Beste Serim Erbak: Kanada – Québec–HuronWendat Kızılderili Köyü

Kanada
Québec–HuronWendat Kızılderili Köyü- Onhoüa Chetek8e
Mart 2015
Sabah güzel bir kahvaltıdan sonraQuébec yakınlarında bulunan Kızılderili Köyüne hareket ettik. Hava soğuk ama güneşli. Birçok defa filmlerde izlediğimiz Kızılderililerin yaşamlarını yakından görmek heyecan verici. Bu köyün öyküsü şöyle. Kanada Kızılderili halkının ilk yerleştiği yerlerden biriymiş.

Huron Kabilesi. Bu köy onların yaşamını anlatabilmek için kurulmuş. Huron-Wendat’ların torunlarının torunları burayı kurmuş. Şimdilerde modern yaşayan Kanada halkına katılan halk buraya yerleşmiş. Buradaki her sokağın adı Kızılderili dilinde. Köy 1989 yılında kurulmuş. Wendake halkı buraya 1677’de yerleşmiş. Bu köyün sahibi ve kurucusu MarioGros- Louis’nin söylediğine göre köyün adını “Dünden Bugüne ”anlamına gelen “ONHOÜA CHETEK8E”koymuş.Şu “ü” harfine çok sevindim. Kızılderililer bizim harfi kullanıyorlarmış. Otobüs yanaşınca Kızılderili giysileriyle bir bey bizi karşılıyor. Biraz açıklama yaptıktan sonra içeriye davet ediyor.
Girişte ücret ödüyorsunuz. Kızılderili halkı muazzam bir felsefeye sahip. Bizden çok daha ileri olduklarını düşünüyorum.

Avrupalılar buralara geldiklerinde Kızılderili, yerli halkın sayısı 25.000 ile 30.000 arasındaymış.
Wendake, kendi dillerinde “Ada ”anlamına geliyormuş. Göl kenarına yerleşmişler. Mısır ekiyorlarmış, tütün, fasulye, ayçiçeği yetiştiriyorlarmış. O zamanlar Avrupa’dan gelenlerle uyum içinde yaşıyorlarmış. Kültürlerine göre yerleşilen yerin kesinlikle su kenarında olması gerekiyormuş.
Kızılderililerde söz sahibi kadınmış. Kadın kutsalmış.10-65m uzunluğunda,7,8m genişliğinde, 4,5m yüksekliğinde odundan yapılmış büyük evlerde yaşıyorlarmış. Genelde bu evler 30 ila 50 kişi alıyormuş. Tüm aile birlikte yaşarlarmış. Bir köy halkının sayısına göre beş ya da yedi evden oluşurmuş. Yatakları mısır yapraklarından yapılıyormuş. Bu yüzden soğuk ve nemden korunuyorlarmış. Ayrıca soğuktan korunmak için hayvan postlarını kullanıyorlarmış. Evlerinin ortasında daima bir ateş yanarmış. Atalarının dediğine göre eğer bu ateş sönerse o zaman bu evde hayat yok demekmiş.

Yapılan incelemelere göre Kızılderililerin ataları M.S 500’lü yıllarda bu evlerde oturuyorlarmış. Çadır hayatı sonraları, göçebe halk üçken şeklinde çadırlara yerleşmiş. Huron kabilesi kadının değerli olduğu bir kabileymiş. En yaşlı olan kadın köyü yönetirmiş.
Genç kızlar kendi eşlerini seçerlermiş. Erkekler balık ve hayvan avlarlarmış. Bu yiyeceklerin saklanması ayrıca önem taşırmış. Halk doğayı sadece yaşamları sürdürebilmek için kullanırmış. Doğanın dengesini bozacak en ufak bir şey bile yapmaktan kaçınırlarmış. Et ve balıkları kuruturlarmış.
Kızılderililerde Şamanların önemli bir yeri var. İnançlarına göre bu kişiler büyük güçleri olan doktorlarmış. Bunun için de birçok ayin düzenliyorlarmış. Taşıma aracı olarak kendi yaptıkları kayıkları kullanıyorlarmış. Onlara yardım eden kar ve suymuş.

Gezimizin sonunda restorana giriyor ve Kızılderililerin sağlık için astıkları bir totem yapıyoruz. Sonra da tütsüleniyor. Buna Kızılderililer “Doktor tekerleği” diyorlarmış. Bu yuvarlağı tüm hastalıkları uzaklaştırmak için kullanırlarmış. Yuvarlağın etrafı keçi derisi ile çevrilmiş. Yuvarlak oluşu yaşamın döngüsünü belirtiyormuş. İçinde bulunan artı şeklinde birleşim ise 4 rüzgârı,4 noktayı ve 4 atayı ifade ediyormuş. Geleneksel olarak buralara kartal tüyü konurmuş. Ama Huron’lar için bu tüy kutsal olduğundan başka çeşit tüylerden yararlanıyorlarmış. Boncuklarla, hayatın dört rengi mevsimler ifade ediliyormuş. Tüm bunlar tamamlandığında artık şans ve sağlık taşıyan totem hazırmış. Bunlar nesilden nesile geçer ve her nesil yeni bir şey ilave edermiş. Renklerin ifadesi şöyleymiş:
Kırmızı renk: Yenilenme, ışık, doğum, ileri görüş ve ilhamı ifade edermiş. Birleştiği yer ise Doğu yönünü belirtirmiş.
Beyaz: Ataların bilgeliği, adalet, yükselme, çözümleme, bağlanma, kuvvet ve sabır Bağlanma noktası ise Kuzey yönünü belirtirmiş.
Sarı ya da yeşil: Yaz mevsimi, sevgi, güven, iştah, masumluk, sadakat ifade edermiş. Birleşme noktası: Güney
Siyah: Ölümün her an gelebileceğini, alçakgönüllülük, azim, meditasyon, gücü kullanmayı ifade edermiş. Birleşme noktası ise Batı yönünü belirtirmiş.
Anlaşılan her rengin ve her hareketin bir anlamı varmış. Bu totem evde yüksek bir yere asılır ve içinden havanın geçmesi sağlanırmış.

Çıkışta Kızılderililerin birçok eşyalarını simgeleyen hediyelikler satılıyor. Ve çok pahalı. Başka bir yerde daha ucuza alabileceğiniz şeyler burada pahalı. Duvarlarda Kızılderili ataların söyledikleri özlü sözler dikkat çekiyor. Bir gezgin için oldukça değişik bir yer. Belki soğuk olmayan bir havada gelmiş olsak daha fazla vakit geçirebilirdik.
Kızılderili başlığı giymeden olmaz diyerek poz veriyorum. Bu arada bize “Capteur de rêves” “Rüya tutucu” yaptırıyorlar. Boncukları verilen yuvarlak halkaya gösterilen şekilde diziyoruz.

Eski bir Kızılderili efsanesine göre bir çocuk sürekli uykusunda kâbusgörüyormuş. Annesi çaresizlik içinde köyün bilge kişisine giderek yardım istemiş. Bu bilgenin adı “Örümcek Kadın” mış. Kadın bu soruna çare bulacağını söylemiş ve kızılağaç dallarından bir yuvarlak yapmasını istemiş. Bu yuvarlağın içine de bir tül koyarak, yatağının üzerine asmasını istemiş. Ama bu çember güneşin ilk ışıklarını görmeliymiş. İşte bu örümcek ağına benzeyen tül onu her türlü kötülükten koruyacakmış. Ve çocuk tüm kâbuslardan kurtulmuş. İşte bu nedenle bir Kızılderili geleneği olarak yeni doğan çocukların beşiğine bu rüya tutucu asılırmış. İnanışa göre bu tül iyi rüyaları kötülerden süzermiş. Âdeta bir filtre etkisi gösterirmiş.
Buradan Buz Otel’e gideceğiz. Sabırsızlanıyoruz. O da ayrı bir deneyim.