Uğur Dündar: Gel de gülme!..

Gel de gülme! Katrilyonluk kaçAK saray prestij için yapılmış!..

Ugur-Dündar-2Bütün dünyada alay konusu olan kaçAK sarayını savunurken “Türk Milleti’nin malıdır, Türkiye’nin prestiji için yapılmıştır” diyor.
İçeride ve dışarıda tüm politikaları iflas etmiş bir iktidarın, 1 milyar 370 milyon liraya mal olduğu resmen açıklanan kaçAK sarayla prestij kazanacağını düşünüyor!
Böylece kendisine gülenleri biraz daha güldürüyor.

* * * *

Madem “prestij”den söz edildi.
Birkaç örnek verelim:
Türkiye’de sanayinin duayeni merhum işadamı Vehbi Koç, yaşam öyküsünü ekrana getirdiğimiz “İşte Hayatınız” programında anlatmıştı.
Cumhuriyetin ilk yılları… Savaş yorgunu ulus, hem yaralarını sarıyor, hem de büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çevresinde kenetlenerek, mucizevi kalkınma hamlesini gerçekleştiriyor…
Vehbi Koç da bu hamle kapsamında inşa edilecek devlet binalarından birinin ihalesini alıyor.
Ama gelin görün ki mimar yok, mühendis yok, demir yok, çimento yok, çivi yok, hatta tuğla bile yok!
Hiçbiri üretilemiyor.
İnşaat işçileri hariç, hepsi ithal ediliyor.
Ama bunca yokluğa karşın, genç Cumhuriyet’in eşsiz bir özelliği var.
Büyük önderin kurduğu laik demokratik Cumhuriyet’in, tüm dünyada saygınlığı var.
20. yüzyılın en büyük liderine sahip olmanın gururu var.
Kısacası Türkiye’nin büyük prestiji var…

* * * *

Gelelim yakın tarihimize:
Yıl 1974, merhum Bülent Ecevit Başbakan…
Siyah renkli Renault Station marka makam otomobili kullanıyor. Sadece Mümtaz Karaduman adlı polis müdürü tarafından korunuyor. Başbakan, uçak yolculuklarında VIP salonuna hiç uğramadan diğer yolcular gibi sıraya giriyor ve ekonomi bölümünde uçuyor.
Eşi Rahşan Hanım’la birlikte giderken makam aracına bir konuk aldığında ise (ben tanık oldum) iri yarı koruma müdürü aracın bagajına geçiyor, konuk ise ön koltukta oturuyor.
Yolculuğun sonunda merhum Ecevit konuğundan önce fırlayıp, kapısını açıyor.
Zarafete, tevazuya bakar mısınız?
İşte bu son derece mütevazı insan sıra Türkiye’nin çıkarlarını korumaya gelince dünyaya meydan okuyan bambaşka biri oluyor.
Bunu da oy devşirebilmek amacıyla sözde değil, özde yapıyor!
Örneğin ABD’nin rest çekip aba altından sopa göstermesine karşın, Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştiriyor.
Oradaki soydaşlarımızı soykırıma uğramaktan kurtarıyor.
Kendisi Kıbrıs Fatihi Karaoğlan olurken, Türkiye’nin saygınlığı da doruğa çıkıyor.

* * * *

İsterseniz yurt dışına bakalım.
Önümde bir fotoğraf duruyor.
Fotoğrafta Avrupa’nın en güçlü ülkesi Almanya’nın Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, çevresinde korumalar olmaksızın tek başına bisikletiyle gezerken, fotoğraf çektirmek için yolunu kesen turistlerle sohbet ederken görülüyor.
Aynı Cumhurbaşkanı, devletin kendisine tahsis ettiği villanın 153 metrekarelik bölümünde, kirasını ödeyerek ve tüm özel harcamalarını kendi cebinden karşılayarak yaşıyor.
Ama tüm dünya, Almanya’nın gücü ve prestiji karşısında şapka çıkarıyor.

* * * *

Örnekleri sayfalar dolusu çoğaltmak mümkün.
O halde sözün özüne dönelim:
Demek ki, saygın olabilmek için Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit gibi büyük devlet adamı olmak, ulusunun çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutmak gerekirmiş!
Hırsızlık iddialarının ayyuka çıktığı, iktidar politikalarının iflas ettiği bir ülkede saygınlığı dibe vuranların “prestiji” katrilyonluk kaçAK saraylarda aramaları ise, alay konusu olurmuş!

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.