Soner Yalçın: Cemaat’in arkasında kim var

Soner Yalçın-2013-1YAZARLAR-En sonunda söyleyeceğimi hemen yazayım:
Sanıldığı gibi bu son mali operasyon salt Cemaat-Erdoğan kavgası olarak değerlendirilemez.
Olayın çapı çok daha büyüktür.
Erdoğan’la “savaşan”; onu yıpratan perde arkasında bir isim var:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül!
Ayrıntılara gireceğim fakat bir-iki tespit yapmama izin veriniz:
Cemaat, Başbakan Erdoğan’ı en hassas yerinden/ “aşil topuğundan” vurdu; para!
Önce:
Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’la ilgili iki kaset çıkardılar. Ama kamuoyundan bekledikleri tepki gelmedi. (Dün de AKP yandaşı evli bir gazeteci ve dinci bir gazete yöneticisinin kızının fotoğrafları servis edildi. Görüldü ki bu tür belaltı vuruşlar artık ses getirmiyor. Aksine tepki alıyor.)
Cemaat baktı ki, seks kasetleri skandallarıyla istedikleri eski etkiyi yapmıyor başka bir “hal çaresi” buldu.
Öyle bir operasyon yapılmalıydı ki; Cemaat karşıtları bile onaylamalı/desteklemeliydi.
Biliniyor ki, dünyanın her yanında “Temiz Eller Operasyonu” halktan daima destek bulur.
Biliniyor ki, Türkiye’de siyaset-ticaret kirliliği had safhadaydı; hırsızlar artık fütursuzdu.
Ve Cemaat düğmeye bastı.
Aslında ne acı!..
Görüldüğü gibi, bu büyük mali operasyonun amacı kirlilikle savaşmak filan değil. Bu bir güç savaşı/ iktidar kavgası.
Koca Türkiye Cumhuriyeti’nin geldiği yer maalesef burası.
80 yıldır eleştirdikleri Cumhuriyeti ne hale getirdiler.
Erdoğan neden güçsüz?
Peki:
“Gözünü kararttığı” ortada olan Cemaat, bu iktidar savaşından galip çıkar mı?
Devletin “sinir merkezlerini” ne derece ele geçirdiğini bilmiyoruz. Güçlü olduklarını tahmin ediyoruz.
Ve zaten, 17 Aralık Operasyonu’nda şu mesajı verdiler:
“Erdoğan güçsüz, biz güçlüyüz!”
Erdoğan güçsüz mü? Evet.
Güçsüz bırakılmasının yani elini kuvvetlendirememesinin sebebi var.
Dershane kriziyle birlikte Erdoğan’ın, emniyette büyük bir operasyona başlayacağı bilgisi kulislerde konuşuluyordu. 40’ı aşkın emniyet müdürünü değiştireceği söyleniyordu. “Ha bugün ha yarın olacak” deniyordu.
Emniyet müdürleri kararnamesi bir türlü çıkamadı.
Çankaya Köşkü’nün sayıyı 10’a düşürdüğü fısıldanıyor. Zaten Mayıs 2013’teki kararnamede Erdoğan sadece 5 emniyet müdürü değiştirebilmişti.
Keza, Ağustos 2013 valiler kararnamesinde ise yedi valiyi merkeze çekebilmişti.
Evet, Erdoğan bürokrasiye niye hakim olamıyor?
Sebebi belli; Erdoğan’a engeller çıkaran biri var: Çankaya Köşkü’ndeki Cumhurbaşkanı Gül.
Erdoğan üçlü kararnamelerde geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi istediği atamaları yapamıyor; Gül zorluk çıkarıyor.
Yani:
Erdoğan’ın karşısında sadece Cemaat yok.
Cemaat ile birlikte hareket eden Köşk var!
Erdoğan, Gül ile Cemaat arasına sıkıştı kaldı.
İşte Cemaat, arkasına da Köşk desteğini alarak Erdoğan’ı güçsüz gördü ve “aşil topuğu”ndan vurdu.
Bakalım Erdoğan, bu operasyondan sonra emniyet kararnamesini çıkarabilecek mi?
“Sır Bekçileri”
Nihayet bir soruşturmada gizlilik ilkesine uyuldu.
Tabii yasaya uymak için yapmadılar; “Erdoğan duyar ve engeller” diye!
17 Aralık Operasyonu’nda hiçbir sızma olmadı. İstanbul’un valisinden emniyet müdürüne kadar hiçbirinin haberi yoktu. Şoke oldular.
Cemaatin emniyet ve adliye içinde ne derece örgütlü olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Aklıma Hasan Sabbah’a ölümüne bağlı Haşhaşiler (“Assasins”/“Sır Bekçileri”) geldi. Sadrazam (Başbakan) Nizamülmülk’ü öldürerek hem Selçuklular’ı hem de sonra kendi sonlarını hazırladılar.
Görünen o ki, Cemaat mensupları da ister polis ister savcı olsun “Hocaefendi”lerine böylesine bağlı. “Görevden alınırım”, “başıma bela gelir” gibi klasik bürokrat korkuları yok. Sonunu düşünen zaten mürit olamıyor!
Bu derece büyük bir operasyonda sızma olmaması Cemaatin polis-yargı içinde ne derece örgütlü olduğunu ispat ediyor.
Heyhat! Geçmiş günlerde; Ergenekon-Balyoz gibi operasyonlarda Cemaatçi polisler her İstanbul’a geldiğinde Erdoğan’a havaalanında bilgi veriyordu. Artık köprünün altından çok sular aktı.
Erdoğan, polis operasyonlarını Cemaat televizyonlarından öğreniyor!
Kim kazanacak kim kaybedecek?
Bundan sonra ne olacak?
Artık savaş baltaları çıkarıldı. “Kelleler” koparılacak.
Kuşkusuz yine arabulucular devreye girecek; ortam yumuşatılmaya çalışılacak.
Ama bunlar barış getirmez; geçici yumuşamalar olabilir. Fakat araya artık kuşku girmiştir. Kuşku giren ilişki mutlaka biter.
Kim kazanacak kim kaybedecek?
Bırakın sadece uluslararası desteği; partisi bile alttan alta kaynayan Erdoğan, uzun dönemde bu savaşın kaybedeni olacaktır.
Bakmayınız Erdoğan’ı “delikanlı” gösteren imaj pazarlamacılarına; aslında güçlü bir siyasi iradesi yok; kuvvet karşısında mutlak geri adım atıyor. Tipik bir oportünist! Balyoz dolasıyla ordu vs operasyonlarda uluslararası güç odakları ile merkez medya ve dolasıyla kamuoyu desteği olmasa kesinlikle yapamazdı. 2004 MGK belgesi ortada!
Erdoğan 17 Aralık Operasyonu’ndan sonra olayın sıcaklığıyla bağırıp çağıracaktır ama sonunda seçimleri filan düşünerek geri adım atacaktır ve işte bu korkak manevra sonunu getirecektir.
Hele bakanlarını ve “kesesi” olduğu iddia edilen işadamlarını kurtarmak için yapacağı kaba hamleler kamuoyu nezdindeki puanını eksiltecektir.
Evet: 17 Aralık’ta Erdoğan kucağında pimi çekilmiş bomba buldu.
Peki, arkasına ABD-İsrail gibi uluslararası güçleri alan Cemaat bu savaşın galibi olacak mı?
Böylesine yıpratıcı bir savaştan güçlü çıkma ihtimali zor görünüyor.
Artık “hoşgörü merkezi”, “yurt dışında okullar” ya da “hizmet” gibi saygın/kabul gören argümanlar çöpe gitmiştir. Cemaat, kamuoyunda gerçekte olduğu imajıyla görülmeye başlamıştır. İktidarı isteyen bir siyasal güç odağı olduğu ortaya çıkmıştır.
Peki ya, Abdullah Gül?
O kazanacak mı, kaybedecek mi?
Buna CHP karar verecektir!
Evet, sonuçta kazanan:
İlk başta kaybetti gibi gözükse de, bu sancılı süreci atlatan Türkiye olacaktır.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.