bu da gelir.
Bu da geçer.
Ağlama!
* * * *
Minibüs 24 kişilik.
24 koltuğa 46 kişi.
1 koltuğa 2 kişi.
Emniyet kemerleri yok.
Olsa ne fark eder?
1 koltukta 2 kişi; 1 emniyet kemerini 2 vücuda nasıl takar? En hakki mürşit yani en hakki yol gösterici olan ilmin ve ilimle aydınlanmış aklın ışığında bakıldığı zaman; bu minibüs bu haliyle en fazla 1000 kilo yük taşır. 46 kişi doldurup yola çıktığında yük 2 bin 200 kiloya ulaşmış.
1200 kilo fazla yük var.
Minibüs 1999 model.
Hava yağmurlu.
Yerler kaygan.
Gün yeni ışımış.
Şoför uykulu.
Bu havada, bu uykulu gözlerle, bu yük, bu hızla, bu kabak lastikle, bu 15 yaşındaki minibüsün ne freni tutar, ne direksiyon hakimiyeti kalır, savrulur. İstinat duvarına çarpar.
17 elma işçisi.
Yoksul insanlar.
Seçimlerde oy verirler.
Yoksul yardımı alırlar.
Sabah, herkes altın uykuda.
Elma işçileri kazada ölürler.
Yakınları ağıt yakar, dövünür:
Gitme anam dedim, gitti.
Gitmeseydi, ölmeyecekti.
* * * *
“Dayıbaşı” şöförü esir almış.
Jandarmayı atlatalım.
Kontrolü normal geçelim.
Sonra Jandarma’nın görmez tarafına geçtiğimizde minibüse 22 işçiyi daha dolduralım demiştir.
Minibüs şoförü fıtratçı.
Dayıbaşı ise Tayyip’e benziyor.
Yaşat ki!
Sen sarayda yaşayasın!
Elma işçisinin günlüğü 55 TL.
Dayıbaşı işçiye 35 veriyor.
İşçi başına 20 TL’yi cebe atıyor.
Elma işçilerini toplayıp bahçelerde sigortasız çalışmaya götürme ona ait olduğu için bir minibüse ne kadar çok işçi doldurabilirse dayıbaşının işçi başına cebine atacağı komisyon o kadar yükseliyor.
Dayıbaşının saray gibi evi var.
* * * *
İsparta’da yaşanan; 17’si de kadın işçi ölümlü minibüs kazası, ondan 3 gün önce Ermenek’te yaşanan 18’i de erkek işçi ölümlü kömür ocağı kazası aynı kaderciliğin yan ürünü.
Isparta’da o kadın işçiler:
Bağırsaydı şoföre:
Ne yapıyorsun, deli misin?
1 koltuğa 2 kişi alıyorsun.
Ermenek’de o erkek işçiler!
O sorumlu mühendisler!
Bağırsaydı işverene!
Ne yapıyorsun, deli misin?
Ocaktan su sızıyor.
Sen üretime zorluyorsun.
Bağıramazlardı.
Çünkü örgütsüzdüler.
İşverene emeğiyle esir ve örgütsüz de olunca; en hakiki yol göstericinin (mürşit) bilim olduğunun bilincine varamayıp kaderci, iktidarın koruduğu kömür ocağı sahibine mahkum, dayıbaşı eline bakıcı, gecekondudan gelip saray beğenmeyeni 9 seçimdir destekleyici oluyorlar.
Onlara küsemeyiz.
Muhalefet partileri uyanın!
Örgütleyin ki!
Soygun Sarayı yıkılsın.
Bakan’a baskı!
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, 18 işçiyi kömür ocağı suyunda boğduran kaza üzerine; “Ocağı kapatacağımız zaman işveren, mülki amirden, bölge milletvekillerine kadar 50 kişiyi devreye sokuyor, baskı yapıyor.” demişti. Kömür ocağı devletin. Kiralayıp kömür çıkartan ve devlete fahiş fiyata satan işveren AKP Belediye Başkan adayı yani Bakan’ın partilisi. Madene ruhsat veren o dönemin Başbakanı yani şimdiki Cumhurbaşkanı. 3 yıldır bütün maden ruhsatlarını bugünün Cumhurbaşkanı olan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan verdi. Şimdi Bakan dürüstçe söylesin: Baskı yapan kim? Bir bakan, valinin, milletvekilinin baskısı altında kalmaz, koltuğundan olmamak için ancak kendinin üstü cumhurbaşkanının baskısına susar, kalır.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.