CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, görüntülerin yayınlandığını 7 Mayıs 2010 tarihinde, erken saatte öğrenmişti. Milletvekili seçilmeden önce avukatlığını yapan Şahin Mengü’yü telefonla aradığında, Mengü, avukatlık bürosuna doğru gidiyordu. Gece yarısı bir gazeteci kendisine bilgi vermiş, o da yasal müdahale için avukatlık bürosundaki arkadaşlarının büroya erken gelmesini istemişti. Baykal, gerekli hukuki müdahalenin yapılmasını ve kendisini bilgilendirmesini söylüyordu.
Deniz Baykal’ın vekillerinden birisi olan Mengü’nün ortağı Avukat Mutluhan Karagözoğlu, mesainin başladığı saatte Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Bilişim Suçları Bürosu’na dilekçesini vermiş, Baykal hakkında hukuka aykırı yayın yaptığını öne sürdüğü habervaktim.com ile metacafe.com internet sayfalarına erişimin engellenmesi ve içeriğinin çıkarılmasını, sorumluları hakkında işlem yapılmasını istiyordu.
Başbakan Erdoğan o görüntüleri hep kullandı. Bağıra bağıra “Onlar özel değil, geneldir genel” diyordu. Bugün, ortaya çıkan ses kayıtlarından sonra aynı Erdoğan, o görüntüleri yarım saat sonra kendisinin internetten çıkarılmasını sağladığını söylüyor.
Bu ne yetki böyle? Başbakan istediği görüntüyü internet sitesinden çıkarttırabiliyor mu? İstediği görüntüyü çıkartma yetkisine sahip olan, istediği görüntüyü de yayınlattırabilir. Bir hukukçuyla konuştum şunları söyledi:
“Başbakanın kanunen böyle bir yetkisi yok. Bunu söylemesi bir hukuk ayıbıdır. Ancak savaş hali ve sıkıyönetim dönemlerinde bazı şartlarda müdahale edilebilir. Bunun dışında Başbakan’ın hiçbir yetkisi bulunmamaktadır.”
Erdoğan’ın isteğiyle değil…
Avukat Mutluhan Karagözoğlu, görüntülerin bir an önce siteden çıkarılması için çırpınıyordu. Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Dr. Afak İlleez, Savcılığın başvurusunu “gecikmesinde sakınca bulunan hal” olarak değerlendirdi ve 2010/642 sayılı dosyayla Baykal’la ilgili görüntülerin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesine karar verdi.
O gün yaşadıklarını hiç unutmayan Avukat Mutluhan Karagözoğlu, “Başbakan, çeşitli açıklamalarında, Deniz Baykal olayına hükümet ve yürütme olarak müdahil olup, özel hayatın gizliliğini ihlal eder mahiyetteki yayının durdurulması için TİB ve diğer makamlara talimat verdiği ve bu talimatlar sonucu özel hayata müdahale eden yayınlara erişimin engellendiği konusundaki açıklamaları kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Baykal ile ilgili yayınlara erişimin engellenmesinin tek nedeni idari makamların emri değil, yetkili ve görevli Cumhuriyet Savcılığı ve mahkemelerce verilen erişim engelleme kararlarıdır” diyor.
Açıkçası, o görüntülerin kaldırılması için Başbakan kılını bile kıpırdatmadı. Bunları öğrenince, acaba internete sızdırılan ve ortam dinlemesi olduğu anlaşılan kayıtlardaki konuşmalar gibi birisi gözlüğünü takıp görüntüleri izliyor, sonra danışmanı aracılığıyla internet sitesine gönderirken “CHP şimdi bitti” diye ellerini mi ovuşturuyor…
Başbakan, yine karışmadı
Mahkeme kararına rağmen, aynı görüntüler 2011 yılında yine internette yayınlanmaya başlanıyor. Bu kez avukat Muzaffer Yılmaz, görüntülerin kaldırılması için başvuruda bulunuyor. Yılmaz da, bırakın Başbakan ya da idari birimlerden yardım görmeyi, sanki birileri biraz daha yayında kalması için çaba gösterildiğinin farkındaydı.
İlginçtir, aynı günlerde Orgeneral Saldıray Berk‘le ilgili ses kayıtları da internette yayınlanıyor. Askeri Savcılık “Bunlar aynı merkezden yayılıyor. Kaynağı aynı. Tek kaynaktan çıktığına göre bunu araştıralım” diyor. Yapılmıyor. O sitenin bilgisayar kayıtları, yayın tarihinden sonra siliniyor. Yani hayli ilginçlik ve korumacılık var…
O yüzdendir ki, Başbakanın “Baykal’ın görüntülerini ben kaldırttım” sözleri gerçeği yansıtmıyor.
Şu “Angajman kuralı” dedikleri
Suriye’deki gelişmelerden sonra sıkça kullanılan “Angajman kuralı”nın ne anlama geldiğini 45. Donanma Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner’den dinliyorum:
“Genellikle, bir üst makamdan müsaade veya onay almak için sürenin çok kısa olduğu durumlarda, nasıl hareket edileceğini emretmek, belirtmek veya talimat vermek için bir dizi angajman kuralları hazırlanır. Örneğin çok basitçe;
A-1: Askeri uçak yönünü ülkemize çevirmiş, geliyorsa, sınırdan 20 Mil mesafeden itibaren telsizle ikaz et.
A-2: Askeri uçak atış kontrol radarını bizim uçağımıza kilitlemiş ve 4 milden daha fazla yaklaşmış ise, ateş et.
A-3: Yabancı Askeri uçak sınırımızı 500 metre ihlal etmiş ise ateş et v.b.
Bu şekilde, karşılaşılabilecek durumlara göre neler yapılabileceğini ortaya koyan 10’larca angajman kuralı hazırlanır ve bunun için kimlerin yetkilendirildiği belirtilir. Örneğin, A-1 ve
A-2 kurallarının uygulama yetkisi Devriye Uçağı pilotuna, A-3 kuralı yetkisi Genelkurmay Başkanı’na verilebilir. Özet olarak, angajman kuralları, önceden hazırlanmış, o durumla karşılaştığınızda ne yapmanız gerektiğini belirten, yetkililerin daha önce bize verdikleri emirlerdir.”
SÖZCÜ