Beste Serim Erbak:“Festivallerin Festivali” La Roche-sur-Yon, Atlantik

“Festivallerin Festivali”
La Roche-sur-Yon, Atlantik
09- 14 Nisan 2017

Bugün katılmak için geldiğimiz Uluslararası Tiyatro Festivali başlıyor. Nantes şehrinden, La Roche-sur-Yon’a gidiyoruz.
Sabah erkenden Nelson Mandela Lisesinin önünde toplandık. Öğrenciler onları evlerinde misafir oldukları Fransız ailelerine veda edecekler. Bu güzel şehre “Hoşça kal” deme zamanı geldi. Ayrılıklar her zaman hüzünlü olur. Ama yeni bir şehre gitme heyecanı tüm duyguların üzerinde.
Nantes ile La Roche-sur-Yon arası otobüsle bir saatten biraz daha fazla sürüyor.Diğer okullarda kalan gençleri de aldıktan sonra yola koyuluyoruz. Festivale 16 ülkeyi temsilen gelen gençler ve eğitmenler katılıyor. Biz de ülkemizi temsil ediyoruz. Her ülke kendi oyununu sahneleyecek ve ülkesini tanıtma fırsatı yakalayacak. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı’nıFransızca olarak oynayacağız.

La Roche-sur-Yon’a gelince kalacağımız “Pierre Mendès” Lisesinde otobüsten iniyoruz. Tiyatro eğitiminin de verildiği lise büyük bir yerleşke. Yatılı öğrencilerin kaldığı yatakhaneler paskalya tatili nedeniyle boşalmış. Festivale katılan eğitmenler ve öğrenciler burada ağırlanacaklar. Öğlen bahçede piknik yapıyoruz. Fransızcada piknik hazır tost, içecek ve meyveden oluşan kısacası hazır malzemelerin çimlerde yenmesi demek oluyor. O bizim anladığımız enikonu hazırlanılan piknik değil. Öğrenciler tiyatro eğitimi alacakları gruplarını öğreniyorlar.
Ve çalışacakları atölyelerine gidiyorlar. Bundan önce ise kendilerine eğitim verecek eğitmenlerin bahçedeki performanslarını izlediler. Festival boyunca “EspaceArago”adında okula yürüyüş mesafesinde bir restoranda yemek yedik. Yol üzerinde kırmızı renkte bir metalik köprüden geçtik.La Roche-sur-Yon üzerinden geçen demiryolu “TGV” hatları inşa edilirken, rayları güvenli bir şekilde geçebilmek için bir yaya köprüsüne ihtiyaç duyulmuş. Köprü tren istasyonunun bir yakasını öbür yakasına bağlıyor. Bu köprü mimarisi dünyanın çeşitli yerlerinde aynı şekilde ya da benzer bir biçimde varmış. New Yorklu mimar Bernard Tschumi ve Fransız şirket HughDuttonAssociés,işbirliği ile şehrin eski merkezini, rayların üzerinden geçerek yeni mahallelere bağlayan boru şeklindeki köprü oldukça orijinal.
Akşam şehrin merkezinde bulunan İtalyan Tiyatro binasına yürüdük. Tüm oyunlar burada sahnelenecek. Yapı pek güzel. Büyük bir meydana bakıyor. 1845 yılında tiyatro binası olarak inşa edilmiş. “At nalı” şeklinde bir salonu bulunuyor. Girişteki Terracottazemin mükemmel gözüküyor. Fuaye ilk yapıldığı gibi duruyormuş.Sahneye bakan seyirci balkonları, şahane bir avize ve duvarlardaki işlemeler göz alıyor.

İçimizi böyle bir yerde sahne alacak olmanın heyecanı sardı. Akşam bayraklarla yapılan açılıştan sonra yazar, yönetmen, oyuncu ve eğitmenChantal David’in tek kişilik gösterisi muhteşemdi. Daha sonra bu kişi bizleri, yani eğitici öğretmenleri çalıştırdı.
Dönüşte yatakhanede oyunumuzun provasını yaptık. Çok eğlendik. Bu arada folklor gösterimizi de tekrar ettik.Gündüzleri oldukça sıcak olan hava akşamları çok soğuk oluyor.Ertesi gün lisede ülkemizi ve okulumuzu tanıtan bir stant açtık. İlgi büyük oldu.. İzmir’den getirdiğimiz yerel ürünleri ikram ettik ve turistik yerlerimiz hakkında broşürler dağıttık.
Atölye çalışmaları ve Flashmob provalarının ardından tekrar tiyatroya gelerek diğer ülkelerin oyunlarını seyrettik. Tiyatrodan otobüs ile Fransa’nın Pays-de-la Loire Bölgesinde, Saint-Florent-des-Bois adlı eski bir yerleşim yerine gittik.

Burada bizi eğitmenler karşıladı ve “MaisonFamilialeRurale” (MFR)özel eğitim kurumunu gezdik. Okuldauygulamalı eğitimin yapılıyor.Tarım ürünlerinin yetiştirilmesinden tutun hayvan bakımlarına kadar. Ayrıca köyde oturan ve çalışan kişilerin çocuklarının bakıldığı bir anaokulu, kütüphane, gençlerin boş vakitlerini geçirdikleri bir salon bulunuyor. Buranın da küçük bir sahnesi var. Bizi gezdiren eğitmenler, eğitim ve yerleşke hakkında açıklamalar yaptılar. Akşam veliler tarafından hazırlanan çeşitli yemekleri yedikten sonra oyunumuz için hazırlık yaptık.
Ve oynadık. Oyun ayakta alkışlandı. İmkânlar kısıtlı, kulis çok küçüktü ama başarılı bir performans oldu. Komik anlar da yaşamadık değil. Gece geç vakit döndük. Ve yine çalıştık.
Ertesi sabah tiyatronun yakınında bulunan Bistro-Brasserie “Le Grand Café”de kahvaltımızı yaptık. Burada wi-fi olması yeri oldukça cazip hale getiriyor ama iyi bir servisi de yabana atmamak lazım. Şehirde iki yerde Flashmob gerçekleştirildi. Her grup sokak ortasında müzik eşliğinde dans etti. Genelde ülkeler kendi müziklerini seçmişler.Çok eğlenceli.

La Roche-sur-Yon güzel bir şehir.1804 yılında Napolyon tarafından kurulmuş. Herhalde o nedenle olmalı merkez meydanının adı Napolyon Meydanı ve bu meydanı doğal olarak onun heykeli süslüyor. Nantes’ın mekanik heykellerinden burada da var. Özellikle deve, iki flamingo ve su aygırı heykelleri dikkat çekiyor. Saint Louis, XIX. yüzyılda neoklasik tarzda yapılmış bölgenin tanınmış kilisesi. Şehrin güzel bir parkı “SquareBayard” ve meydanları var.
François Mitterrand Meydanındaki heykel ilginç. Festival afişlerinin şehri süslemesi de ayrı bir güzellik katmış.
Ve işte 12 Nisan. Büyük gün. Oyunumuzu oynayacağız. Uzun bir emek sahnelenecek. Tiyatroya sanatçı girişinden girmek ayrı bir keyif. Hazırlıklar son hızla sürüyor. Sahneye Türkiye’den getirdiğimiz dekorlar yerleştiriliyor, makyaj yapılıyor, birtatlı telaş, bir heyecan ve sonuç muhteşem bir performans. Alkışlar. Daha sonra da tebrikler. Biz de kendimize ödül veriyor hem şehri dolaşıyor hem de “ Le Karo”da yemek yiyoruz. Restoranı bulmak bir hayli zor oldu. Aslında tanınmış bir yermiş.

Epeyce tarif sonucunda şehrin iç kesimlerinde bir yere ulaştık. Restoran dekorları iyi ama yemekleri pek de iyi değil. Öğleden sonra oynadığımız folklor gösterisinde bayrağımızı gururla taşıyor, ülkemize büyük bir alkış daha alıyoruz. Sorumluluğumuzun büyük bir oranda bittiği bu andan sonra artık çok daha rahatız.

Gezmeye devam. Sabah İtalyan Tiyatrosundaki gösterilerin ardından festival bitiyor. Otobüsle LesSablesd’Olonne’a gidiyoruz. Yolculuk bir saat sürüyor. Burası Atlantik kıyısında ve gel-git olaylarının çok yaşandığı bir yer. Bu nedenle engin bir kumsala sahip. Tam bir tatil yeri.
Tarihi evlerin sıkça görüldüğü bir kordon(Le Remblai), dükkânlar ve bir saat kulesi. Kumsalda oturanlar oldukça geride oturuyorlar. Bu bize ilginç geldi. Hatta birçok yerde denize girmenin yasak olduğunu belirten yazılar var.Ayrıca kumsalda bol miktarda yosun ve yüksek olmayan kaya parçaları görülüyor. Zira su yükseldiğinde burası sular altında kalıyormuş. Suyun yavaş yavaş yükselmesi gözle görülür bir biçimde. Nefis bir manzara. Ama anladığım kadarıyla insanlar denize girmek yerine güneşleniyorlar. Kıyı 3 km. Bir körfez.

Kordona çıkıp bir kafede “Crêperie Le Surf”de “DiaboloMenthe” eşliğinde vanilyalı “CrèmeBrûlée” yiyor keyif yapıyoruz. Bu kıyıda birçok su sporu yapılıyormuş. Fiyatlara bakılırsa oldukça pahalı bir yer. Deniz ürünlerinin konserve olarak satıldığı dükkân bir hayli ünlüymüş. “La belle-iloise”. Sahipleri üç nesildir bu işle uğraşıyorlarmış. Özellikle ürünlerinihazırladıkları tariflerle övüyorlar. Sardalye ve ton balıklarının geleneksel yöntemlerle hazırlandığını anlattılar. Çok güzel ve tipik bir yer. Modern binaların yanında tarihi yapılar birbirlerine uyumlu bir şekilde yerleşmiş. LesSablesd’Olonne’nun tarihi 1800’lere dayanıyor.
Kordonda “La Villa desPalmiers” ön yüzü şato görünümünde yapılmış tarihi bir ev “Le ChaletCaprices” aynı şekilde XIX. yüzyılın sonunda yapılmış. “CharmanteElvire” bu evlerin içinde en hoşuma gideni. Gezmek için daha fazla zaman gerekiyor ama ne yazık ki yok. Buralara bir kez daha gelmek lazım diyor tekrar yola koyuluyoruz.
La Roche’a döndüğümüzde geleneksel Çin yemeklerinin yapıldığı “Wok 85 Restaurant” Traditionnel’ de akşam yemeği yiyoruz. Kırmızı tonların hâkim olduğu bu restoranda Suşi dâhil birçok Çin yemeği var.
Şehir dışında büyük bir hangarda festival kutlamaları yapılıyor. Gençler dans ediyor, her ulusun tiyatro oyunundan en beğenilen sahne canlandırılıyor ve dilek balonları uçuruluyor. Geç bir vakitte dönüyoruz. Yarın Paris yolcusuyuz. Çok güzel bir organizasyon. Genç nesillere verilen değerin bir göstergesi bu festival.