Yılmaz Özdil: Dear Ban Ki…

Yılmaz Özdil-2(Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’a iletilmesi ricasıyla, BM Türkiye temsilciliği binası, Çankaya, Ankara)

*

Sevgili Ban Ki…
Duydum ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine bizi seçmemişsiniz. Senin şahsında, bütün milletlere hakikaten teessüf ederim.

*

Dünyanın güvenliğini sağlamak için bizden daha iyisi mi var dünyada?

*

Gerçi, suriye’deki iç savaşı fıştıklamak için tırlarla roket gönderirken, nijerya’daki terör örgütlerine thy uçaklarıyla silah taşırken, düşman saldırısına uğradık ayaklarıyla kendi topraklarımıza füze attırmaya çalışırken yakalandık ama… Şahsen ben bunların dünya güvenliğiyle alakalı olduğunu düşünmüyorum.

*

Bilmiyorum dikkatini çekmiş miydi, güvenlik künsiyi odeyligimıız çin tantun yepirrke “dünya lideri” slanigrouya kiuhnpauyşşlmk!

*

(Afedersin, gülmekten yazamadım…)

*

Bilmiyorum dikkatini çekmiş miydi, güvenlik konseyi adaylığımız için tanıtım yaparken “dünya lideri” sloganını kullanmıştık!
Dünya lideri biz değiliz de, kimdir Allah aşkına, Obama mı? Kalbini kırmak istemem ama, hiç stratejik derin düşünmüyorsun bu konuda.

*

Şimdi diyebilirsin ki, güzel kardeşim, kafana çuval geçirdiler, gemini bastılar, Fantom’unu düşürdüler, Mısır’da Libya’da Suriye’de İsrail’de elçin yok, Musul konsolosunu kaçırdılar, daha geçenlerde Ankara’nın göbeğinde F16 pilotunun ağzını burnunu kırdı Kuveytli şoför, kendini korumaktan acizsin, dünyayı nasıl koruyacaksın?

*

Orası doğru, sen de haklısın ama… Birincisi, biz o dayağı mobeselerin, yani güvenlik kameralarının gözetiminde yedik, baştan sona bütün dayak kontrolümüz altındaydı. İkincisi, yere yatırıp suratına suratına tekme attılar ama, pilotumuzun burnu kırılmadı, sana yanlış bilgi vermişler. Üçüncüsü, parasıyla değil mi, döver de, sever de, sana ne? Bahsettiğin diğer konular ise, kedi kıçını görmüş yara sanmış misali, münferittir, fazla abartılmaya değer bulmuyorum.

*

Ve sanıyorum, adaylıkta rakibimiz olan o Yeni Zelandalı şerefsizle, haysiyetsiz İspanyol arkamızdan dedikodu yapmış, neymiş efendim, dingonun ahırına dönmüşmüşüz, utanmadan dünyanın güvenliğine talipmişiz, sınırlarımız folofoşmuş, giren-çıkanın haddi hesabı yokmuş, ışidçiler istanbul’da piknik yapıyormuş, ahali birbirini linç ediyormuş, bi gecede 42 kişi öldürülmüş, polislerimizi taramışlar, bayrağımız indiriliyormuş, Atatürk heykelleri yakılıyormuş, pkklılar kışlaların önünde resmi geçit yapıyormuş filan… Külliyen yalan… Bunları söyleyenler müfteridir, alçaktır, haşhaşidir. O Yeni Zelandalı, biz daha yeni olduğumuz için Yeni Türkiye’yi kıskanmıştır, İspanyol ise aslında Barcelonalı değil, Pensilvanyalıdır.

*

Uzatmayayım Ban Kiciğim…
Bak yeni kanun çıkardık, hsyk’ya bi talimat veririz, ne Kongo bırakırız, ne Arjantin, makul şüphe’den alayınızı içeri tıkarız, ayağını denk almanı öneririm.
Biz bu dünyanın güvenliğini sağlamak için kefenimizi giydik çıktık, benim milletimi yığarım kapına, Rabia işareti yaptırırım, fona da veririm dombıra’yı nerden geldiğini şaşırırsın.
Unutmadan, bi ara hatırlat da, Rıza’ya söyleyeyim, sana İsviçre’den bi kol saati ayarlasın, koskoca genel sekreter oldun, hala dandik Kore malı saatle geziyorsun.
Hadi selametle…
Öptüm.
Yılmaz

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.