Saygı Öztürk: “O, HSYK üyesinin yeri cezaevi olmalı”

Saygı ÖZTÜRK-1Anket sonuçları ve genel hava ülkede bir siyasi partinin tek başına iktidara gelemeyeceğini gösteriyor. Halkın, AKP’den yılgınlığı son safhaya ulaşmış durumda. “Bu iktidardan kurtulalım” havası hayli yaygın. İşte böyle bir havada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kur’an-ı Kerim’i eline aldı, miting meydanlarında göstermeye başladı. Konuşurken, özellikle CHP Genel Başkanı’na imalı sözlerde bulunması da hayli dikkat çekti.
Cumhurbaşkanın parti adı belirtmese de AKP adına oy istediği biliniyor. AKP’lilerin seçim minibüslerinde dikkat çeken bir imza var. Araçların kapılarında Erdoğan’ın imzası bulunuyor. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’nın, AKP’nin seçim araçlarında imzasının bulunması bakalım AKP’yi kurtarabilecek mi? Bunu da 7 Haziran akşamı öğreneceğiz.
DİKKAT ERDOĞAN GELİYOR
Erdoğan’dan önceki cumhurbaşkanları da il ziyaretlerinde bulunacağı zaman günler öncesinde hazırlık yapılır, partili-partisiz herkes bu heyecana ortak olurdu. Ancak, bugün illere, partiyle bağını hiç koparmadığı siyasetçiler tarafından her fırsatta dile getirilen Erdoğan’ın gidişinde aynı heyecan yaşanmıyor. Vatandaşlar, “devlet zoruyla” Cumhurbaşkanı’nın konuşma yapacağı alana götürülüyor. Günler öncesinden “duyduk duymadık demeyin, Cumhurbaşkanı şehrimize gelecektir” anonsları başlıyor. Örnek verelim. Cumhurbaşkanı Tekirdağ’ı ziyaretinden önce Vali Enver Salih- oğlu kaymakamlıklara, kamu kurum ve kuruluşlarına genelge gönderdi. Cumhurbaşkanı’nın ziyareti sırasında tüm kurum/kuruluş üst yöneticileri, birim amirleri valilik birim müdürlerinin hazır bulunmasını istedi. Buraya kadar tamam. Peki genelgede memur ve diğer kamu görevlilerinin ise birim amirleri tarafından davet edilmelerinin istenmesine ne demeli? Vali böyle bir genelge yayımlarsa, bazı ilçe milli eğitim müdürleri de, cumhurbaşkanının konuşmasını izlemek için okul müdürlerinin tören alınana gelmelerini zorunlu kılıyor. Bütün ilçelerden okul müdürleri, çok sayıda öğretmen, öğrenci servis araçlarına doldurulup Tekirdağ’a getirildi. Getirildiler ama sanki derse girmiş gibi ek ders ücretlerinde bir kesinti yapılmadı. Oldu mu ya öğretmenim!
Yargı, bağımsız yargıyı arıyor
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerine “Yargıda Birlik Platformu” adı altında giren ve kendileri için “hiçbir şey istemediklerini” bütün yargı çevrelerine yazılı olarak açıklayanların kimi HSYK’ya, kimisi büyük illerin cumhuriyet başsavcılıklarına, ağır ceza mahkemesi başkanlıklarına atandı. Yani, kendilerine çalıştılar ve şimdi hallerinden memnunlar. Hakimlerin verdikleri karardan dolayı tutuklanması ilk kez AKP hükümeti döneminde gerçekleşti. Tutuklamaya bir HSYK üyesinin muhalif olması bile onun hedef gösterilmesi, HSYK içinde dışlanmasına yetiyor. İki hakimin görevden el çektirilmesiyle ilgili dosya HSYK üyelerinin incelemesine fırsat bile verilmeden sonuçlandırılıyor. Bunu HSYK 2. Daire Üyesi Mahmut Şen’in “muhalefet şerhi”nden okuyalım:
“Yargı mensupları inceleme veya soruşturmanın hemen başında görevden uzaklaştırılıyor. Haklarındaki ithamlar kendilerine bildirilmiyor. Bilgi talepleri HSYK tarafından reddediliyor. İtham ve suçlamalara karşı savunma hakkı tanınmadan görevden uzaklaştırılıyor. Yargı mensuplarının hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak sözlü savunma hakkına sahip olmaları gerekirken bu hak kullandırılmıyor. Bazı soruşturmalarda HSYK 2. Dairesi tarafından verilmeyen soruşturma iznini, Adalet Bakanı resen veriyor. Kararı verecek daire üyelerine bile dosyayı inceleme için yeterli zaman tanınmıyor. Gündemin dağıtılmasından yarım saat sonra dosyalar görüşülüyor. Bu nedenle kararlara muhalifim.”
“ONUN YERİ SİNCAN CEZAEVİ”
Artık günümüzde HSYK üyesinin, hükümetin istemediği hakim ve savcılarla ilgili kararlarında “muhalif” olması da zor. Çünkü, hedef gösteriliyor, bu kişilerin yerinin HSYK üyeliği değil, Sincan Cezaevi olması yani cezaevine konulması gerektiği belirtiliyor. Yargı tam anlamıyla kıskaca alınıyor. Hakimler artık verdikleri kararlara göre değerlendiriliyor. Hükümetin aleyhine olabilecek kararda imzası bulunan hakim kendisini cezaevinde bulabiliyor. Bugün çok sayıda hakim ve savcı verdikleri kararlar nedeniyle açığa alınmış durumda. Daha dün bazı hakim ve savcılarla ilgili yakalama kararları çıkarılmıştı. Bu durumda hakimler nasıl kanuna, vicdanına göre karar verecek?
HSYK kararına “muhalif” kaldı diye üyelerin hedef gösterilmesine HSYK’nın sessiz kalması da şaşırtıcı. Evet, karar eleştirilebilir ama onun yerinin verdiği karardan dolayı Sincan Cezaevi olduğunu söylemek, yazmak da, yazanlara, söyleyenlere bir şey kazandırmaz. Kaybeden sadece “bağımsız” olması gereken yargı olur. Bugün, yargı, yargısını arar durumda…
SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.