Yaşar Nuri Öztürk: Atatürk’e düşmanlık tutkusu üstüne

Yaşar Nuri ÖztürkMahmut Emin yazıyor:

“Kitaplarınız, yazılarınız, TV sohbetlerinizle çok büyük işler yaptığınızı daima teslim etmek-teyiz. Cumhuriyet ile ilgili yazınızı ve okuyucularınızın mektuplarını okudum. Hem duygu-landım hem de üzüldüm. Duygulandım, çünkü, özellikle gençlerin bakış açıları heyecanlan-dırdı. Üzüldüm, zira hemen sizin yazınızdan sonra, yine bir akademik unvanlı kişinin yazısını okudum. ‘Öldüm öldüm dirildim’ derler ya, inanın o hali yaşadım. O kişi de bu ülkede unvan-ların tamamını almış siz de. Olabilir, insanların görüşlerinde farklılıklar olmalı ki, ilim ilerle-sin. Lakin, bunu söyleyecek kadar da rahat değilim, emin olunuz.”

“Bahsi geçen hocanın yazısından kendisine ait fikirleri not edeyim de ne demeye çalıştığım iyice anlaşılsın:

“Müslümanların karşı çıkmaları gereken ilke laiklikmiş. Türkiye’de devlet dine cephe almış, halkı dinsizleştirmeye yönelmişmiş. Devlet, din hayatına müdahale ve dindarlıkla mücadele etmişmiş. Devlet, dinin yerine bilimciliği ikame etmeye çalışmışmış. Bazı Batı ülkelerinde ol-duğu gibi yumuşak bir laiklik uygulansa bile Müslüman buna razı olamazmış. Yasama, yürüt-me, yargı, denetim gibi alanlarda, daha doğrusu hayatın her noktasında, meşruiyet kaynağının din olması gerekirmiş.”

“Bence, savaş cephesi açmış bu hoca kılıklı kişi. Yazınızın giriş bölümü bu gibilere ne güzel de cevap olmuş.

“Hocam, varlığınız bizi sevindiriyor. Ne olursunuz şu utanmazla kavgaya tutuşmayınız. Onla-rı umursamamak galibiyetin ilk şartıdır.”

BUNLARDAN ANLAYIŞ BEKLEMEYİN!

Sevgili Mahmut Emin! Umursamamak olmaz; umursarım ama kavgaya falan tutuşmam, çün-kü bunun vakit kaybetmekten öte bir işe yaramadığını bilirim. Bu adamlar, bu söylediklerini inandıkları için değil, virüslü kanlarında yer etmiş Türk düşmanlığını tatmin için yapıyorlar. Bu düşmanlıklarını tatmin için yıllardan beri dünyanın bütün haçlı-emperyalist güçlerine en rezil perdeden uşaklığa bile tenezzül ettiler, ediyorlar. Ve etmeyi sürdürecekler.

Hep söyledim yine söyleyeyim:

Haçlı kodamanlar bunlara, faraza, deseler ki, “Sizin kin ve nefretle dolu olduğunuz Mustafa Kemal’in anıt kabrini yerle bir ederiz ama Kâbe’yi de yerle bir ederiz. Atatürk’ün yok edilme-sini bu şartla kabul ediyor musunuz?” Evet, haçlı kodamanlar bunu sorsalar, bilesiniz ki, bu kahpeler, bu şartı kabul ederler. Maun suresi dincilikleriyle o surenin lanetlediği namazları bu kabule engel olmaz. Bunların akılcılık, Türklük ve Atatürk düşmanlığı böylesine kuduz bir düşmanlıktır. Durum budur; herkes aklını başına alsın!

Yurt

Leave a Reply

Your email address will not be published.