Saygı Öztürk: Genelkurmay’ın unuttuğu davalar

Saygı ÖZTÜRK-1YAZARLAR-İstanbul’da “Balyoz”, “Ergenekon”, “Askeri Casusluk”, Ankara’da “28 Şubat” davaları olur da, İzmir’de yine çoğunluğu askerleri içine alan dava açılmaması eksiklik olurdu. İzmir’deki dava “Askeri Casusluk, Fuhuş, Şantaj” diye başladı ama bunların hiçbirisine ulaşılamadı. Şu anda dava gizli belge bulundurmaya döndü.
Kimler yok ki o davanın belgeleri arasında. Mülkiye müfettişinden, MİT mensubuna, Diyanet görevlisinden, Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişine, Dışişleri mensubundan, vali yardımcısına kadar 2 bin 500 kamu görevlisinin ismi geçiyor. Hem de ne geçme. Haklarında fişleme yapılanlarla ilgili yazılanlar tam anlamıyla yüz kızartıcı cinsten…
Siyah torba içinde,
buzdolabının arkasında
Bu davanın en yüksek rütbelisi Donanma Komutanı Koramiral Veysel Kösele. 357 sanıklı davada 316 kişi muvazzaf veya emekli asker. Belgelere göre “eskort kızlar” 400’ü bürokrat ve geri kalanı asker olmak üzere 2 bin 500 kişi hakkında fişleme yapmış. Onlar da, savunmalarında bir kurguya kurban edildiklerini belirtiyorlar.
Davada hayli ilginçlikler var. 357 sanıktan sadece 10’u ile ilgili yapılan aramalarda, “Pandora” veri tabanında olduğu iddia olunan dijital belgeler çıkmış. Diğer 347 kişinin hiç birinde iddia edilen dijital belgeler saptanmamış. Dijital verilerin hepsi, diğer asker davalarında olduğu gibi mutfakta ve buzdolabı arkasında siyah torbada bulunmuş. Bunlar üzerindeki parmak izleri alınmamış. Soruşturma, 10 Ağustos 2010’da ABD’den gelen elektronik posta üzerine başlıyor. Ancak o iletide adı geçen hiç kimse dava kapsamında ne sanık, ne mağdur, ne müşteki, ne de tanık. Şüphelilerden 45’i yaklaşık 2 yıl fiziki ve teknik olarak izlenmiş. Hatta bazı sanıkların Marmaris, Bodrum ve İstanbul gezilerine dahi eşlik edilmiş. Ancak, suç unsuru bulunamamış.
Arama tutanakları da farklı
“Pandora” isimli veri tabanının ele geçirildiği iddia edilen Bilgin Özkaynak’ın Sapanca’da adresinde yapılan aramaya ilişkin içerik ve imzası olanlar açısından birbirinden farklı iki arama tutanağı bulunuyor. Tutanağın birine göre evde sadece antika silahlar dışında hiçbir suç unsuru bulunamamış. Diğer tutanağa göre ise evde sadece el konulan dijital veri depolama materyalleri var ve başka suç unsuru yok. Tutanağın birine göre arama 00.45’te başlamış ve 05.35’te bitmiş. Diğer tutanağa göre ise arama 00.45’te başlamış ve 06.30’da bitirilmiş.
Birinci tutanakta aramaya 5 kolluk görevlisi, diğer tutanakta ise 14 kolluk görevlisi katılmış gözüküyor. Yine bir başka ilginçlik ise aramaların İzmir’den İstanbul’a, Sapanca’ya gönderilen polisler tarafından yapılması. Oysa, onların gönderiliş amaçları arama yapmak değil, suç unsuru olan malzemeleri teslim alıp getirmek.
N.K.’nın, iki yıllık takip sürecinde, hiç uğramadığı babasının evinde arama yapılıyor. Üstelik görme engelli babanın gözetiminde arama yapılıyor. Orada da davaya temel oluşturan taşınabilir bir hard disk bulunuyor. O diskte bulunanlar ise bilirkişi raporuna göre el koyma tarihinden sonra oluşturulmuş, kaydedilmiş.
Onların da hatırlanmaya
ihtiyacı var
Sivil ve asker olmak üzere tutuklu 59 sanığın, Genelkurmay Başkanlığı’nı etkileme ihtimalinin, aralarında 8 amiral-general rütbesinde subay bulunan 266 tutuksuz asker sanığa nazaran daha yüksek olduğu kanaati ile tutukluluğun devamı yönünde kararlar veriliyor.
Davanın bir başka özelliği de, en çok muvazzaf askerin tasfiye edilmeye çalışılmasıdır. Tutuksuz yargılanan veya fişleme kapsamında adı geçen askerlerin çoğu pasif görevlere atanarak zaten tasfiye edilmiş durumdalar.
Bu davanın sanıklarından, yakınlarından gelen mektuplarda, “Evet, Balyoz’u, Ergenekon’u yazıyorsunuz ama bir de bizim durumumuzu gündeme getirin” sitemleri yer alıyor. Haklılar. Onları ihmal ettik. 19 aydır tutuklu olanlar var. Geçen yılın Ocak ayında dava açılmış, Nisan ayında ilk duruşması gerçekleştirilmişti. İstanbul’da da “casusluk-fuhuş-şantaj” davası açılmış ve bu davada 43 sanık hakkında mahkumiyet kararı Yargıtay tarafından onanmıştı. Onlar da tamamen sahipsiz kaldı? Genelkurmay, “durumunuz nicedir?” diye sormadı bile… Oysa, “Balyoz” davasını bir ağacın gövdesiyse, İzmir ve İstanbul’daki askerlerle ilgili diğer davalar ise o ağacın dallarıdır.
Genelkurmay Başkanlığı, geç de olsa, “Balyoz Davası”nda yaşandığı değerlendirilen haksızlık- hukuksuzluklara karşı C. Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Bunun için milletvekilinin “kumpas” demesi de yeterli oldu. Peki, “Balyoz”u, “Ergenekon”u gündeme getiren Genelkurmay Başkanlığı, büyük iftiralarla karşı karşıya olan yüzlerce askerinin yargılandığı diğer davaları niçin unutuyor? En azından biz hatırlatmış olalım.
SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.