Saygı Öztürk: Peki, onlar için ne yapacaksınız?

Saygı ÖZTÜRK-1Devletin içinde nasıl bir çark kurulduğunu, sahte belge, sahte ihbar mektuplarıyla insanların nasıl mahkum edildiğini ülkemizin Başbakan’ı 12 yıl sonra öğrendi. İnsanlar “Sahte belgeler, sahte digital verilerle yargılanıyoruz” diye feryat ederken, bunları ne Başbakan, ne çevresindekiler, ne de şakşakçıları duyuyordu. Bırakın duymayı, sahte belgelerle yargılamalar devam ederken, kendisini “o davaların savcısı” ilan ediyor, “basın cezayı, yanınızdayım” mesajı veriliyordu.
Yargılanan insanların evlerinde ayakkabı kutuları içinde milyon dolarlar da çıkmamıştı. Cumhuriyet savcısı ifadeye çağırdığı zaman yurt dışında bulunan askerler bile ülkeye dönüp derhal savcılığa gitmişlerdi. Bugün cumhuriyet savcısının davetine rağmen ifadeye bile gidilmiyor.
“Koruma zırhı” peşinde…
Ülkemiz giderek batağa sürükleniyor. Suriye’deki Türkmenlere “yardım” diye gönderilen malzemelerin gerçekte gıda ve giyecek olmadığını herkes biliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mühimmat yüklü kamyonu Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün önüne çektirilip arama yapılmamış mıydı? Yurtdışına giden üstelik gıda maddesi olduğu söylenen yardımı bu ülkenin cumhuriyet savcısının görmesinde ne sakınca vardı? Yoksa gönderilen gıda değil, Suriye’deki yasadışı örgütlere ulaştırılmak istenen malzemeler miydi?
Hatırlayınız, bu köşenin okurlarına “Başbakan’ın bilgisi dışında operasyon yapılmayacak” demiştik. Yapanların başlarına neler geldiği görülüyor. Başbakan, çevresini koruma zırhı içine almanın çabası içinde… Bunun için yasalar, yönetmelikler değiştiriliyor, cumhuriyet savcıları miting meydanlarında yuhalattırılıyor.
Zindandakilerin bedduaları…
Bu ülkeye şanla-şerefle hizmet etmiş insanlar “terör örgütü yöneticisi, üyesi” diye hapse atıldı. Kimi cezaevinde öldü, kimi intihar etti. Başbakan, şimdi onların sahte belgelerle mahkum edildiğini söylüyor.
Bunları, Başbakan ve çevresindekiler ya da “yandaş basın” gibi bugün değil yıllardır söylüyoruz, yazıyoruz. Yazanlara, söyleyenlere “Ergenekoncu” diyorlardı. 2007 yılında başlayan operasyonların üzerinden 7 yıl geçtikten sonra Başbakan bazı gerçekleri görmeye, konuşmaya başladı. Bu durumlara uygun özdeyişlerimiz var. Kimisi der ki “Atı alan Üsküdar’ı geçti”, kimisi der ki “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye”, kimileri de kısaca “günaydın” der. Ama hiçbirini dememek gerekir. Çünkü, bugün suçladıklarıyla dün beraber yürüyorlardı, beraber ıslanıyorlardı.
O zindanlardan yükselen insanların sesini hiç mi duymadınız? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, silah arkadaşlarının durumunu size kim bilir kaç kez anlatmıştır. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, kuvvet komutanları, Donanma Komutanı istifa ederken söylediklerini hiç mi dikkate almadınız? Onları dinlemediniz peki MİT Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü bu konuda sizi hiç mi bilgilendirmedi. Başbakan, şimdi “sahte belgelerle insanların mahkum edildiğini” söylüyor. Üstelik bunu söylerken, kendi çevresindekilere yapıldığını öne sürdüğü haksızlıklara dayanıyor.
Haksız, hukuksuz yere, sahte belgelerle zindanlara atılanlar için işte fırsat… CHP, yargılamaların normal mahkemelerde yeniden yapılması için daha önce de yasa teklifi vermişti, şimdi aynı teklifi yineliyor. Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, neler yapılması gerektiğini anlattı. Buyurun, adım atın. Sizden bunlar bekleniyor.
“Benim babam casus değil”
İzmir’de “casusluk, fuhuş, şantaj” iddialarıyla büyük kısmı asker 357 kişi yargılanıyor. 20 aydır tutuklu olanlardan birisi de Kurmay Albay İdris Acartürk…
Mahkeme, Genelkurmay Başkanlığı’ndan belge istiyor. Ne yazık ki Genelkurmay Başkanlığı’nın bu konuda gerekli özeni göstermediğini geçmiş olaylardan da anımsıyoruz. Kurmay Albay İdris Acartürk’le ilgili verilen “tutukluluğun devamına” kararının, Genelkurmay’ın yazılarındaki çelişkiden kaynaklandığını öğreniyoruz. “Benim babam casus değildir” diye feryat eden Acartürk’ün kızı Pelin’in mektubundan okuyalım:
“Ailemiz perişan ve biz babamızı çok özledik. Küçük kardeşim halen babamın tutuklu olduğunu bilmemektedir ve bu yaklaşık 20 aylık zamanda sadece dört kez görmüştür. Annem bir şehit kızıdır. Biz bu iftirayı kabul etmiyoruz ve şiddetle reddediyoruz. Babam ve biz ailece bu devletten alacaklı durumdayız. Bu iftiraya son verilmesini ve tekrar babamıza kavuşmayı istiyoruz. Ne babam ne biz bunları hak ettik. Babamı tasfiye ederlerken bu yapılanlar, bunu yapanlarda ve buna ses çıkarmayanlarda hiç Allah korkusu yok mudur?”
“Komplolar”, “sahte belgeler”, “mahkumiyetler” diyen ve olayı farklı yönlere çekmek isteyen Başbakan, istediği yasayı çıkartıyor. Peki cezaevinde sahte belgelerle mahkum edilenleri ne zaman düşünecek?
SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.