Rahmi Turan: Gazeteciye tutukluluk…

Gazeteciye tutukluluk, hapis ve ölüm yolları!

Rahmi Turan-2013-1Gazetecilik güzel, fakat zor ve meşakkatli bir meslektir.
Zor olduğu kadar tehlike-
lidir de…
Hele Türkiye gibi yeterince gelişmemiş, demokratik özgürlüklerin olmadığı bir ülkede…
Suikast, ölüm, hapse atılma tehdidi, her şey var!
* * * * *
Bu arada dün sabahki bir olaydan bahsetmeliyim.
Bir gazetecilik görevi için Denizli’ye giden Soner Yalçın’ın kaldığı otele, sabahın köründe (saat 5.30’da), polisler tarafından yıldırım baskın yapıldı ve meslektaşımız ağır bir suçlu gibi yaka paça götürüldü.
Sebep: İfade vermeye gitmemiş!
Böyle komik bir gerekçe olur mu? Olmaz ama burası Türkiye! Üstelik iddia doğru değil!
Anlaşılan malûm çevreler, yargıyı âlet ederek ona gözdağı vermeye çalışıyor.
“Ergenekon, Balyoz, Odatv ve diğer kumpasları kuran karanlık güçler ‘Hâlâ ayaktayız’ mesajı vermek istiyor” diye düşünenler sanırım haklıdır.
* * * * *
Gelelim gazeteci cinayetlerine…
Ülkemizde ilk gazeteci cinayeti 1909 yılında işlendi. “Serbesti Gazetesi” yazarı Hasan Fehmi, yazdığı yazılar nedeniyle Galata Köprüsü üzerinde kurşunlanarak öldürüldü!
O günden bu yana Türkiye’de 83 gazeteci vahşice katledilmiş bulunuyor.
Gazeteci ve yazarların hemen hepsi, ya sokak infazlarıyla, ya da işkenceyle öldürüldü.
Son 20 yılda Türkiye’de katledilen gazetecilerin sayısı 43.
Peki, katiller nerede? Bir kısmı yakalandı ama çoğu sırra kadem bastı!
* * * * * *
Ülkemizde, aralarında gazeteci ve yazarların da bulunduğu çok sayıda “Faili meçhul” cinayet işlenmiş bulunuyor.
Devletin polisinin ve istihbarat birimlerinin “faili meçhul” cinayetlerdeki esrarı aydınlatamaması hazin ve güven kırıcı bir durum!
Türkiye’de (yazarlar-çizerler dahil) insanlar yok yere “niyazi” oluyor ve devlet bunun hesabını soramıyor!
Aşiret devletlerinde bile böyle bir rezillik olmaz ama bizde oluyor!
Cumhuriyet tarihi boyunca gözaltına alınan, tutuklanan ve hapis yatırılan gazetecilerin sayısı ise binlerce…
Bir de hâlâ demokrasiden, haktan, hukuktan bahsediyoruz!
Ancak geri kalmış üçüncü dünya ülkelerinde görülebilecek hazin bir durum içindeyiz!
Sata sata bir hal olduk!
Türkiye son üç yıldır gelir yaratamıyor ve büyüme hızı düşük çıkıyor.
Gelirimizden fazla tükettiğimiz için devlet bütçesi sürekli açık veriyor.
Bu açık, özelleştirme ile kapatılmaya çalışılıyor.
Özelleştirmenin amacı nedir?
Verimli işletilemeyen kamu işletmelerinin, özel sektöre satılarak, daha verimli işletilmesini sağlamak.
AKP iktidarının yaptığı ise verimli işletmeleri de satarak bütçeye gelir sağlamak, cari açığı (döviz açığını) kapatmak!
Kârlı devlet işletmelerinin satışı yanlıştır!
Satarak değil, üreterek geçinmenin şart olduğunu öğrendikleri vakit iş işten geçmiş olacak, elde avuçta bir şey kalmayacak!
* * * * *
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıkladığı, 2015-2017 dönemini kapsayan “Orta vadeli program” ülkedeki kötü gidişi doğruluyor.
Büyüme ve enflasyon rakamlarında geri adımlar atıldı. Yıl sonu için yüzde 5.3 olarak hedeflenen enflasyon tahmini yüzde 9.4’e yükseltildi.
Vergi gelirlerinde yüzde 10.7’lik artış öngörüldü. Bu halka yeni yeni yükler getirecek demektir.
2015’te de, işsizliğin, pahalılığın ve yeni zamların can yakmaya devam edeceği anlaşılıyor.
Allah dar gelirlilerin yardımcısı olsun!
Tebbessüm
Tuvalette sıkışan adam!
Bir adam sıkışır… Tam koşarak tuvalete girerken, tuvalet görevlisi onu uyarır:
“Sular kesik. Orada masanın üstündeki su şişelerinden birini al yanına.”
Çok sıkışmış olan adam masanın üzerinde aynı büyüklükteki şişelerden birine uzanır.
Tuvalet görevlisi emredercesine seslenir:
“Hayır, onu alma, ötekini al.”
Adam ötekine uzanır…
“Hayır hayır, o değil. Onun biraz ilerisindekini al…”
Adam altına yaptı yapacak… Dönüp sormuş:
“Yahu kardeşim, şişelerin hepsi aynı büyüklükte… Ha onu almışım, ha ötekini… Ne fark eder ki?”
Tuvalet görevlisi cevap verir:
“Biz burada neden oturuyoruz?”
Günün sözü
Her günahın altında
bir budalalık vardır!

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.