Bir krizin anatomisi | Dr. Tunay Akoğlu

Son dönemlerde Avrupa krizine çözüm arayan Avrupa Birliği (AB) kuruluşları ile yöneticilerinin ve Avrupa hükümetlerinin gayretleri daha çok ortak para birimi Euro´yu kurtarmak üzerine yoğunlaştı.
Çeşitli Avrupa ülkelerinde yeni hükümetler seçimle iş başına gelirken, bazılarında ise halkın seçtiği ve ulusu yönetecek hükümetler yerine, Euro´yu idare edip yönetebilecek bir ´governance´ (Hükümet idaresi) kurulmuş durumda. Gerçekten de, Yunanistan ve İtalya´da halk tarafından seçilmemiş hükümetler ortaya çıktı. Bu hükümetler, politik partilerin yapamadıklarını veya oy derdi ile yapmak istemediklerini gerçekleştirmek durumundadır. Bütün bunlara karşı halk tabakalarının tepkisi büyük. Bu tabakaların desteği olmadan bu tür hükümetlerin krize nasıl çözüm bulup uygulayabilecekleri kocaman bir soru işareti.dönemlerde Avrupa krizine çözüm arayan Avrupa Birliği (AB) kuruluşları ile yöneticilerinin ve Avrupa hükümetlerinin gayretleri daha çok ortak para birimi Euro´yu kurtarmak üzerine yoğunlaştı.
Geçici de olsa, demokrasinin rafa kaldırıldığı bu ortamda, arkasında hiç bir hükümet gücü ve desteği ne de ortak bir ekonomi politikası bulunmayan bir para biriminin (Euro) krizden krize girmesi normal bir gelişme olarak kabul edilebilir. AB kısmi bir parasal birlik kurmuştur : 27 AB ülkesinin 17´si ile ( 17 AB ülkeli ´Euro Zone´). Ancak bunun ötesinde ekonomik ve politik birlik kurulamamış, parasal birlik başarısız olmuştur.
Şimdi yaşanan Avrupa krizi, sırası ile finansal ( yani mali ), ekonomik, sosyal ve politik aşamalardan geçti ve bu nitelikleri taşıyor. Bu etaplardan her birisi ülkeleri çeşitli ölçüde vuruyor: Önce banka sistemi, sonra ekonomi politikası, daha sonra sosyal politikalar ve en sonunda da demokratik hükümet sistemi kriz içinde. Bu şekilde, mali kriz en sonunda demokrasi krizine dönüştü. Almanya ve Fransa´nın hakim olduğu AB´nin diktası nedeni ile Yunanistan, Euro´ya ilişkin bir halk oylaması (referandum) bile yapamadı.
Mali ve ekonomik kriz nedeni ile ´sosyal devlet´in ve onun içerdiği sosyal güvence ve sosyal hakların sınırlandırılması zorunlu bir duruma geldi. Hem demokratik seçme ve seçilme haklarını, hem asgari geçim düzeylerini, hem de sosyal haklarını kaybetmeye başlayan halk tabakaları, sadece Avrupa kentlerinde değil, ABD´nde de, sokaklarda ve meydanlarda bu duruma karşı çıkıyorlar.
Euro üzerinde yoğunlaşan önlemlerin çok ötesinde, yapısal değişimleri; idari , ekonomik ve sosyal reformları içeren yepyeni politikalar çizip uygulamak zorunda Avrupa ülkeleri. Dolayısı ile, bugün yaşanan kriz –bunalım- çok yönlü ve çok geniş kapsamlı önlemleri gerektiriyor. Mali piyasalara disiplin getirilmesi, bankaların korunması zorunluğunun yanı sıra idari reformların, sosyal yapıya ilişkin reformların da gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bütün bunların halk tabakalarının ve halk çoğunluğunun desteği ve isteği olmadan yapılması imkan dışıdır. Sosyal haklardan, maaş ve diğer hak edilmiş destek ve gelirlerden yapılan veya yapılacak kısıtlamalara paralel olarak vergi yükünün artırılması da zorunlu bir durum. Bu zorunluluk , her Avrupa ülkesinde tüm toplumun feragat ve fedakarlığını gerektirmektedir. Bunca yıllardan beri cömert sosyal haklara sahip Avrupa toplumlarının bu kemerleri sıkma önlemlerine ne ölçüde olumlu bakacağı ve destek vereceği meçhuldur.
Diğer taraftan, Avrupa Finansal İstikrar Fonu ( EFSF) tavanının yükseltilmesi , Avrupa Merkez Bankası´nın ( ECB = AMB) AB ülkelerinin hazine bonolarını satın alması mevcut krize karşı yeterli olamamaktadır. AMB artık AB ülkelerinin gerekli önlemleri derhal alıp krize karşı çıkmalarını önermektedir. Başka bir deyimle, AMB topu ülkelerin sahasına yollamış durumdadır.
Sonuçta, Avrupa krizinin anatomisine (öz yapısına) aşağıdaki beş noktanın hakim olduğu söylenebilir:
Kriz sadece konjonktürel değil aynı zamanda strüktürel (yapısal) özellikler taşımaktadır,
Kriz; mali, ekonomik, sosyal ve politik yönleri içermektedir,
Kriz, Avrupa´dan diğer kıtalara yayılabilir ve ABD krizi ile birleşebilir,
Krizden çıkmak veya etkilerini azaltmak halk tabakalarının fedakarlığını ve alışa geldiği cömert sosyal haklarından ayrılmasını gerektirmektedir. Bu husus, eylemlere, aşırı tepkilere ve olumsuz gelişmelere yol açabilir,
Krize rağmen, spekülasyon, borsa oyunları, vergi kaçakçılığı, kanun dışı kazançlar, gizli istihdam ve kaçak iş edinme vs kanalları ile kayıt dışı gelir sağlayan bir kesim gelişmeye ve refah içinde yaşamaya devam etmektedir. Krize dayanıklı lüks mal ve hizmetlerin tüketiminde, şimdilik her hangi bir düşme görülmemektedir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.