Soner Yalçın: Başbuğ eylem analizi

Soner Yalçın-2013-1Oku­yu­cu­la­rı zor­la­mak is­ti­yo­rum.
Bir­lik­te öğ­ren­mek, bir­lik­te gör­mek is­ti­yo­rum.
Ru­tin he­pi­mi­zi tes­lim alı­yor; kı­sır­laş­tı­rı­yor. Do­ğur­ma­lı­yız.
Is­rar­la “gi­den si­ya­sal ik­ti­da­rı bil­di­ği­miz, ama ne­yin gel­di­ği ko­nu­su­nu hiç tar­tış­ma­dı­ğı­mı­z” üze­rin­de du­ru­yo­rum.
Ge­nel­kur­may es­ki baş­ka­nı emek­li Or­ge­ne­ral İl­ker Baş­bu­ğ’­un esir­lik ha­ya­tı bit­ti.
Ne­ye ta­nık ol­duk:
– TV can­lı ya­yın­la­rın­da mey­dan oku­yan bir Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı var­dı.
– Be­şik­taş Mey­da­nı­’n­da hal­ka ses­le­nen bir Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı var­dı.
– “Er Mek­tu­bu Gö­rül­müş­tü­r” ki­ta­bı­nın im­za gü­nü­ne ka­tı­la­rak; ik­ti­da­rın ve ce­ma­atin ka­ra lis­te­ye al­dı­ğı/ “mim­len­mi­ş” ga­ze­te­ci­ler, ya­zar­lar ve sa­nat­çı­lar­la yan ya­na ge­len bir Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı var­dı.
Ey­lem dö­nüş­tü­rü­cü­dür.
Bir ey­lem bin ya­zı­dan et­ki­li­dir.
Baş­bu­ğ’­un ey­lem­le­ri­ni na­sıl de­ğer­len­dir­me­li­yiz?
Ge­le­n’­i bil­me­miz için; güç ama zo­run­lu olan -du­ru­mu açık­la­yan- te­ori­yi in­şa et­mek ge­re­ki­yor. Bu­nu; ayak ba­ğı olan ders ki­tap­la­rın­da­ki bil­gi­ler ya da Ta­ha Ak­yol ve­ya Meh­met Al­tan gi­bi ka­fa­sız dü­şü­nen “or­ga­nik ay­dın­lar­la­” ya­pa­ma­yız.
Hiç teo­ri yap­ma­dım; sa­de­ce teo­ri ya­pan­la­ra “harç ta­şı­dı­m”; yi­ne ya­pa­ca­ğım…
Hal­kın Or­du­su
Ön­ce­lik­le…
Os­man­lı ta­ri­hi­ne; İs­lam­cı­lık, Türk­çü­lük, Os­man­lı­cı­lık ide­olo­ji­le­riy­le ya da kut­sal ni­te­lik­te­ki “ta­rih il­mi­” et­ki­siy­le duy­gu­sal de­ğil, bi­lim­sel bak­mak zo­run­da­yız. Ol­ma­sı ge­re­ken; ta­ri­hi ken­di çer­çe­ve­si için­de/ ge­li­şim dö­nem­le­ri­ne gö­re gör­mek ve ik­ti­sat bi­li­mi­ne gö­re yo­rum­la­mak­tır. Eko­no­mi­siz bir ta­rih ol­maz.
Ya­ni, Türk Or­du­su­’nun ta­ri­hi yal­nız sa­vaş ta­ri­hi de­ğil­dir.
1) Os­man­lı as­ker dev­let­tir.
2) Ku­ru­luş dö­ne­min­de Os­man­lı dev­le­ti­nin ge­lir­le­ri esas ola­rak sa­vaş/fe­tih ge­lir­le­ri­ne da­yan­dı. “Ga­ni­met­le­rin beş­te bi­ri­” ha­zi­ne­ye ak­ta­rıl­dı. Sa­vaş­lar­da ya­rar­lı­lık gös­te­re­ne “dir­lik­le­r” ve­ril­di.
3) Dir­lik­le­re “tı­ma­r” de­nir­di. Köy­lü­nün ta­bi­i ol­du­ğu tı­mar sis­te­mi­nin ama­cı, dev­le­te ma­li ve as­ke­ri güç sağ­la­mak­tı.
Bu as­ke­ri güç, “Si­pa­hi­” idi. Or­du­’yu dev­let de­ğil, köy­lü bes­ler­di. Sa­de­ce yi­ye­cek, gi­ye­cek de­ğil, as­ker­le­ri eğit­me­yi ya da at ye­tiş­tir­me­yi vd. unut­ma­mak ge­re­ki­yor. Si­pa­hi­’ye, hal­kın or­du­su­‘y­du di­ye­bi­li­riz.
4) Max We­be­r’­in kul­lan­dı­ğı te­rim­le Sul­ta­nizm dü­ze­nin­de, pa­di­şa­hın gü­cü­nü teh­li­ke­ye so­kan ih­ti­mal­ler dai­ma var­dı. En teh­li­ke­li güç; em­ri al­tın­da köy­lü, top­rak, at ve sa­vaş ale­ti bu­lu­nan, ola­nak bu­lur­sa ra­kip kuv­vet ola­cak dir­lik sa­hip­le­riy­di. Sa­ray, ken­di gü­ven­li­ği için Si­pa­hi­’ye de­ğil ulu­fe/ma­aş ver­di­ği Ka­pı­ku­lu Oca­ğı­’na/Ye­ni­çe­ri­le­re gü­ve­nir­di.
Si­pa­hi gü­cü­nü kö­ye; Ye­ni­çe­ri ise şeh­re da­yar­dı.
5) Os­man­lı dev­le­tin­de fe­tih sa­vaş­la­rı bi­tin­ce dev­le­tin mad­di kay­nak­la­rı azal­dı; köy­lü­nün kul­lan­dı­ğı top­rak­lar ayan­la­rın, pa­şa­la­rın, ağa­la­rın, de­re­bey­le­ri­nin eli­ne geç­ti; ve pay­la­şım sa­vaş­la­rı iç sa­vaş ne­de­ni ol­du.
6) Dev­let gü­cü­nü par­ça par­ça ara­la­rın­da bö­lü­şen­le­re kar­şı, Sa­ray (II­I. Se­lim, II.Mah­mut) gü­ven­li­ği için ye­ni bir as­ke­ri gü­ce ih­ti­yaç duy­du. Ye­ni­çe­ri ar­tık gü­ve­nil­mez­di; ulu­fe ala­ma­dı­ğı için “pa­za­r’­a gir­miş­ti­”, es­naf/tüc­car ol­muş­tu.
(İlk Türk ser­ma­ye bi­ri­mi­dir.) Ye­ni “mo­der­n” or­du; Ni­zam-ı Ce­dit, üni­for­ma­ya, tram­pe­te da­ya­nı­yor­du! Bu ne­den­le halk ara­sın­da da alay ko­nu­su ol­du; “Sa­ğa dön, so­la dön, sa­ğa dön/ Oyun­ca­ğa dön­dü ga­za vü ci­had.” Ye­ni­çe­ri bi­çil­di ama Os­man­lı­’nın iç sa­va­şı bit­me­di.
7) Güç ve pay­la­şım sa­va­şı 1876- 1908 ve 1920 dev­rim­le­riy­le hal­kın le­hi­ne sür­dü.
8) Bu iç sa­vaş Tür­ki­ye­’de; çok par­ti­li si­ya­set ha­ya­tının baş­la­ma­sıy­la ki­mi za­man kan­sız, ki­mi za­man as­ke­ri mü­da­ha­le­ler ve dar­be­ler­le kan­lı sür­dü.
Ge­le­lim bu­gü­ne…
Sa­vaş­ma­dan ye­nil­mek
Ka­fa­sız dü­şü­nen­le­rin tv ek­ran­la­rın­da ya da kö­şe­le­rin­de “as­ker­le­ri tez­gah­la hap­se atar­sak, Tür­ki­ye­’nin ka­ra ta­li­hi olan dar­be­le­ri ta­ri­he gö­me­ri­z” gi­bi yü­zey­sel gö­rüş­le­riy­le me­se­le­yi ana­liz ede­me­yiz.
Bu ka­ba man­tık yü­rüt­me­si doğ­ru ol­say­dı; 22 Şu­bat 1962 ve 21 Ma­yıs 1963 as­ke­ri ayak­lan­ma­sı li­der­le­ri Fet­hi Gür­can ve Ta­lat Ay­de­mi­r’­in 1964’te idam edil­me­si, 1971’de­ki, 1980’de­ki as­ke­ri dar­be­yi ön­ler­di!
Biz­de alış­kan­lık ol­du; ba­sit­çe kö­tü­lü­yor ve red­de­di­yo­ruz. Bu ya­van­lık­la ta­ri­hi­mi­zi salt si­ya­sal ge­ve­ze­lik­ler üze­rin­den tar­tı­şı­yo­ruz.
Baş­buğ ey­lem­le­ri­ni bu pers­pek­tif­ten ba­ka­rak ana­liz ede­me­yiz.
Me­se­le de­rin…
Şöy­le…
Ke­ma­list Dev­ri­m’­in ba­ğım­sız­lık­çı-halk­çı-çağ­daş Türk Or­du­su, 1952’de NA­TO­’ya gi­ri­şiy­le At­lan­tik stra­te­ji­si­ne bağ­lan­dı.
Amaç; ba­kir pa­za­rı­nı dün­ya eko­no­mi­siy­le bü­tün­leş­ti­rip Tür­ki­ye­’yi “kü­çük Ame­ri­ka­”ya dö­nüş­tür­mek ve Türk Or­du­su­’nu Ba­tı­’nın jan­dar­ma­sı yap­mak­tı.
Bu sü­reç­te Ke­ma­list Dev­ri­mi­’nin Or­du­’su, şe­kil­ci “Gar­dı­rop Ata­türk­çü­lü­ğü’­ne­” in­dir­ge­ne­rek halk­tan ko­pa­rıl­dı.
Türk su­ba­yı kim­lik bu­na­lı­mı­na so­ku­la­rak, kö­şe dön­me­ci­li­ğe ye­nik dü­şü­rü­le­rek dev­rim­ci­lik­ten uzak­laş­tı­rıl­dı.
Ame­ri­kan­cı 12 Mart ve 12 Ey­lül as­ke­ri dar­be­le­riy­le; ba­ğım­sız­lık­çı-yurt­se­ver sol yok edil­di. Ne­oli­be­ra­liz­min- ye­ni mu­ha­fa­za­kar­lı­ğın-Ilım­lı İs­la­m’ın yük­sel­til­me­siy­le, Ke­ma­list Dev­rim; dev­let ve top­lum ya­şa­mın­da ol­du­ğu gi­bi Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri ka­tın­da da yo­lun so­nu­na gel­di. CI­A’­ya gö­re, “Ke­ma­lizm öl­dü.”
G. So­ro­s’­un söz­le­riy­le ar­tık “Meh­met­çik ül­ke­nin en de­ğer­li ih­raç ka­le­miy­di!”
As­ker, Or­ta­do­ğu ba­tak­lı­ğı­na çe­kil­mek is­ten­di.
At­lan­tik stra­te­ji­si­nin Meh­met­çi­k’­e ye­ni gö­re­vi, pet­rol ku­yu­la­rı­nın bek­çi­li­ğiy­di!
Bu kar­şı-dev­rim da­yat­ma­la­rı­na kar­şı çı­kan as­ker­le­rin baş­la­rı­na ön­ce Ku­zey Ira­k’­ta çu­val ge­çi­ril­di. Ar­dın­dan Bal­yoz, Er­ge­ne­kon, Poy­raz­köy, Fu­huş ve Ca­sus­luk ter­tip­le­riy­le hap­se atıl­dı.
Türk Or­du­su sa­vaş­ma­dan ye­nil­di. Meh­met­çik bi­çil­di.
Şim­di…
Ge­nel­kur­may es­ki Baş­kan İl­ker Baş­bu­ğ’­un ey­le­miy­le kar­şı­mı­za çı­kan ye­ni du­rum şu­dur:
Türk Or­du­su, ağır ka­yıp­la­rı­na rağ­men ku­şat­ma­yı yar­mış­tır. Tes­li­mi­yet dö­ne­mi­nin so­nu­na ge­lin­miş­tir.
Türk as­ke­ri, ezik­li­ği­ni-dar­be­ci eti­ke­ti­ni üze­rin­den at­mış­tır. Ba­ğım­sız­lık­çı-çağ­daş-hal­kın or­du­su ol­ma yo­lun­da­ki yü­rü­yü­şü­ne, Si­liv­ri zin­da­nı ka­pı­sın­dan ye­ni­den baş­la­mış­tır.
Mus­ta­fa Ke­ma­l’­in as­ker­le­ri tek­rar doğ­ru mev­zi­de­dir; hal­kın için­de­dir; ba­ğım­sız­lı­ğın, öz­gür­lü­ğün ve ba­rı­şın ya­nın­da­dır.
Hoş gel­din Meh­met­çik…

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.