Emin Çölaşan: Tayyip-Ahmet ortak komedisi

Emin Çölaşan-2YAZARLAR-Sevgili okuyucularım, Tayyip’in Osmanlı Hariciye Nazırı olan Davutoğlu Ahmet isimli şahıs Ermenistan gezisine çıktı, Ermeni yetkililerle görüşmeler yaptı. Şu söylediği sözlere bakar mısınız:
“Tehciri benimsemiyoruz. Gayri insani (insanlık dışı) bir olay. İttihatçıların yaptığı tamamen yanlış bir uygulamadır.”
Bu şahıs ya tarih bilmiyor, ya da Ermenistan’a yağ çekiyor.
Birinci Dünya Savaşında Rus ordusu Doğu Anadolu’ya girmiş, Osmanlı uyruğu olan Ermeniler ve Ermeni çeteleri devlete karşı ayaklanmıştı. Binlerce Müslümanı öldürdüler, kıtır kıtır kestiler. Vatan elden gidiyordu. O yüzden tehcir (zorunlu göç) kararı alındı ve savaş bölgesindeki Ermeniler, İttihat Terakki hükümeti tarafından Suriye taraflarına gönderildi.
Ermenistan bu yapılanan soykırım olduğunu yıllardır iddia eder ve dünyayı ayağa kaldırır.
Asla değildir.
Olay 1915 yılında gerçekleşti ama Ermeni yaygarası sürüp gidiyor.
Üstelik Ermeni terör örgütü ASALA, l980’li yıllarda çok sayıda insanımızı, diplomatlarımızı öldürdü. Esenboğa Havaalanı’nı bile basıp katliam yaptı, yakalanan katillerden biri olan Levon Ekmekçiyan Ankara’da idam edildi.
* * *
İster Tayyip’in, ister başkasının Hariciye Nazırı ol… Senin o lafları etme hakkın yoktur.
Hem de bunu Ermenistan gezisinde yapıyor.
Kendi devletinin yıllardır uyguladığı siyaseti bir anda ters yüz edip Ermenilere şirinlik gösterisi yapıyor, Türk Milleti’ne karşı saygısızlık sergiliyor. Ne biçim adam bu!
Şimdi Ermeniler bu acemi ve dünyadan habersiz şahsın sözlerini her gün kullanacak ve hep karşımıza çıkaracak:
“Tehcirin insanlık dışı bir olay olduğunu kendileri itiraf etti!”
Vatan elden gidiyor, ordumuz Ermeniler tarafından arkadan vuruluyordu. Ya ne yapacaktık?
Söylemediği bir tek şu kalmış!
“Evet, soykırım yaptık… Ermenilerden ve bütün dünyadan özür diliyoruz…”
Bir gün onu da söyleyecek inşallah, sakın şaşırmayın!
* * *
Şimdi komedinin, kepazeliğin başka bir boyutuna bakalım. Dünyanın en fakir ve ilkel ülkelerinden biri olan Bangladeş’te adı Abdülkadir Molla olan biri vardı. Unvanı, Cemaat-i İslami partisinin genel sekreteri.
Bangladeş bir İslam ülkesi. Bu şahıs 344 silahsız sivili öldürmekle suçlanmış, yargılaması yapılıyordu.
Mahkeme idam kararı verdi, temyiz mahkemesi bu kararı onadı.
Bizim “Dünya lideri (!)” böyle bir olay sonrasında boş durur mu!.. Hemen Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina’yı arayıp ağırlığını koydu:
“İdamı durdurun!”
Adam şeriatçı idi, tam bizimkilere uygun bir kafa yapısına sahipti.
Başbakanlık bu telefon konuşmasını hemen basına açıkladı. İdam durdurulsaydı, yandaş medyanın tantanası hemen başlayacaktı:
“Helal olsun başbakanımıza, adamı ipten kurtardı.”
Ne biçim reklam olacaktı be!..
* * *
Ama işin en komik yanı, yine yandaş internet sitelerinde sahnelendi. Bunlardan biri manşet attı:
“Davutoğlu, Abdülkadir Molla’yı ipten aldı. Dışişleri’nden müthiş hamle…”
Olmamış bir olayı olmuş gibi gösteriyor, yine yalan yazıyorlardı. Bu palavrayı basına sızdıran da malûm şahsın Hariciye Nazırlığındaki adamlarıydı.
Haber yandaş sitelerde yayıldı…
Fakat adamın idam edildiği öğrenilince acele silindi!
İdam birkaç saat gecikseydi, aynı haberi önceki gece yandaş kanallarda, dün yandaş gazetelerde okuyacaktık!
“Müthiş hamle!.. Büyük başarı!.. Dünya devi dediğin işte böyle olur!..”
Her olaya burunlarını sokuyorlar, her olaya maydanoz oluyorlar, sonra da işte böyle rezil oluyorlar.
Onların rezil olması önemli değil, ülkemizi küçük düşürüyorlar.
Kar yağdı böyle oldu!
Sevgili okuyucularım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1994 yılından bu yana “Bu kafaların” elinde. Bu 20 yıl içerisinde oradan Tayyip dahil kimler geldi, kimler geçti!..
Her gün kürsülere çıkıp nutuk attılar, çok büyük paralar harcadılar, reklam yaptılar ama İstanbul’un dev sorunlarına hiçbir çözüm bulamadılar.
İstanbul dünyanın en büyük köyü. Köy olmaktan kurtulamadı. 20 milyona yaklaşan nüfusuyla her yönden acayip bir yer.
Trafik çilesi bitmek tükenmek bilmiyor. İnsanlar saatlerini yollarda geçiriyor.
Biraz yağmur mu yağdı, kar mı serpeledi, işler daha büyük bir felakete dönüşüyor. Kar yağmadan önce uyarılar yapılıyor, alarm veriliyor ki, sanki kıyamet kopacak!..Çünkü neler olacağı ve nasıl bir rezalet yaşanacağı biliniyor.
Fakat gelin görün ki, İstanbul ahalisinin çoğunluğu, her seçimde bu kafalara oy veriyor. Çoğu kırsal kesimden göçüp gelmiş, iş arıyor. Sorduğunuz zaman gerekçe hazır:
“Ama bunlar Müslüman!..”
Arkadaş aç, işsiz, sefil durumda ama kendisini yönetenleri “Müslüman” olarak görüyor ve oyunu o doğrultuda kullanıyor.
Din sömürüsü ve din ticareti işe yarıyor.
İstanbul’un ne hale geldiğini son kar yağışında bir kez daha gördük. Fakat köyü yöneten AKP’li Büyükşehir Belediyesi pişkin, sorumsuz…
“Olur böyle vakalar, her türlü önlem alınmıştır” diye geçiştiriyor.
* * *
İstanbul, bu iktidarın en büyük rant kapısı. Her karış toprağından yandaşlara para fışkırıyor.
Köyün her yerinde gökdelenler yükselirken, o güzelim camiler bile gökdelenlerin ve kulelerin görüntüsü altında ezilip büzülüyor…
Yandaşların göz koyduğu her arsa ve arazinin imar planı AKP’nin Büyükşehir Belediyesi tarafından değiştiriliyor, oralara alışveriş merkezleri, kuleler dikiliyor.
Onlar malı götürürken, “Müslüman (!)” AKP’ye oy veren kitlelere seyretmek düşüyor.
Oralarda asgari ücretle bekçi, kapıcı, temizlikçi, güvenlikçi olmayı başarırlarsa oh ne ala!..
Ve bu oyunları, bu tezgahları sineye çeken, din ticaretinin ve din sömürüsünün altında inim inim inleyen kitleler, gidip bunlara oy veriyor.
İstanbul, dünyanın en büyük rant pazarı. Kocaman memeleri süt dolu bir inek.
Memeler hep o yandaşların ağzında, bu sonsuz sütü emdikçe emiyorlar.
İstanbul’da vurulan her kazmada, yapılan her alımda avanta, rant, rüşvet, vurgun var. Sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerinde…
Mustafa Sarıgül ya da başkası… CHP’den kim aday gösterilirse, üzerine düşen en önemli görevlerden biri, İstanbul’da Tayyip’in kucağına düşen o kitleleri ikna etmek, onlara gerçekleri anlatmak olmalı.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.