Avrupa‘nın Almanya fobisi | Dr. Tunay Akoğlu

Henry Kissinger Avrupa´nın sosyo-ekonomik , ve özellikle politik stabilitesinin (dengesinin), Orta Avrupa´ya bağlı olduğunu sık sık belirtmiştir ( H. Kissenger , “Diplomacy”, Editors: Simon & Schuster, New York- NY, 1964 ). Bunun temeldeki anlamı Almanya´nın konumu, durumu ve tutumu demektir. Çünkü Orta Avrupa´ya asırlardan beri hakim olan topluluklar veya uluslar Germen kavimleri veya bu kavimlerin devamını teşkil eden Almanlardır.
Avrupa ülkeleri yönetici ve kamu oyuna zaman zaman Alman fobisi hakim olur. İki kez Dünya Savaşı başlatan, yayılan, sonra yenilip harabeye dönüşen, işgal edilip çok büyük tazminatlar ödeyen ve yeniden bağımsız olan, 1920-1930´ larda Dünya´ki en yüksek enflasyonu yaşayan bu ülke, daima yeniden dirilmiş, ayağa kalkmış, disiplin içinde çalışmış ve yeniden Avrupa´nın lokomotifi durumuna gelmiştir. Üstelik, Batı ile Doğu Almanya´nın birleşmesi sonucu yeniden genişlemiş, kendini yenilemiştir. Ayrıca ´grosse Koalition´ diye adlandırılan ortanın solu ile sağında yer alan politik partileri aynı hükümet bünyesinde toplayıp işler duruma getirmiştir. Bu gün Almanya, AB´nin ve Euro´nun yaşadığı krizden çıkma önlemlerini dikte ettirmekte, Fransa bunu izlemektedir. Diğer AB ülkeleri ise bunları uygulama durumundadır. ´Merkozy ikilisi´ artık meşhur olmuştur !
Ancak, Avrupa´da Almanya´nın bu yeni tür etkisi, 1910 ların ve 1930 ların uluslararası konjonktürüne (iki dünya savaşının her birisinin arifesinde) benzetilmekte ve Almanya fobisi artmaktadır. Almanya´nın bu kez, genelde askeri anlamda değil de, ekonomik yönden Avrupa hakimiyetinden korkulmaktadır.
Bu konuda Alman hükümetinin, partilerin ve kamu oyunun yaklaşımları henüz belirli bir açıklık kazanmamıştır. Ulusal çıkarları açısından Euro´nun avantajı azalırsa Almanya´nın tercihi AB´ye (ve Euro´ya) yardımı kesmesine neden olabilir. Aksi durumda gene Almanların, kendi çıkarlarına uygun olarak, Euro´ya desteği devam edebilir. Bu , Almanya için bir ´Win – Win ´ durumudur. Bunlara ek olarak Almanya her an AB´yi ve AMB´sını kullanabilecek ve yönlendirebilecek mali ve politik olanaklara ve güce sahiptir. Çünkü, AB bünyesinde (27 AB ülkesi topluluğunda ve 17 AB ülkeli Euro bölgesinde), Almanya´nın dış borç, bütçe açığı, enflasyon yüzdesi, ödemeler dengesi, işsizlik oranı, sermaye ve emek prodüktivitesi, hazine bonolarının faiz oranları, vs vs gibi makro ekonomik göstergeleri, AB´nin tesbit ettiği kriterlere en uygun düzeydedir. AB bütçesinin büyük çoğunluğunu Almanya sağlamaktadır.
Almanya şimdi AB anlaşmalarının gözden geçirilmesini gündeme getirme eğilimindedir. Bu eğilimin kapsamında özellikle, AB kriterlerine uymayan veya uyamayan AB ülkelerine çeşitli nitelikte yaptırımlar (sanctions) koyma ve mali-vergisel bir birliğe yönelmek te önlemi bir yer alacaktır. Almanya ayrıca, kolaylıkla iki koridorlu AB pisti : Süper Euro ve Euro´nun kullanılmasını bile kısa vadede önerebilir. Ancak, başka pek az muhtemel diğer bir senaryo içinde, Euro´nun yok olması Almanya´ya da zarar verebilir.
Yukarıda çok kısa olarak ele alınan senaryolar devamlı değişim içinde olduğundan daha kesin ve anlamlı ek yaklaşımlar geliştirmek şimdilik oldukça zordur. Ancak, Almanya´nın liderliği ile yeni bir Avrupa Birliği´nin temelleri de atılmaya başlanmıştır.

Leave a Reply

Your email address will not be published.