Yılmaz Özdil: Syriana

Yılmaz Özdil-2“Esrarengiz Bob” lakabıyla tanınan Robert Booker Baer, CIA’in Irak istasyon şefiydi. Daha önce, Avrupa’da, Hindistan’da Lübnan’da Sudan’da Fas’ta Tacikistan’da iş tutmuştu. Anadili seviyesinde, akıcı şekilde Arapça, Farsça, Fransızca, Almanca konuşuyor, Rusça ve Tacikçe biliyordu.
*
Peşmergeleri örgütledi, Mart 1995’te Saddam’ı devirmek için darbe organize etti. Beceremediler. Fena çuvalladılar, fiyaskoyla sonuçlandı. E haliyle, yanlarına kalmayacak, Saddam bu işe karışan peşmergelerin alayını oyacaktı.
*
CIA, apar topar tahliye operasyonu başlattı. “Maşa” olarak kullandıkları 10 bin civarında peşmergeyi, kaçırdılar. Aileleriyle birlikte, Habur’dan Türkiye’ye soktular. Batman’dan nakliye uçaklarına bindirecek, teee Pasifik okyanusundaki Guam adasına götüreceklerdi. Peki niye tee oraya götürüyorlardı?
*
Adeta Allah’ın unuttuğu yerdeki bu adada, ABD’nin en önemli hava ve deniz üslerinden biri vardı. Dün başarısız olan peşmergeleri, yarın başarılı olmaları için eğiteceklerdi. Bir bölümünü, CIA’in Special Activities Division, Özel Operasyon Bölümü tarafından eğitip, adı üstünde örtülü operasyonlarda kullanacaklardı. Bir bölümünü de, akademik konularda eğitip, merkez bankası başkanı, emniyet genel müdürü, nüfus işleri,
tapu idaresi, vergi dairesi gibi, yakında kurulacak olan Kürdistan’ın bürokrat kadrosunu yetiştireceklerdi.
*
Küçük bi pürüz vardı… CIA peşmergeleri, ABD Adana konsolosluğunun denetiminde, langır lungur sınırdan geçirilip, Silopi’deki hac konaklama tesislerine yerleştirilmişti ama, pasaportları yoktu, kimlik belgeleri yoktu. Daha doğrusu, elbette vardı ama, Amerikalılar “yok” diyor, “yok” dedirtiyor, maşalarının kimliğini Türkiye’ye vermek istemiyorlardı. Ne yapılacaktı?
*
Amerikalılar akıl öğretti, “sizin pasaport kanununuzda uygun madde var, parmak izlerini alın, geçirin” dedi. Bizimkiler hık mık etti ama, elleri mecburdu, ABD’ye hayır deyip, geçirmiyoruz birader diyecek halleri yoktu. Ankara’dan beş kişilik uzman ekip getirildi, peşmergelerin tek tek parmak izleri alındı, vesikalıkları çekildi, buyrun geçin denildi. Parmak izi bilgileri, MİT’in arşivine kaldırıldı.
*
(Parantez açalım… CIA peşmergelerinin, Habur’dan Batman’a transferi sırasında, ABD Ankara Büyükelçiliği’nde Batman doğumlu bir genç, ekonomist olarak çalışıyordu. Kürt kökenli bu genç, elçilik tarafından Silopi’ye gönderildi, Amerikalılarla peşmergeler arasında tercümanlık yaptı. Gel zaman git zaman, bu kabiliyetli genç adam, Türkiye Cumhuriyeti’ne maliye bakanı oldu.)
*
(Aynı günlerde, ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nda siyasi ataşe olarak çalışan arkadaşın ismi neydi biliyor musunuz? James B. Bond! Hem vallahi hem billahi, Amerikalı siyasi ataşenin ismi, James B. Bond’tu. Üstelik, Almanya’da yayınlanan Geheim-Gizli dergisi, 1995’te Türkiye’de görev yapan CIA ajanlarının listesini yayınlamıştı, bu arkadaşın ismi de, o listedeydi! Parantezi kapatalım.)
*
Üç sene sonra, 1998’de… Guam’a götürülen peşmergeler, artık iyice pişmiş, olgunlaşmış, “Guamerge” olmuşlardı. Bazıları gene Türkiye üzerinden, bazıları Ürdün üzerinden, Kuzey Irak’a sokuldular.
*
Küçük bi pürüz vardı… Kuzey Irak’taki otorite boşluğundan faydalanan PKK, Kandil dağına iyiden iyiye yerleşmişti. Guamergeler döndükten sonra, PKK’nın bölgeye geçişi hızlanmıştı. Peşmergeyle PKK’nın işbirliği ayyuka çıkmıştı. Yoksa… Guam’a götürülenler arasında, PKK’lılar da mı vardı?
*
Türk istihbaratı, Barzani’ye haber saldı, PKK faaliyetleri hakkında konuşmak üzere, bölgedeki aşiret liderlerini toplantıya davet etti. Toplantı ayarlandı. Kuzey Irak’ta, bizim kontrolümüzdeki bir adreste buluşulacaktı. Buluşuldu. Önce sohbet faslı, bilahare mevzuya gelindi, Türk tarafı rahatsızlığını dile getirdi, aşiret liderleri sessizce dinledi. O sırada çay servisi yapılıyordu. Garsonlar, tabii ki aslında garson değildi. Çaylar içildi. Çay bardakları garsonlar(!) tarafından toplandı, mutfağa götürüldü, o bardağı kim kullandıysa onun ismiyle etiketlendi, kolilendi, Ankara’ya getirildi. Üç sene evvel Guam’a götürülenlerin parmak izleriyle eşleştirildi. Evet… PKK’ya açık destek veren 17 aşiret lideri, Guamerge’ydi!
*
Yedi sene sonra, 2005’te…
Syriana filmi vizyona girdi.
*
Başrolünde, George Clooney vardı. Amerikan petrol şirketleri, gizli servisler ve Ortadoğu hükümetleri arasında dönen dolapları anlatıyordu. “Syriana” kelimesi, Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme projesinin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin kod adıydı. Hani şu, Tayyip Erdoğan’ın eşbaşkanıyım dediği Büyük Ortadoğu Projesi.
*
Syriana’daki rolüyle Oscar ödülü kazanan George Clooney, tecrübeli CIA ajanı Bob Barnes’ı canlandırıyordu. Bilmiyorum Bob Barnes ismi, size birini hatırlattı mı? Evet… Hayali karakter Bob Barnes, aslında, esrarengiz Bob lakabıyla tanınan, Robert Booker Baer’di.
*
Çünkü, Syriana filminin senaryosu Robert Booker Baer’in yazdığı “See No Evil” ve “Sleeping with the Devil” isimli kitaplarından uyarlanmıştı.
*
Büyük Ortadoğu Projesi’nin kod adı Syriana’nın birebir esin kaynağı, bizzat, Guamergelerin mucidiydi!
*
Yazdı.
Perdeye taşıdı.
Oscar kazandı.
*
Ve, sen güzel kardeşim…
Hadiseyi hala Kobani filan zannediyorsun.
Komedi dalında en iyi figüran Oscarı almaya mı çalışıyorsun!

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.